toprak°21

19.9K 562 22
                                    

"Şey." dedim sanki suçüstü yakalanmış gibi panikle ve  neredeyse zihnim düşünmeyi bırakırken. "Kayla'yı bekliyorum." konuşabildiğim için derin bir nefes aldım. Mantıklı bir şey söylediğim için ise rahatlamıştım. Kendimi annesine yakalanan bir çocuk gibi hissediyordum.

"Kayla seni okulun içinde de bulabilir." dedi bilmiş bir edayla ben de kafamı salladım. "Genelde burada buluşuyoruz ya." birkaç adım atıp aramızdaki mesafeyi kapattım. Almina'nın yanına ulaştığımda birlikte bahçedeki kamelyalardan birisine doğru ilerlemeye başladık. Daha doğrusu Almina gidiyor ben de ona ayak uyduruyordum. Okulun bahçesi benim için zorunlu zamanlarda çıktığım bir yerdi. Genelde içerideki kafeterya beni daha çok cezbediyordu ya da etkinlik alanları. 

Almina oturduğunda bende onun yanında dikilmek yerine oturmayı tercih etmiştim. Bakışlarımı geniş, gösterişli ve düzenli alanda gezdirdiğimde Kayla ya da Doruk'u görmeyi umuyordum ya da tanıdık bir sima. Kısacık bir göz gezdirmenin sonucunda vazgeçmiştim aramaktan zira boş bir çaba gibi geliyordu. Çünkü her zamankinde de kalabalıktı ve yoğun, karmaşık gürültü beni rahatsız etmeye başlamıştı. 

"Almi." sesim soru soracağımı belli eder bir tonda çıkmıştı fakat yine de tereddütteydim konuşmak ve konuşmamak arasında. Bakışlarını bana çevirdi. "Kampta neler yaptığını anlatmayacak mısın?" zihnimi, önceden yaptığı ve zevk aldığı her etkinliği, partiyi bana tüm detaylarıyla anlattığı anlar doldurmuştu. Her hareketinden, kelimesinden mutlu olduğunu belli ederdi. Ne kadar bunun için kendime kızsamda imrenirdim ona, mutluluğuna, sahip olduklarına, yapabildiklerine.

"Klasikti işte." duraksadı, ardından devam etti. "Okuldakiler, eğlence, ders, arkadaşlar." aynı geçiştirmek ister gibi ses tonu ve miniklere sahipti. "Senin sıkıldığın şeyler." dedi, sesindeki imâ beni rahatsız etmese de neden yaptığını anlamış değildim. "Almina, böyle davranman beni endişelendiriyor." dedim, sanki uzun süredir tuttuğum nefesi bırakmış ve rahatlamıştım.

Böyle bir konuyu açmanın ne yeriydi ne de zamanıydı ama kendimi tutma gereği hissetmiyordum. "Son günlerde güzel şeyler yaşamadın." tam konuşacaktı ki onu kesip devam etmiştim. "Biliyorum çok güçlüsün, mükemmel birisin hatta." devam ettim. "Ne kadar zor bir durumda olursan ol başedebilirsin." derince bir nefes alıp sesimin daha yumuşak çıkmasını sağladım.

"Ama anlat lütfen." derince bir nefes aldım, buna ihtiyacım vardı. "İçinden geçenleri, hissettiklerini anlatmak istemiyorsan bile böyle davranma." Ellerimi bacağının üzerinde duran elinin üzerine kapattım. "Benden uzaklaşma." bakışları ellerime kaymıştı. "Lütfen." böyle olacağını düşünmemiştim ama sesim neredeyse yalvarıyor gibi çıkıyordu. Almina'nın bakışları sanki donmuş gibi elinin üzerini kapatan ellerimdeydi, bir şey yapacak ya da diyecek ama diyemiyor gibiydi.

"Elis." onunda sesi acı çekiyor gibiydi. "Beni düşünmene gerek yok." devam etti. "İyiyim gerçekten." ses tonu normale dönmüş ve art arda dökülmüştü kelimeler ağzından hızla. "Sanki bir sorunum varmış gibi davranmaktan da vazgeç." sesi buz gibiydi bakışları da. Otoriter tavrı ortaya çıkmıştı. Ve kestirip atmıştı.

Daha fazla konuşmaktan vazgeçip bakışlarımı yeniden kalabalığa çevirdiğimde bu tarafa doğru hızlı adımlarla gelen Doruk'u gördüm. Bu bana iyi hissettirmişti. Birkaç saniye içinde aramızdaki mesafeyi kapattığında hoşnutsuz ifadesi her halinden belli oluyordu. Bugün herkes ters tarafından kalkmıştı galiba. 

"Kayla'yı gördün mü?" Bakışlarına yanıma oturan bedene çevirdim. Ellerini pantolonunun cebine koymuş bacaklarını sallıyordu. "Sana da günaydın." dedim. "İyiyim ben de." normalde bu konulara takılacak değildim ama Doruk'un emrivaki halı beni şaşırtmıştı. Doruk konuşmaya devam etti. "Kayla'da iyi. İyidir yani Berke'yle." sesi olabildiğine sitem doluydu.

Bacaklarımı Doruk'a doğru çevirip ona döndüm. Gergin tavrının nedeni anlaşılıyordu. Onun gibi mavi gözlerimi gözlerine götürdüğümde karmaşık duygularını görebiliyordum. Kendi içinde bir savaştaydı ya da kendi içindeki savaş bitmiş dışarısıyla savaşı başlamıştı. "Maviş." gözlerini devirdi ona ne zaman böyle desem hoşlanmazdı. Kim derse desin hoşlanmazdı. "Kıskanıyor musun sen Kayla'yı?" sanki far tutulmuş tavşan gibi donuk donuk bakışlar gönderdi arkasından kafasını hayır anlamında çevirdi. 

"Hayır." kısacık bir duraksamanın ardından devam etti. "Sadece, sadece." ne diyeceğini toparlamaya çalışıyor gibi bir hali vardı. Onun bu haline küçük bir kahkaha attım ve ben konuştum. "Berke fena çocuk değil." Doruk buz gibi gözlerinden ateş çıkartacak gibiydi. "Kayla'yla bir sürü de ortak noktaları var ama Kayla kendisi gibi biriyle birlikte olmaz." dudaklarım kıvrıldığında devam ettim. "En fazla flört ederler bir iki hafta. Daha ilerisi olmaz." 

Bana şüpheyle bakan gözlerinden çektim bakışlarımı. "Bunun senin için bir önemi yok ama." daha fazla kendimi tutamayıp yeniden kahkaha attığımda görüş alanıma giren Barkın ile birlikte yüzüm düşmüştü. "Arkadaşım sayılır, o yüzden yoksa önemsediğimden değil." Doruk söylediğine kendisi bile inanmamıştı, ben de daha fazla üzerine gitmemeyi seçmiştim. Ortada bir gerçek vardı ki Doruk'u sevsemde benim için önemli olan Kayla'ydı. Haklı olsun, haksız olsun, suçlu olsun ya da zarar görmüş olsun her şekilde onun arkasında olacaktım. Tıpkı onun yapacağı gibi.

"Sana da günaydın Elis." bakışlarımı Almina'nın eski arkadaşı yeni yakın arkadaşı olan Ceren'e çevirdim. Muhtemelen Serra ile aralarının bozuk olması sebebiyle Ceren'le daha fazla takılmaya başlamıştı. Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirip aynı şekilde karşılık verdim. İkisi aralarında konuşmaya başlarken birkaç dakika sonra Sarp'ta gelmişti. Hemen arkasından ise az önce gördüğüm Barkın. 

Sadece Serra eksik bir şekilde toplanmıştı grup yine. Tabi bu defa Ceren vardı fazladan. Barkın'ın da gelmesiyle büyük oranda ilgi ona doğru yönelirken daha fazla durmak istemediğime karar verip ayaklanmıştım. Doruk'ta tam arkamdan kalktığında birlikte uzaklaşmıştık. "Sigara içmeye mi gitsek?" cebimdeki telefonu çıkartıp saate baktığımda Doruk konuştu. "Bayrak töreni olacak birazdan." 

Bayrak töreni de başladığında Kayla'da gelmişti. Geçen törenin ardından herkes sınıflara çıkarken biz de aynısını yapmıştık. Bütün dersler aynı yavaşlıkta geçerken bir şekilde odaklanmaya çalışsam da aklım sürekli telefonumdaydı. Sürekli gelen bir mesaj var mı diye telefonumu kontrol ediyordum ve her defasında küçük hayal kırıklıkları yaşıyordum. 

Bugün pazartesiydi yani kim olduğu ortaya çıkacaktı artık. Son oyunu olduğunu da söylemişti aynı zamanda. Oyun diye kast ettiği şeyin aslında ortaya çıkmamak olduğunu düşünmeye başlamıştım.

"Hâlâ mesaj yok mu?" diye sordu Kayla muhtemelen daldığımı fark ederek. Elimdeki krakeri seri bir şekilde ağzıma götürürken kafamı salladım. "Hayır." bu defa sıcak çay fincanını ağzıma götürdüğünde çok küçük bir yudum aldım ağzımı yakmamaya çalışarak. "Ben bile meraktan ölüyorum artık." dedi sıkılmış olduğu belli oluyordu her halinden.

 Kayla'da önündeki çay fincanından küçük bir yudum aldı. Ardından da etrafına bakınmıştı. "Doruk'u gördün mü?" son iki dersimiz öğretmen gelmediği için boş kalmıştı. Biz de sınıfın çoğu gibi kafeteryaya inmiştik. Fakat Doruk ortalarda yoktu, gittiğini bile fark etmemiştim. "En son bizimle oturuyordu." 

Önümdeki fincandan son bir yudum aldığımda Kayla yeniden konuştu. "O çocuk her kimse ortaya çıksa çok iyi olacak." dudakları kıvrılırken devam etti. "Onun yüzünden Berke'yi bile ektim." bu defa hafifçe kıkırdadığında ben de ona eşlik ettim. "Berke'yle aranızdan su sızmıyor." imayla konuştuğumda tek kaşını kaldırdı. "Çok kafa çocuk. Eğlenmesini biliyor." sanki aklına bir şey gelmiş gibi duraksadı, ifadesi değişmişti. "Seni yalnız bırakmam sorun oluyorsa." daha fazla devam etmesine fırsat vermeden gözlerimi devirdim.

"Saçmalama." dedim gözlerimi devirmiştim. " Eğleniyorsan sorun yok." devam ettim. "Ayrıca bütün gün neredeyse benimlesin." derin bir nefes almıştı. "Ayrıca çıtkırıldım kızlar gibi bunu konuştuğumuzda inanmıyorum." ters bir bakış gönderdiğim de aynı şekilde karşılık vermişti. "Doğru." şeytani bir ifadeye büründü. 

"Serra'yı tuvalette sıkıştırıp dövelim mi? Eski günlerdeki gibi." söylediği şeylerle yüzündeki şeytani ifade o kadar birbirine uyuyordu ki. "Burası kolej aşkım." dedim alayla. "Ertesi gün mahkemeye verir bizi." Kayla gözlerini devirdiğinde gülmeden edememiştim bu tavrına.

Mavisini Arayan Deniz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin