deniz°6

18.3K 601 118
                                    

•Romeo: Gel acı ilaç, gel ey tatsız kılavuz! Ey umutsuz kaptan, deniz tutmuş şu yorgun tekneyi yalçın kayalara bindiriver artık! Sevgilimin şerefine!•

Ona sarılmak için delice bir arzuyla kıvransamda vazgeçtim. Neredeyse bir gündür devam eden flört hayatımızın ilk hamlelerini ben yapıyordum. Onu bile ilk defa ben öpmüştüm.

Zihnimden bu düşünceleri kovup daha ilk günden sorunlu kız arkadaş triplerine girdiğim için kendimden utanmaya başlıyordum. Ben içimden geldiği gibi davranırdım. 

Yani çoğu zaman. 

Tamam. İşime geldiği gibi davranırdım.

Denizhan benden önce davranıp kollarını bana sardığında kendimi gökyüzüne çıkmış, bulutların arasında gibi hissediyordum. Beni iyice kendine bastırdığında yapabildiğim kadar iyice ona sokuldum. Fresh kokusu ciğerlerime dolduğunda kendimi denizin ortasında gibi hissediyordum. Bu çocuğun farklı etkisini, aurasını hatta hissiyatını inkar edemezdim.

"Özledim sanırım." konuşmak için düşünmemiş aklıma gelen ilk kelimeyi söylemiştim. Sesim çocuksu bir edayla çıkarken ben bile şaşırdım. Özlem denemezdi sadece ona yakın olduğumda diğer anlarımın çekilmez ve dayanılmaz olduğunu hissediyordum. Sonra diğer anlardan birinde bulduğumda kendimi hiç yadırgamıyordum, normal yaşamımdı.

İkimizde birbirimizden ayrıldığımızda Denizhan'ın dudakları arsızca  kıvrılmıştı, keyifli ifadeside ona eşlik ederken seyirlik bir manzara olduğuna şüphem yoktu. 

"Ne yapmak istersin?" neredeyse fısıltıyla çıkan sesi ona has enteresan tınıyı da barındırıyordu. "Bilmem." dedim. "Annem erkenden eve çağırdı." bunu söylemem saçmaydı belki ama devam ettim. "Önemli bir konu galiba." 

Onun bakışları, varlığı, kokusu eşliğinde ne kadar normal kalabilirsin kaldım işte. Konuşurken kıvrılan dudaklarımı engellemeye çalışıyor, sabit durmakta zorlanıyordum.

"Hmm, akşamda birlikte oluruz diye düşünmüştüm." çapkın bir şekilde dudakları kıvrıldı. Ondan etkilendiğimi anlıyor ve bilerek yapıyordu. Zira ellerinin boynum, yanaklarım ve saçlarım arasında gezinmesinin başka bir açıklaması yoktu.

"Bu kadar yakın durmasak mı?" saçlarımın arasında olan elini yavaşça indirip bir adım geriledim, elini bile bırakmak zor gelmişti ya. "Ne diyeceğimi unutuyorum." halimden muzdarip bir şekilde konuştuğumda mükemmel yüzünün aldığı ifade incelenmeye değerdi, tabi kıvrılan dudaklarıda buna katkı sağlıyordu. 

Hissettiklerimi insanlara açık açık söylemekten asla çekinmezdim fakat Denizhan'a söylemem gerekenleri gerçekten dizginlemem gerektiğini düşünüyordum. Sonra da bundan kendi içimdeki saçma bir savaşla vazgeçiyordum.  

Hissettiklerimi, düşündüklerimi bilsin istiyordum, ben de onunkileri bilmek istiyordum. Kırılması, beni sevmeyecek olması bunları ikinci plana bıraktım. Beni her şeyiyle sevmeliydi, ona hakaret ederken bile.

"Haftaya sınavlar var." dedim bu saçma ruh halinden kurtulmak için. Sınavlar asla umurunda olmayan, tarihlerini bile bilmeyen, bilse bile çalışmayan, çalışsa bile asla yüksek not alamayacak olan ben konuyu değiştirmek için aklıma gelen ilk saçmalığı söyledim. "Yani istesem de gelemem." saçmalamaya devam ettim. "Ders çalışma-" 

Beklemediğim bir şekilde kollarını belime dolayıp beni kendine çektiğinde düşmemek için ona tutundum. Hoş, tutunmasam da beni tuttuğu için düşmeyecektim. İyice kendine bastırdığında onun sert göğsünü hissediyordum. 

Başını eğip anlını, anlıma yasladı. Ölüyordum sanki,kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki hissettiğinde adım gibi emindim. Anlına düşen saç tutamları ikimizin arasında kalmıştı.

Mavisini Arayan Deniz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin