deniz°18

14.6K 583 110
                                    

"Her neyse." dedim konuyu kapatmak için, Barkın'dan konuşacak değildim, hele Denizhan'layken hiç değildim. "Oturup Barkın'dan konuşacak değilim." ona bir adım yakşacaktımki vazgeçtim.

 Çünkü burada akşama kadar birbirimizle konuşabilirdik belki öpüşürdük ya da kavga ederdik, hoş Denizhan'ın benimle kavga edeceğine zerre kadar ihtimal vermiyordum.

"Ayrıca biz neden her defasında bu lanet yerden gidemiyoruz." dedim ciddi bir ifadeye büründüğümü umarak. Gerçek bir sitemdi hem kendime hem de ona. En çok ona. 

Denizhan ayaklarını kendine çekip tam karşıma geçti. Yüzünü iyice benimkine yaklaştırdığında konuştu. "Sadece buradan değil ki." fısıltıyla konuşuyordu. "Senin olduğun her yerden gidemiyorum ben." 

Yutkundum, nefes alamıyordum, bacaklarım titriyordu ve ayakta durmakta zorlanıyordum. Belki adımlasam sendelerdim. Bana yoğun bir şefkatle bakan şeffaf siyahları, hafifçe kıvrılan dudaklarını ve keyifli ifadesini es geçtim.

"Ölmemi bekliyorsun." dedim, bu cümle ilk defa bu kadar huzurlu kurulmuştur herhalde. Konuşmak için ağzını açtığında onu engelledim. Yine öyle bir şey söylerdi ki, zavallı kalbim iyice kendisini unuturdu. 

"Gidelim, lütfen." sesim neredeyse yalvarır gibi çıktığında kafasını salladı. Eliyle çenemi kavrayıp dudaklarımın kenarına varla yok arası bir öpücük bırakıp tek hamlede motoruna atladı. Ben olduğum yerden hala kıpırdamamıştım, kıpırdayamamıştım.

"Düşüp bayılmayacaksın değil mi?" dedi çapkın bir ifadeyle. Ona ters bir bakış gönderdim. "Seni döverim." dedim. "O kaslarına ya da uzun boyuna falan güveniyorsan çok yanılıyorsun." omuzlarından destek alarak tam arkasına oturdum. 

"Önce sıkıca sarılmalısın sanırım." deyip boşta olan ellerimi iki eliyle tutup sırtına iyice yaklaşmamı salladı. Ardından sonunda hareket edebildiğimiz de derince bir nefes aldım. En azından haftasonum okulda geçmeyecekti.

Önce evime gitmiştik. Denizhan içeriye girmemişti, daha doğrusu ben Almina'nın evde olduğunu düşünerek onu davet etmemiştim. Annem ve Almina'nın babası bu saate evde olmazdı zaten. Üzerimi değiştirip sırt çantama kitaplarımı ve gerekli olacağına inandığım birkaç şey daha koyduktan sonra aceleyle hafif bir makyaj yapmıştım.

Genelde giydiğim kalın tabanlı postallarım yerine nadiren giydiğim topuklu yarım botlarımı çıkartıp Denizhan'ı fazlaca beklettiğimi düşündüğüm için hızlıca ayaklarıma geçirdim. Yarım bir şekilde açık olan kapıyıda örtüp yola doğru adımladım.

Denizhan bıraktığım yerde oturmuş etrafına bakınıyordu, kafasını kaldırdığında göz göze gelmiştik ve  beni gördüğünde yüzünde bir gülümseme belirmişti. Tabi en az onunkinin iki katı bir gülümseme çoktan benimkinde belirmişti bile.

 Her ne kadar bilinçsizce kıvrılmaya başlayan dudaklarımı engellemeye çalışsam da Deniz'i gördükten sonra bu artık boşa bir uğraş olmuştu.

Hızlı adımlarla yanına ulaştığımda hala şeffaf siyahlarını üzerimden ayırmadan öylece bakıyordu. "Nasıl olmuşum?" dedim sanki üzerimdeki kıyafeti sergileyen bir manken gibi elimi belime koydum. 

Normalde bu soruyu Denizhan'dan başka herkese sormam gerekiyordu ama Denizhan'a değil. Ama umurumda değildi. "Vitrine koyup saklamalık." dedi. Bu beklemediğim bir cevaptı. "Bir ömür seyretmelik." söyledikleri zaten ritmi değişen kalbime iyi gelmezsen devam etti. "Her zamanki halin işte"

Giyeceğim kıyafetleri dünden hazırlamıştım hatta makyajımı bile dünden düşünmüştüm. Bu benlik bir şey değildi. Hatta bunu bir başkasına söylesem inanmazdı, ben buluşmalara bile zamanında orada olayım diye buluşma zamanı bir saat erken söylenen kızdım.

Mavisini Arayan Deniz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin