Bölüm 4

134 13 3
                                    

Hayır olamaz!!!

Yine mi o korkunç rüyayı görüyorum. Neden? Ama hayır, bu kez bir ormanda değilim. Issız bir sokakta buluyorum kendimi. Burasını hayatımda hiç görmedim. Etrafıma bakıyorum. O kadar karanlık ve ürkütücü ki; rüyada olsa korktuğumu hissedebiliyorum. Oldukça yüksek binalar sanki üzerime geliyor ve hiçbir dairenin ışığı yanmıyor. Sanki herkes birazdan olacakları biliyormuş gibi evlerinin en ücra yerlerine gizlenmişler. Peki, ben nereye saklanmalıyım? Ya da saklanmalı mıyım? Bu kez önceki rüyamda hissettiğim “saklanmam gerek” kaygısı yok içimde. Herhangi bir gölge de görmedim. Aksine bu kez hiç olmadığım kadar rahatım. Kendimi daha güçlü hissediyorum. Yılan adam ve Şahin kadın bu sefer karşılarında korkak küçük kız yerine cesur bir dişi görünce acaba nasıl bir tepki verecekler diye düşünürken ne kadar yanıldığımı son anda anlıyorum. Sokağın tam karşısında simsiyah bir gölge görüyorum. İlk başka karanlıktan seçemesem de avını sonunda bulmuş olmanın rahatlığıyla bana doğru yaklaşan jaguarı fark ediyorum.

Jaguar mı? Şaka mı bu?

Koşmaya başlıyorum. Var gücümle koşuyorum. Diğer rüyamda da giymiş olduğum beyaz, uzun elbisemin koşmamı yine engellediğini ayrımsıyorum. Ama bu kez pes etmeye niyetim yok. Niyetim bunca zaman böyle rüyalar görmezken, neden şimdi böyle tuhaf rüyalar gördüğüm ve bu rüyaların bir şekilde gerçek hayatta yer edindiğini öğrenmem. Tabi en önemlisi kutunun yerini öğrenmem. Eğer öğrenirsem insan yaratıklara verir ve eski hayatıma geri dönebilirim. Elbise o kadar ağırlaşıyor ki; artık onu taşımakta zorlanıyorum. Koşarken elbisemi çıkarmaya çalışıyorum ve başarılı da oluyorum. Şimdi daha hızlı koşuyorum. Çıplak kalışım umurumda değil çünkü bu bir rüya. Hatta benim rüyam. Ara sokaklara girmekten kaçınıyorum. Çıkmaz sokaklar başıma dert olabilir. Arkama bakıyorum. O da neyin nesi öyle? Jaguarın yanında kendine yer etmiş dev bir örümcek görüyorum. Bacaklarıyla arabaların üstünü eze eze jaguarla beraber hızla bana doğru yaklaşıyorlar. Diğer tarafında ise ilk bakışta boğaya benzettiğim ama sonra keşke boğa olsaydı diyeceğim bir yaratığı fark ediyorum: Bizon

Bizon mu?

Yaratığın kocaman boynuzlarını gecenin karanlığında bile seçebiliyorum. Devasa bir yapıya sahip olan bizon, boynuzlarının hem sivriliğiyle hem de büyüklüğüyle daha da korkunç bir yaratığa dönüşmüş. Örümcekten bahsetmek bile istemiyorum. Normal örümcekten bile tiksinirken böylesi dev bir canavarın gözlerinde öfkeyi görmemek mümkün değil ve bu beni iyice korkutuyor.

Bu hayvanların benim rüyamda ne işi var? Niye bende normal insanlar gibi güzel rüyalar göremez oldum.

Kaçacak hiçbir yer yok. Zaten olsa bile biraz sonra beni yakalayacaklarını anlıyorum. Bunları görünce yılana ve şahine razı geliyorum ama onlar ortalarda gözükmüyor. Ve işte beklenen son: Çıkmaz sokak…

Çaresizce yavaşlıyorum. Duvarda beliren üç korkunç gölgeye bakıyorum. Arkamı dönmemle jaguarın beni yere sermesi bir oluyor. Ben yerde kendime gelmeye çalışırken onların insana dönüştüklerini görmüyorum bile.

-“Kutu nerede?” diyor örümcek öfkeli sesiyle. Üst kısmı yapılı bir erkek vücudu ama alt kısmı hala bir örümcek. Korkumdan konuşamıyorum bile. Zaten bir kadın sesi konuşmama izin vermeden:

-“Burada soruları ben sorarım Lycosa.” diyor. Jaguar olduğunu kısa sürede ayrımsıyorum çünkü örümcek ve jaguarın arkasında kalan erkeğin boynuzları, kanımın çekilmesine sebep oluyor.

-“Söyle bakalım fahişe, kutu nerede?”

Fahişe olan sensin asıl. Eminim bu ikisiyle de yatmışsındır.

-“Bilmiyorum.”

-“Demek bilmiyorsun. O halde bizde Primelephas’tan öğreniriz. Ne de olsa buralardadır.”

Yine aynı isim. Buradadır derken neyi kastetti acaba diye düşünürken büyük bir sarsıntı oluyor. Kadın alaycı bir gülümsemeyle bizona dönüp:

-“Öldürün şu kaltağı, O geldi sonunda.” derken bende olduğum yerde öfkeden çılgına dönüyorum. Kimse bana ne fahişe diyebilir ne de kaltak. Ama şu durumda onu yere serecek ne gücüm var ne de cesarete. Örümcek ve Jaguar tam bir hayvana dönüşürken, bizonla baş başa kalıyoruz. Artık uyanmak istiyorum ama bir türlü uyanamıyorum. Vücudum kaskatı oluyor. Bizon bana doğru yaklaşıyor. Bense gözlerimi kapatmış uyanabilmek adına kendimi zorluyorum. Bizon boynuzlarıyla beni saldırıya geçecekken bir şeyin onu yandaki duvara fırlattığını görüyorum. Tam karşımda koca bi fil var. Devasa filin devasa hortumu o kadar kuvvetli ki koskoca bizonu alt etmeye yetiyor. Çok uzun ve sivri olan kesici dişlere sahip. Birden onunda insana dönüştüğüne şahit oluyorum. Çıplak bedenimle geri geri sürünürken bacağımdan yakalayıp:

-“Uyan artık.” diyor.

Duyduğum bu ses bana çok tanıdık geliyor. Bu o ses. Kulağıma fısıldayan ses demek sendin. Neden beni koruyor acaba?

-“Uyanmalısın.” diye bağırıyor bu kez.

Ama ben karşımdaki insan yaratığın büyüsüne o kadar kapılmışım ki; değil uyanmak yerimden dahi kıpırdayamıyorum. O sırada hem bizon hem örümcek ile jaguar arkamızda üçgen oluşturuyorlar. Örümcekle jaguar yaralanmış. Kanlar ikisinin vücudundan da oluk oluk akıyor. Ama yine de kavgaya hazırlar. Bizon biraz sersemlemiş gibi olsa da o da üçgendeki yerini alıyor.

-“Artık bitti Primelphas. Kutunun yerini söyle artık.”

-“Kızı kullanmayacaktınız Panthera.”

-“Öyle mi, özür dileriz.” diye gülüyor alaycı bir ifadeyle. Jaguar gülünce diğerleri de küstahça kahkaha atmaya başlıyor.

-“Uyan artık.” diye fısıldıyor kulağıma doğru. O kadar sessiz söylüyor ki bir an ne dediğini anlamakta güçlük çekiyorum.

-“Tamam, dediğiniz gibi olsun. Size kutunun yerini söyleyeceğim.”

-“Bizi sakın kandırmaya kalkma ve hemen söyle.” Jaguar kısık gözlerle bana bakıyor ve sözlerine devam ediyor:

-“Kız her an uyanabilir. Çabuk söyle.”

Bizon bir adım öne çıkıyor. Benim uyanmaya çalıştığımı anlamış gibi ve sanki bunu durdurabilirmiş gibi bir hali var. Fil adam bu kez bağırarak:

-“Hadi.” diyor.

-“Uyanmasına izin vermeyin.” dediğini duyuyorum jaguarın. Hem örümcek hem bizon saldıracakları sırada fil beni kollarının altına alıp arkasını dönüyor. Uyanmadan önce gördüğüm en son şey: ‘Kan’

Rüya Ötesi AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin