Bölüm 5

104 9 1
                                    

-“Bu imkânsız.”

Kollarımda yığılıp kalan, göğsünde koca bir delik açılan ve o delikten kanlar fışkıran adama korkuyla bakıyordum.

Aman Tanrım! Bu imkânsız!

Adam kollarımdan kurtulup ayağa kalkmaya çalıştı. Biraz sarsılsa da şaşılacak derecede dik durmayı başardı. Göğsünde kocaman bir delik açılmasına rağmen sanki hiç canı acımıyor gibiydi. Birkaç dakika sonra göğsündeki boşluk ya yavaş yavaş kapanmaya başladı ya da ben yanlış görüyordum. Hayır, sanırım gerçekti. Gerçekten de deri yavaşça birleşerek yarayı kapatıyordu. Olanları şaşkınlıkla izledim. Adamın bir süre gözleri kapalı bekledi. Sanki güç topluyor gibiydi. Tam konuşmaya başlayacakken, koyu gri gözlerini gözlerime sabitledi. İfadesindeki öfkeyi görebiliyordum. Kendimi koruma içgüdüsüyle bir adım geri çekildim.

-“Benim burada ne işim var? Burada olmamam gerekiyor.”

Sesindeki garip tını beni kendisine yaklaştırdı. Siyah saçları arasındaki hafif beyazlık, sakallarının arasına da kendine yer edinmişti. Sert ve belirgin yüz hattı onu daha da çekici kılmıştı. Karşımda çırılçıplak bir insan duruyordu. Bunları düşündüğüme inanamıyordum. Birden irkildim ve:

-“Sende kimsin?” diye sordum.

Adam arkasına dönerek konuşmaya başladı:

-“Seni burada koruyamam. Güçlerim olmadan bunu yapamam.”

Şaşırdım. Daha demin yarasını gücü sayesinde kapatmamış mıydı yani?

-“Yaran…” dememe kalmadan söze girdi:

-“Yarayı nasıl mı kapattım? Bak, gücümün etkisi giderek azalıyor. Bunu hissedebiliyorum. Yara kapatmak benim için sadece çocuk oyuncağı. Bundan daha fazlasına ihtiyacım olacak.”

-“Ne için?” dedim merakla.

Sessizlik…

 Bu sessizliğe tahammülüm yoktu. Öğrenmem gerekti:

-“Neden gücüne ihtiyacın var? Beni neden koruman gerekiyor. Kimsiniz siz?”

Soru yağmuruna tutmuştum.

Bana doğru döndü:

-“Hiçbir şeyden haberin yok değil mi?” Sesindeki alaycılık ve dudağındaki tebessüm onu iyice seksi biri yapıyordu. Silkelenerek cevap verdim:

-“Kimse bir şey anlatmazsa tabi ki hiçbir şeyden haberim olmaz, değil mi?”

Şimdi alaycı olma sırası bendeydi. O da bunu anlamış olacak ki birden ciddileşti:

-“Tamam, sana bildiklerimi anlatacağım ama burada tehlikedesin. Hem sen hem de ben. Gitmek zorundayız.”

-“Ben buradan hiçbir yere gitmiyorum.”

-“Bak, bu şekilde dışarı çıkamayız.” Hayranlığımı saklayarak çıplak vücuduna baktım ama o bunu anlamamış gibi suratıma baktı.

-“Merhaba, dünyaya hoş geldin.”

-“Tamam, kıyafetin var mı peki?”

-“Burada bekle.” dedim ve arka taraftaki odaya gittim. Babamdan birkaç parça sakladığım kıyafetleri getirdim. O giyinirken, bende son kez muhteşem vücuduna odaklandım.

 Aman Tanrım!

Beyaz gömlek ve siyah kumaş pantolon bedenine tam olmuştu. Sanki gerçekten onun kıyafetleriydi.

-“Tamam, hazırım. Gidebiliriz.”

-“Nereye?”

Kolumdan tutup kapıdan dışarı çıkarttı.

Ondan kurtulmak ne mümkün!

 Merdivenlerden hızlıca aşağı indik.

-“Nereye gidiyoruz?” diye sordum.

-“Güvenli bir yere.”

Hiç bilmediğim, görmediğim sokaklarda ilerledik. Bu sokaklar dün gece gördüğüm rüyadaki sokaklara benziyordu. Sadece o kadar korkunç ve karanlık değildi. Arabaların vızıltısı ve insanların sesleri irkilmemi engelliyordu. Adam elimden tutmuş, beni bilmediğim bir yere götürüyordu ve ben buna kayıtsız kalıyordum. Elimi tutmaya çalışınca bile bağırıp çağırmadım ki birkaç hafta önce çıktığım çocuktan tam da bu sebepten ayrılmamış mıydım? Bu konularda gaddar olan ben, şimdi hiç tanımadığım biriyle hem de bir insan yaratıkla el eleydik. İçimdeki ses ona güvenebileceğimi söylüyor ama ben yine de temkinliydim.

-“Ne kadar kaldı?”

-“Az kaldı, geldik sayılır.”

-“Tamam da nereye gidiyoruz?”

-“Gidince görürsün.” Sesindeki o alaycı ses yine duydum.

Az kaldığını söylediğinden bu yana tam yirmi dakika geçti ve biz hala yürüyorduk. Birden elimi elinin arasından sıyrıldım.

-“Sana güvenmiyorum. Ne malum bana yalan söylemediğin. Ben gidiyorum. Mike amcayı bulmam gerek.”

Tam arkamı dönüp gidecekken sıkıca kolumdan tuttu.

-“Hiçbir yere gidemezsin.” dedi.

-“Bırak beni.” diye bağırdım.  Olduğum yerde adamın kuvvetli kollarından kurtulmaya çalıştım. Kaldırımda yürüyen insanlar ve yine onların tuhaf bakışları… Ve yine umurumda dahi değillerdi.

-“Mike öldü.”

Rüya Ötesi AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin