Olmuyordu. O sırada Primelphas aniden durunca öne fırladım. Az daha düşüyordum. Son anda dengemi sağlayarak düşmekten kurtuldum ve o anda karanlık itaatkâr bir köle gibi tekrar geri çekilip yerini loş bir ışık huzmesine verdi. İşte yine oradaydılar. Hepsi, tüm şekilverenler orada bize bakıyorlardı. Primelphas ‘ın üzerinden onlara bakarken, dev bir bukalemunun diliyle vücudumu sarıp kendine çekmesiyle afallamıştım. Her şey bir anda olmuştu. Bukalemun beni öyle bir yakalamıştı ki kıpırdayamıyordum. Primelphas da ne olduğunu anlayamamıştı. Anladığında da çok geçti. Artık onların elindeydim. Kurtulmam imkânsızdı. Şahin kadın diğerlerinin arasından öne doğru çıkarak:
-“Buraya kadar. Artık bize zorluk çıkarmasan iyi edersin.” dedi.
Uyan Emma.
-“Peki ya çıkarırsam...” Primelphas çoktan yarı insana dönüşmüştü ve bana bakıyordu. O da uyanmamı istiyordu. Bunu yapabilmem için onları oyaladığının da farkındaydım ama bir türlü olmuyordu işte.
-“Seni bir kere yakalama fırsatı geçmişti. Bana bunu yaptığın zaman.” derken eliyle yüzündeki yarayı işaret etti.
-“Ama bir türlü olmadı. Hep kaçtın. Bunca zaman nasıl saklanabildin bilmiyorum. Aslında iksirle saklandığını hisseder gibiyim.” Sesinde alaycı bir tını vardı.
-“Bak şimdi buradasın. İkinizde... Oyun bitti artık. Bize özgürlüğümüzü geri vereceksin.”
-“Bırakın onu. Sizin özgürlüğünüz o kutuda saklı ve onun yerini sadece ben biliyorum.”
-“Oh, tatlım. Bunu biliyoruz. Bunca zamandır boşuna beklemedik senin ortaya çıkmanı.”
Primelphas öfkeden deliye dönmüş gibiydi. Endişe ve öfke içinde şahin kadına bakıyordu. Bukalemun kollarımı arkada birleştirdi. Saçımdan tutup geriye doğru hızla iterken acıyla kıvrandım. Primelphas canımın yandığını görünce bir adım öne çıktı. Bir kaç şekilveren onu da kollarından tutunca o da hareket edemez olmuştu. Onlardan kurtulamayan Primelphas en sonunda pes etti.
-“Tamam, size yerini söyleyeceğim ama onu rahat bırakın.” dedi.
-“Bize yerini söylemeyeceksin, bizi oraya götüreceksin ve kızı bu kadar önemsediğine göre o da bizim garantimiz olarak gelecek.”
Çaresizce kabul etti. Bana yalvarır gözlerle baktı. Yavaşça ilerlemeye başladık.
-“Sizin yüzünüzden insanlar artık rüya göremez oldu.” dedi Primelphas.
Auguralis uzun bir kahkaha attı. Sonra Primelphas’a dönerek:
-“Bizim yüzümüzden mi, emin misin? Bence bir kez daha düşün. Bizi aptal yerine koyan sizsiniz. O aptal kadına aşık olunmasaydı bunların hiçbiri geçekleşmezdi.”
Sessizlik...
Haklıydı. Eğer babam diğer dünyaya çıkmasaydı bunlar gerçekleşmezdi. Ama aşık olmuştu. Aşkın önüne hiç kimse geçemezdi.
Primelphas tam önümdeydi. Uyanmam gerekiyordu. Şahin ve diğerleri temkinle ve daha da hızlı adımlarla ilerliyordu. Bizde çaresizce onları takip ediyorduk. Arkamda beni sıkı sıkı tutan şekilverenin homurtusunu ve nefesini ensemde hissedince ürperdim. Bacaklarının arasındaki yeşil kuyruğu ve uzun dili olmasa insan denilebilirdi. Güçlü bir yapıya sahipti ve o güçlü kollarından kurtulmam zor olacaktı. Birden aklıma bir fikir geldi. İşe yarar mıydı bilmiyorum ama yarasa iyi olurdu. Tek çıkış yolları buydu çünkü.
-“Bana odada yaptığın şeyi yap.” dedim fısıltıyla.
Arkamdaki şekilveren beni iyice sıkarak:
-“Kes sesini.” dedi.
Canımın acısıyla inledim. Birkaç saniye sonra daha ben ne olduğunu anlamadan – yine – sarsıldım. Birden kollarım serbest kaldı ve beni tutan şekilverenin hızla yere düştüğünü gördüm. Düşüşü gürültülü olmuştu. Diğerleri harekete geçemeden Primelphas bana doğru koştu ve uyan diyerek dudaklarını dudaklarımın üzerine kapattı. Dudağının tadını hissetim ve çok lezzetliydi. Uyanmadan önce şahin kadının ve diğerlerinin öfkeli ve kin dolu bağırışlarını ve koşuşturmalarını duydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüya Ötesi Aşk
Fiksi IlmiahArkadaşlar öncelikler merhaba :D Bu benim ilk bilim kurgu hikayem. O yüzden hatalarım özellikle kurgu hataları olabilir. Şimdiden özür dilerim. Dört beş ay önce bir rüya gördüm ve oradan yola çıkarak bu hikayeyi yazdım. Tabi kurgulayarak... Bakalım...