Bölüm 20

50 5 0
                                    

Ann nihayet uyumuştu. Saat neredeyse üçe geliyordu. Kalkıp odasına gitmesiyle üçümüzde derin bir nefes aldık.

-“Bir an hiç gitmeyecek sandım.” dedi Mike amca.

-“Başlasak iyi olur.” diyerek ayağa kalktım. Primelphas’ın yanına gittik. Ayakta huzursuzca gelmemizi bekliyordu. Kapıyı açtığımızda da:

-“Nihayet.” dedi.

-“Ann bir türlü gitmedi.” dedim fısıldayarak.

“Tamam, hazır mısın?”

-“Hayır.” heyecandan ölecek gibiydim. İşlerin ters gitmesinden korkuyordum. Korktuğumu belli etmemeye çalışsam da bedenim beni ele veriyordu.

-“Merak etme.” dedi Primelphas yanıma gelerek. Kolumdan tutarak beni yatağa oturttu.

-“Haydi, uyuma zamanı.”

-“Sen iyi misin?” diye sordu Mike amca.

Cevap vermedi. Sadece başıyla onayladı.

-“Al, giriş biletin.” dedi. Elindeki iksiri Primelphas’a verdi.

Mike amcanın – daha doğrusu babamın – şu iksirleri hiç bitmeyecek miydi?

-“Emma, hem kâğıttaki yeri hem de Primelphas’ı düşünmek zorundasın. Biliyorum bu senin çok zor ama yapabileceğini biliyorum.” dedi Mike amca ve devam etti:

-“Bana ihtiyacın olursa eğer, beni düşünmen yeterli tatlım, anladın değil mi?”

-“Seni seviyorum.” dedim. Gözlerim Primelphas’a kaydı.

Yatağa uzanarak gözlerimi kapattım. Primelphas’ın çizdiği resme odaklandım. Detaylar önemliydi. Detaylar her şeydi. Şuan pusuda beklediklerini biliyordu o yüzden çok dikkatli olmalıydı. Düşünmeye başladım. Yorgundum ve yavaş yavaş bedenimden ayrılıyordum.

Ve işte en sonunda oradaydım...

Karanlık... Yine... Sanki karanlık beni boğmaya çalışıyor gibiydi. Korkum katbekat artmıştı. Doğru yerde miydik? Neredesin Primelphas?

-“Emma, senin kadar yetenekli biri görmedim. Tıpkı baban kadar yeteneklisin.” dedi Primelphas elimi tutup.

Şükürler olsun.

-“Hemen gitmeliyiz.”

File dönüşmüştü. Beni üstüne bindirerek karanlıkta hızla koşmaya başladı. Karanlıktan başka hiçbir şey göremiyordum ve bu beni iyice tedirgin ediyordu. İçimden ‘her şey iyi olacak’ diye tekrarlasam da huzursuzdum. Bir süre daha koştuktan sonra aniden durduk. Sonunda yine yakalandık diye düşünürken, Primelphas beni nazikçe yere indirdi.

-“Hızlı olmalıyız. Peşimizdeler.”

Tekrar insana dönüşüp elimden tuttu. Koşmaya devam ettik. Nereye gittiğimizi göremediğim için Primelphas ne derse onu yapıyordum.

-“İşte orada.” deyince kalbim daha da hızlandı.

Başarmıştık.

Primelphas elimi bıraktı. Birkaç dakika yalnız kalmıştım. Kötü bir his... Sonra elindeki şeyi bana verdi: Bu kutuydu. 

Elime aldığımda kadife dokusunu hissettim. Ortasında damga olduğunu düşündüğüm yuvarlak kabartıya dokundum. ‘E’ ve ‘M’ harfleri yazılıydı.

Ne olabilirdi ki?

Edward ve Mike...

Ama hayır, babamla Mike amca isimlerini sonradan koymuşlardı. Biraz düşündükten sonra her şeyin farkına vardım: Bendim...

‘E’ ve ‘M’... Emma Myers.

Tabi ya...

Rüya Ötesi AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin