-“Sakin ol, Ann. Satıcı değil tamam mı, sadece içiyor ve... Ve parasını vermediği için... Yani çok borcu var... O yüzden bu halde zaten.”
-“Ve sende yardım ettin öyle mi?”
-“Evet.” şükürler olsun ki nihayet yalanımın sonunu getirebilmiştim. Ann de yalana inanmıştı olacaktı ki, biraz daha sakinleşmişti.
-“Tamam, sana güveniyorum Emma. Ne kendini ne de beni hatta Mike amcayı bile tehlikeye atmayacağını biliyorum ama dikkatli olmalısın.”
-“Teşekkür ederim.” dedikten sonra ona sımsıkı sarıldım. Ann de karşılık vererek kollarını omzumda birleştirdi.
-“Sevgili falan değilsiniz değil mi?”
-“Hayır.” dedim hızlıca. Yüzümün kızarmamasına dikkat ettim.
-“Öyle olsa iyi olur. Onu gözüm hiç tutmadı.”
İçimden ‘Hayır, Primelphas öyle biri değil’ demek geçse de yine sessiz kalmayı tercih ettim.
-“İsmi ne?” diye sordu.
Ah... Sakın panikleme...
-“Richard.”
-“Richard mı?”
-“Evet.” Yüzümün yandığını hissedebiliyordum. Bir şeyler yapmam gerekti.
-“Sen neler yapıyorsun?” diye sordum. Şimdi soruları cevaplama zamanı ondaydı. Hem bu onu oyalardı.
-“Haftaya yeni bir sergim var ve sen kesinlikle geliyorsun.”
-“Senin adına o kadar seviniyorum ki Ann, düşlediğin her şeyi yaptın.”
-“Ah, tatlım. Teşekkür ederim. İnsan istediği şeyi yapabilmeli ve bunun için mücadele etmeyeceksek neden yaşıyoruz değil mi?”
-“Haklısın.”
Ann, keşke bende senin kadar azimli ve hırslı olabilseydim.
-Şu Richard...”
Ah, Hayır! Yine soru yağmuruna tutacaktı.
-“Ann, yaptığından çok utanıyor.” dedim lafını yarıda keserek.
-“Utanmalı zaten.” dedi diyeceği lafı unutarak.”
-“Hadi artık içeri girelim.” dedim en sonunda. Yoksa sorulardan kurtulamayacaktım.
Salona girdiğimizde Ann Primelphas’a bir kaşını kaldırarak bakarken Primelphas da ona anlamsızca bakıyordu.
-Ann, neden Richard’ı yatak odasına taşımıyoruz?” dedim.
Hem Mike amca hem Primelphas bana tuhaf bir şekilde bakıyorlardı ve bende Ann’in fark edemeyeceği bir şekilde başparmağımı dudağıma götürerek sus işareti yaptım. Bunun üzerine ikisi de gözlerini Ann’e çevirdi.
-“Hem senin gözünün önünde de olmaz ve bu şekilde sinirlerin daha az bozulur ne dersin?” diye fısıldadım kulağına.”
-“İyi fikir.”
Primelphas’ın yanına giderek kalkması için yardım ettim. Mike amca da diğer tarafa geçerek Primelphas’ın ağırlığını dengelemede yardımcı oldu. Ann’in kötü bakışlarına aldırmadan yanından geçerek yatak odasına geçtik.
-“Neler oluyor?” dedi Primelphas kulağıma fısıldayarak.
-“Senin isminin Richard olduğunu ve uyuşturucu parasını ödeyemediğin için kötü adamların seni bu hale getirdiğini ve yine o yüzden de benden yardım istediğini söylemek zorunda kaldım.”
Aksaması biraz daha düzelen Primelphas bana bakakaldı. Şaşkınlıktan konuşamamıştı.
-“Ne? Başka bir şey bulamadım.” dedim.
-“İyi senaryo.” dedi Mike amca.
-“Ah, teşekkür ederim.”
-“Ve rica ederim.” dedim Primelphas’a bakarak.
Bana gülümseyerek yürümeye devam etti.
Ann’in yatak odası yeni evimin neredeyse iki katı büyüklüğündeydi ve neredeyse on katı daha pahalı ve modern eşyalarla dekor edilmişti. Ann’in ailesi şehrin sayılı zenginlerindendi. Ne ailesi ne Ann hiçbir zaman zenginlikleriyle böbürlenmemişlerdi. Ann de sevdiğim özelliklerden biri de buydu.
Primelphas’ı kesinlikle benim yatağımdan daha rahat olan yatağa yatırdık.
-“Dinle Emma, bir fikrimiz var.” dedi Mike amca.
-“Bu çok tehlikeli Friesian. İyi fikir değildi.” dedi Primelphas. Gözlerindeki endişeyi ve korkuyu görebiliyordum.
-“Yapmak zorundayız. Başka çaremiz yok.” ikisinin tartışmasını izlemek istemiyordum.
-“Dinliyorum.” dedim sertçe.
Primelphas pes ederek başını salladı.
-“Tamam, anlatacağım ama uygulaması biraz zaman alabilir.”
-“Nasıl yani?”
-“Yazabilmem için herhangi bir şey verebilir misin?”
Kalkıp kalem kağıt aramaya koyuldum. Yatak odasında kaleme ve kağıda dair hiç bir iz yoktu. Ann’e soramazdım. Şüphe uyandırabilirdi. Onun yerine yatağına karşısında aynalı komodinin ilk çekmecesini açtım. Çeşit çeşit küpeler, kolyeler, saatler ve diğer ıvır zıvırlar arasından göz kalemini ve hemen yanında duran peçeteyi alarak çekmeceyi kapattım. Tekrar yanlarına giderek kalemle peçeteyi Primelphas’a uzattım. Peçeteye düşündüğü şeyi karalamadan önce yüzüme baktı.
O an bakışlarında her şeyi bulabilirdiniz: telaş, korku, endişe ama en önemlisi o bakışlarda kendini diğerlerinden ayıran bir şeyi görmemek imkânsızdı: Aşk...
Primelphas’ın sesiyle – ki o ses beni her zaman etkiliyor. – kendime geldim.
-“Sakın korkma, Emma. Başaracağız.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüya Ötesi Aşk
Ciencia FicciónArkadaşlar öncelikler merhaba :D Bu benim ilk bilim kurgu hikayem. O yüzden hatalarım özellikle kurgu hataları olabilir. Şimdiden özür dilerim. Dört beş ay önce bir rüya gördüm ve oradan yola çıkarak bu hikayeyi yazdım. Tabi kurgulayarak... Bakalım...