Birkaç saat sonra odadan Mike amca ve Primelphas’ın sesleri geliyordu. İçeri girdiğimde Primelphas ayağa kalkmaya çalışıyordu. Dengesini kaybedince hemen Mike amcanın omzuna tutundu. Bende yanına giderek kolundan yakaladım. Canı acıyordu ama oturmak istemedi. Onun yerine ikimize tutunarak dengede durmaya çalıştı.
-“Tamam, bırakabilirsiniz.” dedi. İkimiz yavaşça geri çekildik. Yürümeye çalıştı. Bacağı aksıyordu. Onu bu halde yardıma muhtaç, güçsüz ve bitkin görmek kendimi kötü hissetmeme sebep oluyordu.
-“Emma, sen Prime’in yanında kal. Bende eşyalarımızı toplayayım.”
-“Tamam.”
Mike amca odadan çıkınca Primelphas yatağın ucuna oturarak hızlı nefesler alıp veriyordu.
-“Sen iyileşmeden gitmek istemiyorum.” dedim yanına oturarak.
Ama beni dinlemiyordu. Başka bir şey düşünüyor gibiydi.
-“Primelphas.”
-“Şu arkadaşın kim?” diye sordu. Sorusu karşısında şaşırmıştım.
-“Üniversiteden en yakın arkadaşım.”
-“Erkek mi?”
Ah! Beni kıskanıyor muydu yani? Bu haliyle bile bunu mu düşünüyordu.
-“Neden sordun?”
Düşünceliydi. Cevap vermedi.
-“Hayır değil.” dediğimde dudağında oluşan kıvrımı görebiliyordum. Hoşuma gitmişti.
-“Gidebilecek misin? İyileşince gitsek daha iyi olmaz mıydı?”
-“Hemen gitsek iyi olur.”
-“Arkadaşım arabasıyla bizi alabilir.”
Sessizlik...
Derin bir iç çekişle en sonunda teklifimi kabul etmişti.
Odadan çıkarak Ann’i aradım. Detayları atlayarak yüzeysel bir açıklama yaptım. Adresi tarif ettikten sonra teşekkür ederek telefonu kapattım.
-“Gelip bizi alacak.” dedim Mike amcaya.
-“Tamam.”
Haberi vermek için Primelphas’ın yanına gittim.
-“Yarım saat sonra Ann buraya gelecek. hazırlansak iyi olur.”
Kısa bir sessizlik oldu.
-“Senin için çok endişelendim.” dedim en sonunda sessizliği bozarak.
-“Öyle mi?” derken gülümsemişti.
-“Evet, öyle.” dedim bende gülerek.
-“Neden böyle oldu Primelphas.”
-“Ne konuda.”
-“Neden ilk zamanki gibi yaraların kendiliğinden iyileşmedi. Seni öyle görünce o kadar çok korktum ki...” Cümlemi tamamlayamadım. Yanıma geldi. Beni sevmek, bana sarılmak istiyordu ama yapamamıştı.
-“Endişelenme artık. Seni böyle üzgün görmek istemiyorum.”
Gözlerimiz birleşince dayanamayıp ona sarıldım. O da bana sımsıkı sarılıyordu şimdi. İkimizde bir süre her şeyi unutmuş gibiydik. Hatta Mike amcayı bile...
Bir süre sonra isteksizce birbirimizden ayrılınca beni bir kol boyu mesafede tutarak:
-“Ayrıca güçlerimi kullanmamamın sebebi; dünya ile etkileşim halindeyim ve güçlerim azalmaya başlıyor.”
Sağlam koluyla saçlarımı okşamaya başladı. Birden bedenim arzuyla doldu. Kalp atışlarım hızlanmaya başladı. İçten içe yanıyordum. Küçücük bir hareketiyle bile
beni etkilemeyi başarıyordu. Birbirimize iyice yaklaşmıştık.
-“Bir daha oraya gitmek istemiyorum.”
-“Bunu yapmak zorundasın.” Primelphas’ın sıcak nefesi yüzüme yayıldı.
Ah, Tanrım! Onu istiyordum.
-“Seni seviyorum.” deyiverdim birden ne dediğimin farkına varamadan.
Lanet olsun!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüya Ötesi Aşk
Science FictionArkadaşlar öncelikler merhaba :D Bu benim ilk bilim kurgu hikayem. O yüzden hatalarım özellikle kurgu hataları olabilir. Şimdiden özür dilerim. Dört beş ay önce bir rüya gördüm ve oradan yola çıkarak bu hikayeyi yazdım. Tabi kurgulayarak... Bakalım...