Okul başlayalı dört gün kadar olmuştu. Yarından sonra ilk haftasonumuza girecektik. Bu sabah hava biraz kapalıydı. Ne de olsa Eylül ayındayız yaz çoktan bitmişti. Okul kıyafetlerimi giydim. Eteğimin kısa oluşu beni iyice rahatsız etmeye başlamıştı. Gerçi diğer kızlar göre namaz eteği gibi duruyordu eteğim. Yine de bu işi halletmeliyim bir gün. Aynanın karşısına geçtim. Yüzümün pürüssüz oluşu beni istemsiz gülümsetiyordu. Hafif bir rimel ardından yine hafif göz kalemiyle yüzüme biraz renk kattım. Saçlarımı tepeden sımsıkı bir topuz yaparak,çantamı elime aldım. Kahvaltımızı yaparken Mira'yla okulun nasıl gittiği hakkında konuşuyorduk. Aslında zamanımızın çoğu Özgür'le geçiyordu. Namı değer Abi'm. Sınıftakilerle az da olsa kaynaşmıştık. Uğur konusuna gelince. Evet aynı sınıftaydık. Evet sürekli benimle konuşmaya çalışıyordu. Ve yine evet gururumu es geçemezdim. Kahvaltı çoktan bitmiş okul yolları gözükmüştü bize.
Ilk ders Tarihti. Kafamı sıraya koyduğum gibi matematikte uyandım. Matematikti oğlum bu gerekirse göz kapaklarını kaşlarına zımbalar yine dinlerdim. Pür dikkat tahtada yazanları kafama yerleştirirken,sıramın üzerine düşen ufak not kağıdını gördüğümde irkildim. Etrafıma baktım. Kimse ben yazdım diye taviz vermiyordu kendinden. Buruşuk kağıdı açtım.
'Öğlen benimlesin. Artık dayanamıyorum. '
Arkamı dönüp son sırada oturup beni izleyen Uğur'a baktım. Yalvarırcasına bakıyordu. Çocuğa bu kadar haksızlık ta etmek istemiyordum tamam ama yine de benim de kendime göre kurallarım vardı. Uyulması gereken. Önümü dönüp uçlu kalemimi elime aldım.
'Pekala.'
Sonunda öğlen gelmişti. Üç ders matematikten sonra kendimi iyi hissetmiyordum. Beynim yanmış bir vaziyette bankın birinde oturmuş Uğur'un yanıma gelmesini bekliyordum. Az sonra görüş alanıma giren sarı saçların sahibini bulmak çok da zor değildi.
"Serra."
"Uğur."
"Beni neden anlamıyorsun, neden anlamak istemiyorsun ?"
"Anlat ozaman dinliyorum. "
"Daha kaç kez anlatıyım ben sana bilmiyorum. Artık sana karşı yoruldum. Gücüm kalmadı. Her gün sadece iki sıra ötemde olmandan usandım. ". Duraksadı. Sanırım kuracağı cümleleri aklında toparlıyordu.
"Ben hergün iki sıra ötemde değil, her zaman buramda ol istiyorum. "
Kalbinin üzerine koyduğu eline baktım.
"Tekrar nasıl başlayacağız bilmiyorum. " dedim artık bende bitsin istiyordum bu saçmalığın. Hayat bu kadar kısayken her an ölüm kapımıza dayanabilirken,ergen triplerine girip kendimi mutlu olmaktan mahrum etmek istemiyordum. Ne olacaksa olsun.
"Şöyle başlayacağız güzelim." Banktan kalkıp okul kürsüsüne ilerledi. Ben ne olduğunu idrak etmeye çalışır bir vaziyette Uğur'u izlerken. O çoktan kürsüye ulaşmıştı.
"Duyan duysun duymayana duyrulsun gençler. Bundan sonra Serra benim. Ha zaten hep benimki. Ona nasıl davranmanız gerektiğini siz bilirsiniz artık. Özellikle yakışıklılar sizlere söylüyorum, başka kapıya. "
Bahçedeki herkes Uğur'a benim baktığı gibi şaşkın bakıyordu. Bir kaç alkışlama sesi de duymadım değil. Ağzımın kuruduğunu hissettim. Çünkü açıktı. Ayağa kalktım insanlar bize bakıyordu. Uğur'a ilerledim. Yanına geldiğimde elimi kavradı,sıkıca.
"Yakışıklılar mı ? Erkeklere mi bakıyorsun sen ?" Dedim omzuna vurarak. Gülmeye başladı. Bende ona katıldım.
"Haklısın senden yakışıklısı yok." Gülmesi artmış kahkahalara dönüşmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Küçük İzmir Hikayesi
RandomNeden bilmiyordum ama Tanrı'nın o gözlerde bulmam gerekeni kulağıma fısıldadığını hatırlıyordum. Tanrı fısıldamıştı. Uçsuz maviliklerden süzülen damlalara,bulutların göz yaşlarını akıttığı toprağa,fısıldamıştı. Ve şimdide sıra bendeydi. Tanrı,şimdi...