Karmaşa

425 22 10
                                    

Sahnenin gerisinde kalan insanların alkışlarını umursamadan ona bakmaya devam ediyordum. Zordu. Ne düşündüğünü anlamak zordu. Zifiri karanlığın içinde ufak bir parıltı aramak kadar zor. Sahneden indim. Telefonum cebimde ve titriyordu. Ekrandaki '-ım' eki olmayan, 'Sarışın' yazısını göz ardı etmek istiyordum. Ekran kilidini kapatıp ona doğru yürümeye başladım. Hala bana bakıyordu. Gözleri bana değilde ruhuma dokunuyor gibiydi. Aramızda bir iki adım mesafe bırakacak şekilde durmayı başarabilmiştim.

"Gittiğini sanıyordum." Ateşi andıran dudaklarının sağ kısmını hafifçe yukarıya doğru kıvırdı. Onun bu hareketine refleksim varmış gibi anında masum bir gülümseme yerleştirmiştim dudaklarıma.

"Gitarımı almaya gelmiştim,sahnede bırakmışım." Umursamazca konuşuyordu.

"Beni dinlemeni gerektirmiyordu ama."

"Seni dinlediğimi nerden çıkardın,bayan özgüven." Sinirlenmeye başlamıştım. Tamam haklıydı,kızabilirdi ama fazla üzerime geliyordu. Blakis ben Uğur'a karşı bu şekilde düşünüyorken,onun yıkılmaz egosuna anlam veremiyorken, Can'ın beni kendimi bir şey sanıyor olmamı düşünmesi can sıkıcı cinstendi.

"Her.. ney..se." Heceleri bastırarak,tek tek söylemiştim. Görüşürüz bile demek gelmiyordu içimden. Arkamı döndüm. Öne attığım bacağımı arkada kalan diğeriyle birleştirmeme az kala kolumdan yakaladı. Ne olduğunu anlamadığım için havada kalan bacağım bu sefer diğeriyle birleşmek yerine, ona dolandı. Dengem bozulmuştu,çizmelerinin altındaki siyah renk parkeyle duygusal bir öpüşme yaşamama az kalmıştı ki bu sefer daha da sert çekerek beni kendine yapıştırdı. Arkamda olduğu için yüzünü göremiyordum. Ne düşündüğünden bihaberdim. Saçlarımın arasına dolaşan nefesi boyun girintimi hedef alıyordu. Kulağıma doğru yaklaştığını anlamıştım. Kalbim yerinden fırlayacakmışçasına beni korkutuyordu.

"Demek mayın tarlası,ha ?" Cevap vermedim,korkuyordum. Sanki birazdan bana tecavüz edecekmiş gibi geliyordu ses tonu. Sessizliğimi ve şaşkınlığımı bozmadan öylece durmaya devam ettim. Artık dudaklarının etkisini hissedebiliyordum. Çok yakınımdaydı.

"Boyundan büyük özgüvenini sana unutturan itin kim olduğunu merak ettim doğrusu." Cümlesini bitirir bitirmez kafamı yana doğru çevirdim. Sinirlerimi zıplatıyordu. Görüş alanıma en fazla bir iki santim uzağımda olan dudakları girdi. Aralıktı. Kalbim istifini bozmuyordu. Sıcak nefesini yüzümde hissediyordum. Yanlış anlamasından korkarak kendimi ona bakmaya zorladım. Acaba uzaktan nasıl bir görüntü sergiliyorduk ? Merak konusuydu. Acaba bizi kavga eden sıradan,birbirine deli gibi aşık birer insan olarak mı görüyorlardı ? Kendimi düşünmeye zorladım,ben sahneden indikten sonra masum gibi görünen Rüya Kafe şimdi şehvet dolu bir bara dönüşmüştü. Ortamdaki bas insanları dans pistine sürükler cinstendi,bizimle ilgilenmediklerine bahse girebilirdim. Tekrar ona ve söylediklerine odaklandım beni hala kendine bastırıyordu. Yumruklarım istemsiz sımsıkıydı.

"Bırak kolumu." Ses tonum fırtına öncesi sessizliği ifade ediyor gibi çıkmıştı.

"Zamanında gelmeliydin,yoksa verdiğin sözler de mi özgüvenin gibi boyundan büyük,küçük kız ?"

"Ne saçmalıyorsun sen ?" Oldukça bariz olan, alay içerikli sorusuna karşın sakin ve mesafeli ses tonumu takınarak sorusuna soruyla karşılık vermiştim. Beni sertçe kendisine çevirdi. Serbest kalmıştım, az önceki pozisyonumuz utanç vericiydi. Uğur şimdi içeri girse ne düşüneceğini ve Can'ın üzerinde nasıl hasarlar bırakacağını düşünmek bile beni korkutmuştu. Bu düşüncelerim kaşlarımı çatmama sebep oldu. Gözlerimi kısarak ona bakmaya başladım. Çizmelerimi az önce,az kalsın romantik anlar yaşayacağım parkelere vuruyordum. Üzerime doğru yürümeye başladı. Geri gitmemi istiyor gibi bir hali vardı. Inat bir kızdım. Gitmeyecektim. Hareketlerimdeki tek değişiklik onu hayal kırıklığına uğratmaya yetecek bir şekildeydi. Çizmelerimi yere vurmayı kesmiştim. Hareketleri hızlandı.

Bir Küçük İzmir HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin