'Demek bana aşık olacaksın ha ?' 'Kes sesini!' (Kısım 2)

577 19 15
                                    

Göz kapaklarımla savaşıyordum. Açılın,açılın. Hadi ama.. Başım zonkluyordu. Evet kesinlikle dünden kalmaydım. Bir gariplik vardı. Bu koku.. Bu koku da neydi böyle ? Bir dakika,birisi beni sımsıkı sarmalamıştı. Tanrı aşkına ben ne haltlar yemiştim ! Gözlerimi bunun bir şaka olduğuna inanmak istercesine tekrar kapattım. Hiçbir şey değişmemişti. Koku hala aynıydı. Arkamdan bir homurdama sesi geldi. Birisi sıcak nefesini saçlarıma üflüyordu. Uyanmaması için özen göstererek arkamı döndüm. Aman tanrım ! Bu Can'dı. Ben ne yapmıştım böyle. Heyecandan resmen yataktan fırlayacaktım. Can aniden gözlerini açtı. Uykuluydu,ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
"Sen." Gözlerimi kıstım.
"Bana ne yaptın ! Nasıl buraya geldim ben ? Ve neden seninle aynı yataktayız."
"Sanada günaydın Serra."
"Dalga geçme aptal, bana ne yaptığının farkında mısın!"
"Serra abartma. Alt tarafı beraber uyuduk o kadar hem seni zorlamadım kendin istedin." Cümlesini bitirir bitirmez dün gece olanları anımsamaya başladım. Her yer siyahtı. Bir çerçeve.. Beyaz bir çerçeve vardı. Hatırlamıştım. Rüya,o kız. Can'ın ilk ve son aşkı. Komik olan kısım üçüncü sınıfta olmalarıydı ama eminim Can böyle düşünmüyordu. Yanımda yatan bu küçük adam beni delirtiyordu.
"Aptal, aptalsın. Hemen buradan gidiyorum ve sakın benimle bir daha görüşmeyi düşünme. Arama,mesaj atma. Biz hiç tanışmadık." Nefes nefese konuşuyordum. Bir yandan da gözlerim tulumumu arıyordu. Uğur'un hediyesini.. Yataktan kalkmak için üzerimdeki yorganı kaldırdım. Tam kalkacaktım ki, beni bileğimden yakaladı. Bu hareketi yüzünden dengemi kaybedip yatağa uçmak zorunda kalmıştım. Evet uçmuştum. Ellerim göğsüne çarptı. Çıplaktı. Teninin sıcaklığını hissedebiliyordum ve en önemlisi kalp atışları avucumun içineydi. Gözlerim bir an için göğsüne kaydı. Kum torbasının hakkını verdiği belli oluyordu. Kafamı kaldırdığımda ne kadar yakın olduğumuzu fark ettim. Dudakları,hemen dudaklarımın önündeydi. Ve ben Can'ın üzerine düşmüştüm.
"Beni öylece bırakıp gideceğini mi sanıyorsun ?" Konuşurken gözlerim dudaklarındaydı.
"Evet." Kaşları havaya kalktı. Bu hali, çok şirin duruyordu. Dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Ne bekliyordun ki? Sarhoştum ve beni zorla buraya getirdin."
"Zorla getirdiysem zorla tutmadım.Kalkıp gitseydin." Hala üzerindeydim.
"Her neyse." Bu sefer daha fazla güç sarf ederek üstünden kalkmaya çalıştım. Aramızdaki mesafe açılmıştı fakat bir eliyle hala bileğimi tutuyordu. Daha da sert çekti. Ne olduğunu anlayamamıştım. Dudaklarım boynuna yapışmıştı. Pislik herif. Şans hep ondan yanaydı. Teni.. Yumuşacıktı. Duruşundaki o sertlikten eser yoktu. Bir an onu boynundan öpmek istedim. Kalbim çok hızlı atıyordu.
"Benden kurtulmak mı istiyorsun ?" Hiç tereddüt etmeden cevapladım.
"Evet." Beni sertçe üzerinden iterek kalktı. Ne yapıyordu böyle. Dengesiz psikopatın tekiydi.
"Git." Cevap vermedim. Hızlıca kalkıp üzerimi giyinmek için banyoya gittim.

Hava çok güzeldi. Yerler karla kaplıydı. Her zamanki soğuk devam ediyordu ama rüzgar yoktu. Ne yaptığıma anlam veremeden yerde yuvarladığım kar topunu Can'ın arabasına sertçe fırlattım.
"Pislik herif !" Hızla bir taksi çevirip yurdun adresini verdim. Telefonumu kontrol etmek için elime aldım. On beş mesaj ve yedi cevapsız arama vardı. Hepsi de Uğur'a aitti. Yılbaşında buradaydım fakat onunla değildim. Canım acıyordu. Onun canını yakmıştım. Can konusunda düşüncelerim beni şoke ediyordu. Nasıl onu öpmeyi düşünebilirdim ? Bunu sarışına yapamazdım. O benim en değerlimdi. Ona ihanet edemezdim.
Odama girdiğimde Mira'nın çoktan içeride yatağımın üzerinde uyuduğunu gördüm. Gülümsedim.
"Kalk hadi uykucu. Yeni yılı uyuyarak mı geçireceksin."
"Ya beş dakika da.. Serra!" Sesin bana ait olduğunu fark edince zıplayarak doğruldu.
"Can'ı dilimlere ayırmamam için bir sebep söyle bana !" Ellerini saçlarına geçirdi. "Bütün geceyi zehir etti adi herif." Güldüm.
"Hiç te öyle durmuyordu valla. Sorsam,buraya nasıl geldiğini bile hatırlmazsın."
"Kapa çeneni,yinede bu olanları değiştirmez. Şimdi oturup bütün her şeyi anlatıyorsun." Mira'ya olan biten her şeyi anlattım.
"Bu Can fazla can sıkıcı olmaya başladı ben söyleyeyim. "
"Bencede. Aman ya herneyse. Bugün yeni yılın ilk günü. " Ellerimi çırpıştırdım.
"Biraz kız günü yapmaya ne dersin ?" Gülümsedi,fakat bu gülümsemenin yanında küçük bir rica var gibi gözüküyordu.
"Ne ? Yavru kedi suratına bakılırsa bir şey istiyor gibisin."
"Özgür'ü de çağırsak mı?" Ağzını yaya yaya konuşmuştu. Sırıttım.
"Sen var ya sen.. Fenasın. Yalnız benim önce bi Uğur'la görüşmem gerek. Sen ara Özgür'ü,buluşun. Sonra ben işim bitince sizi arar yanınıza gelirim."
"Tamam madem. Uğur'a selam söyle."
"Söylerim canım." Mira odadan çıktıktan sonra dünden kalan kıyafetlerimden kurtulmak için dolaba yöneldim. Ama önce sıcak bir duşa ihtiyacım vardı. Evet kesinlikle sıcak bir duş harika olacak.
" Sarışın günaydın naber ?"
"Vay güzellik,bu sabah sesiniz ne kadar da iç açıcı. Ankara'da havalar nasıl bakalım ?"
"Şey,ben Ankara'da değilim."
"Anlamadım nerdesin ?"
"Buradayım,gitmedim. Daha doğrusu gidemedim. Aksilik oldu işte havalardan dolayı,neyse konumuz bu değil. Evini görmek istiyorum. Bir türlü nasip olamadı."
"Neden beni aramadın o zaman ? Ne yaptın dün gece ?"
"Hiç, hiçbir şey. Seni rahatsız etmek istemedim. Karışık şeyler oldu işte en son yurtta kutlamak zorunda kaldık boşver sen onları." Sesimin titrememesi için,gücümü sonuna kadar kullanıyordum.
"Adresi mesaj atarım."
"Tamam,öptüm."
"Bende." Tatmin olmuşa benzemiyordu. Of,ne yapıyorum ben ? Böyle şeylerden nefret ediyorum. Nasıl başlarsak öyle giderdi değil mi ? Allah'ın cezası yeni yıl !
~
Kahretsin yine çok yakışıklı. Kahretsin çok güzel gülüyor. Ve yine kahretsin ki ben bu çocuğa eriyorum!
"Naber cadı ? Ilk günün nasıl geçiyor bakalım ?" Sayende bok gibi ! Sayende bok gibi! Sayende bok gibi !
"Nasıl geçsin ya işte klasik." Güldü.
"Ne o,bana sormak yok mu ?"
"Ne o yeni yılda bunu mu diledin ?" Güldüm.
"Tamam kızım sormazsan sorma seninle mi uğraşıcam sanki."
"Tamam ya tamam. Senin nasıldı ?"
"Ha şöyle yola gel. Valla nasıl geçsin be cadı. Karı kız." Göz kırptı. "Uyandığımda etrafımda neler olduğunu duymak istemezsin." Midem bulanıyordu. Adi herif ! Gözümün içine baka baka nispet yapıyor alçak.
"Valla aslında.." Mekanın sıcaklığından dolayı iyice koltuğa yayıldım.
"Benim de fena geçmedi sayılmaz."
"Az önce sordum ya kızım ne diye iki kere cevap veriyorsun." Önümdeki bıçağı ağzına saplamamak için direniyordum.
"O bıçağı tutuşun hiç hayra alamet gibi durmuyor yalnız ben söyleyeyim." Elime baktım,resmen bıçağı ellerimle boğuyordum. Hemen gevşetip kendime çeki düzen verdim.
"Sanane be. Hem zaten bıktım seninle oturmaktan. Nerede kaldıysa Serra."
"Etrafına bak."
"Anlamadım."
"Etrafına bak." Kafamı çevirip mekanı inceledim.
"Ne görüyorsun ?"
"Insanları."
"Onu bende görüyorum gerizekalı. Şu kızlara bir bak,sana nasıl baktıklarına. Şuan seni öldürdüp tahtına oturmak isteyenlerin sadece bir kaçı." Haklıydı. Neredeyse her kızın gözü ondaydı. Ve bana kalansa öldürücü bakışlardı. Gülümsedim.
"Ee Özgür efendi,ben senin bildiğin kızlardan değilim."
"Neden? Ayakta falan mı işiyorsun ?" Gözlerimi kısarak delici bakışlarımı ona yolladım.
"İğrençsin sen. Sen iğrençsin! " Sesim haddinden fazla çıkıyordu.
"Sen tam bir.." "Manda bokusun." Çok fazla bağırmıştım. Insanlar bize bakıyordu. Bazıları kıkırdıyordu. Şimdi kesin ölmüştüm. Herkesin içinde aşağılamıştım çocuğu. Kesin beni öldürecekti. Deli gibi kahkaha atmaya başladı. Anlamıyordum ama bir yandanda rahatlamıştım.
"Sinirlenince de tam bir cadı oluyorsun." Gözlerimi devirdim. Bu çocuk beni çok zorlayacaktı.
~
Taksi adrese gelmişti. Arabadan indim. Etraf çok güzeldi. Her yer bembeyazdı ve tertemiz gözüküyordu. Buradaki evlerin çoğu müstakildi. Uğur'un ve arkadaşlarının evi siyah camlarla kaplı gri kahverengiydi. Zile bastım. Az sonra karşımda duran oldukça sevimli,gözlüklü bir oğlandı. Beni görünce gülümsemesi iyice yüzüne yayıldı.
"Günaydın küçük hanım. Sebebi ziyaretiniz nedir acaba ?" Ne kadar da kibar.
"Serra ben, Uğur'a bakacaktım." Bir şeyleri sonradan anlamış gibi kafasını salladı.
"Ha şu Serra. Buyur yenge yav pardon bende seni mahalleden sandım. Biliyorsun yeni taşındık pek tanıdık yok."
"Sorun değil." Içeri geçtim. Her taraf dağınıktı. Sanırım dünkü partiden kalanlardı. Biraz zengin kaçan bir öğrenci eviydi. Uğur belinde beyaz bir havlu ve vücuduna süzülen su damlalarıyla içeri girince irkildim. Gözlerimi kaçırmaya çalışıyordum.
"Tamam dönebilirsin." Üzerine bir tişört geçirmişti.
"Evin güzelmiş." Sonra yanımda duran gözlüklü çocuğu fark edip; "Yani eviniz,güzelmiş." dedim gülerek.
"Kahve ister misin ?"
"Fena olmaz aslında."
"Kavin kalk lan bize kahve getir."
"Tamam birader." Bana kapıyı açan çocuğun adı demek Kavin'di. Ne kadar da değişik bir isim diye düşündüm. Ilgi çekici. Aslında kendisi de fena sayılmazdı. Açık kahve saçları yeşil gözleriyle bir sürü kızın kalbini çalmaya yeterdi. Saçları diğerlerine göre uzun değildi hatta şu berberci tabiriyle üç numaraydı. Çoğu erkekte rezil sonuclar doğuruyordu evet,ama Kavin de fevkaladenin fevkindeydi.
"Ee anlat bakalım ne yaptınız kızlarla yurtta bütün gece." Yurt kelimesini vurgulamıştı. Bir şey ima etmeye çalıştığını anlayabiliyordum.
"Bir ara bir bara gittik ondan geriye saydık ve kar topu savaşı falan bilirsin işte."
"Öyle olsun bakalım."
"Beni sorup duruyorsun da asıl sen ne yaptın nasıl geçti ?"
"Parti harikaydı. Sabahtan beri kaç kez duşa girdim bilmiyorum bir türlü ayılamadım. Biraz fazla kaçırmışım sanırım."
"Sevindim." Kavin elinde iki fincanla yanımıza geldi.
"Buyrun bakalım beyler." Kaşlarımı kaldırarak ona baktım.
"Şey yani hanımlar beyler." Gülümsedim.
"Uğur bu arada az önce Can aradı. Dün partiye gelemediği için özür diledi. Bi hatuna fena kaptırmış kendini." Kavin Uğur'a 'anlarsın ya' bakışları atarken, boğulacakmış gibi hissetmiştim. Can mı ? Allah'ım lütfen o olmasın lütfen.
"Hadi be uzun süre sonra ilk kez ha. Şaşırtıcı ?"
"Bende inanmadım zaten başta sonra bu ballandıra ballandıra anlatmaya başladı,kızı evine götürmüş sarmaş dolaş uyumuşlar falan." Kavin cümlesini bitirir bitirmez ağzımdaki kahveyi hışımla dışarı püskürttüm.
"Serra iyi misin ! Serra ? Ne oldu birden bire böyle ?" Öksürmelerimin arasından ancak, 'yok bir şey' diyebilmiştim. Kavin sözlerine devam ediyordu.
"Zaten Istanbul da yollar kapanmış,istese de gelemezdi kerata." İçimde nasıl bir rahatlama oldu anlatamam. Bir an bir gram olduğumu sandım. O kadar hafiflemiştim. Öyle bir şey olamazdı. Küfürden farkı yoktu. Binlerce kez şükür ettikten sonra,sonunda dış sesime kavuşabilmiştim.
"Şey ben artık gitsem iyi olur. Mira'yla Özgür beni bekliyor."
"Sonra ara."
"Tamam." Yanağına öpücük bıraktıktan sonra Kavin'le vedalaşıp dışarı çıktım. Soğuk ve temiz havayı derin nefeslerle içime çektim. Ucuz atlattık.

Ne kadar da masum görünüyorlardı. Mira'nın sinirli bakışları Özgür'ün umursamaz tavırları... Ve yine Mira'nın kırgın ve sevgi dolu bakışları. İçeri girip yanlarına ilerledim.
"Selam çocuklar. Hadi kalkın da alış verişe gidelim."
"Bu ne hız kızım daha yeni geldin."
"Aman aman kalk gidelim beni daha fazla şununla yalnız bırakma."
"Cadıya bak sen. Neyse yazdım bunu."
"Imza da atmamı ister misin ? "
"Hey! Tamam hadi gidiyoruz." Bu ikisi deliydi.
"Ay Serra baksana bu renk sana çok yakışacak." Mira'nın gösterdiği etek mini dalgalı ve buz mavisi rengindeydi.
"Güzelmiş gel deneyelim." Özgür'e döndüm. Gözlerini açmakta zorlanıyor gibi bir hali vardı. Gülümsedim.
"Hadi bakalım abicik Mira'ya kıyafet beğeneceksin."
"Ne ? Ne kıyafeti bakın alın kızım karıştırmayın beni bu işlere."
"Yok öyle mızmızlanmak. Hadi seni bekliyoruz. Git ve Mira'ya kombin yap." Özgür resmen hırlayarak yanımızdan ayrılıp kıyafet bakmaya başladı.
"Delirdin mi sen ?"
"Seyret,çok güzel olacak."
" Tabi canım tabi kesin." Eteğin üzerine uzun kollu göğsümün bir karış aşağısında biten,boğazlı ince gri bir kazak aldım. Az sonra Özgür elleri dolu yanımıza geldi.
"Al." Mira'ya sertçe kıyafetleri verip kabinlerin önündeki sandalyeye oturdu.
"Ukala." Hızla kabine ilerledi,bende yanındaki bir kabine girdim. Kıyafetler tam üzerime oturmuştu. Altına bir tane de bot alsam fena olmazdı. Kapıyı açıp dışarı çıktığımda benimle beraber Mira da çıkmıştı. Özgür yerdeki bakışlarını kaldırıp küçük bir an için bize bakıp eski pozisyonunu alacaktı ki aceleyle tekrar bakışlarını kaldırdı. Gözleri koyulaşmıştı. Ama bana bakmıyordu. Kafamı yana çevirip baktığı yere baktım. Aman tanrım! Mira ? Sen misin o ? Bağcıkları yerlerde sürünen hardal rengi botlar, göbeği açık beyaz kapşonlu altına yüksek bel üzerine yapışan koyu mavi bir jean. Tek kelimeyle harikaydı. Bonusu andıran sap sarı saçları ve aynı renkte olan gözleriyle bambaşka birine dönüşmüştü. Tekrar Özgür'e baktığımda gözleri parlıyordu. Ona baktığımı hisseder gibi kendini topladı ve eski haline döndü. Ciddi bir şey düşünüyor gibiydi. Elini ensesine götürüp sıvazladı.
"Imm şey galiba,şey.."
"Ney seni ahmak ney ?" Mira iltifat alacağını anlamış ve oldukça sevinmişti.
"Bu kombinde büyük bir eksiklik var özür dilerim unutmuşum." Yalandan üzülür gibi yaptı. Mira dikkatle kendini süzdü. Her şeyin kusursuz olduğunu söyler gibi bakıyordu.
"Neymiş eksik olan ?" O kadar sevimli söylemişti ki bunu,küçük bir çocuk gibiydi.
"Süpürgen." "Şurada hardal rengi bir süpürge olacaktı eminim botlarınla çok uyumlu olacak. Bir ara beni de atarsın arkaya."
"Pislik herifin tekisin." Yumruklarını gevşeterek,parmağını ona doğrultu.
"Duydun mu !" "Pislik herifin tekisin!" Özgür kahkahalarını durduramıyordu. Bense olanlara anlam vermeye çalışıyordum. Bu işin sonunu gerçekten merak ediyordum. Bu ikisi bir romanım en sevilen karakterleri gibiydi. Sizin merakla okuduğunuz,benim merakla izlediğim.
"Yürü Serra çıkalım yoksa elimden bir kaza çıkacak."
"Bunları almıyor muyuz ?" Önce kendi üstümü sonra onunkini gösterdim.
"Sen al ben beğenmedim iğrenç duruyorlar." Kusar gibi söylemişti.
"Saçmalama salak şey. Alıyoruz." Kulağıma doğru eğilip fısıldadı.
"Tabiki de alıyoruz şapşal kasaya giderken üzerindekilerinin altına bunları yok anlaşılmasın. Ben dışarıda bekliyor olacağım." Göz kırptı.
"Seni küçük şeytan."
"Hey ! Üzülüyorum ama." Omzuna vurdum. Aynen Mira'nın dediği gibi yaptım ve hesabı ödedikten sonra çıkışa ilerledim. Mira kollarını göğsünde birleştirmiş ayaklarını yere vuruyordu. Özgür de ellerini montunun cebine sokmuş Mira'nın aksine sinirle değilde havalı bir şekilde ayağıyla ritim tutuyordu.
"Sinemaya gidelim mi ?"
"Kusura bakmayın kızlar sizin yüzünüzden sınırlamdan vaz geçtim. Sanırım eve dönüp bunun için ağlayacağım." Dalga geçiyordu. Güldüm.
"Anlaşıldı komutanım." Asker gibi Özgür'e selam verdim.
"Bu seferkinin ismi ne ?" Mira alayla sordu.
"Dur bir düşüneyim." Çenesini sıvazladı.
"Cadı olmadığı kesin."
" Umarım öpüşürken geyirirsin de kız gerçek halini görmüş olur."
"Umarım cadı." "Umarım.." Ardından elini kaldırıp veda işaretini yapıp yanımızdan uzaklaştı. Yol boyunca Mira'nın Özgür'e sarf ettiği ve ağza alınamayacak sözlerini dinlemek zorunda kalmıştım. Odama girdiğimde büyük bir rahatlamayla kendimi yatağa fırlattım.
"Hayat gerçekten garip." Tavana bakarak konuşuyordum. Az sonra telefonumun titreşimleri odayı kaplamıştı. Büyük ihtimalle şarjı bitmişti. Çantamın içinden telefonumu çıkardım,aksine mesaj gelmişti.
'Konuşmamız gereken şeyler var. Bir saat içinde burda ol.'
"Evet." Dedim yüksek sesle. "Hayat gerçekten garip."
-
Beğenirseniz ve yorum yaparsanız sevinirim. Sizi seviyorum. Söz verdiğim gibi medyada Can var. Öptüm!

Bir Küçük İzmir HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin