Sürpriz

419 19 6
                                    

Tatil bitmiş bizde dolayısıyla okula dönmüştük. Dersler tam tıkırında ilerliyordu. Artık Uğur yanımda bile oturmuyordu. Aslında buna üzülmem gerekirdi. Ama ufak ta olsa bir şeyler hissetmiyordum. Sanırım üzülmem gereken şey buydu. O şimdi uzaktaydı,benden çok ama çok uzaktaydı. Hislerimin ona ulaşmasını engellemiş,çelikten bir duvar örmüştü üzerlerine. Ne ona bağırabiliyor,ne de onu hissedebiliyordum. Ne yazık artık özlem bile yoktu içimde. Olan tek şey boşluktu. Ve sanırım doldurulamayacak cinstendi. Can'la çektiğimiz iki fotoğraf ta Esma hoca tarafından beğeniyle alınmış,panoya asılmıştı. Zaten aksinin mümkünü yoktu. Can profosyanel şekilde emek harcamıştı.
İlk dersimiz edebiyat olduğu için sınıf değilde otelde gibiydik. Konuşulanlar ninni gibi geliyordu ve bende yorgunluğumu gideriyordum. Derin bir uykuya dalmıştım. Bunu bozan Mira'nın gürültülü sesi olmuştu. Kolumdan sabırsızca dürtüyordu. En sonunda gözlerimi açabilmiştim.
"Ne var Mira ?" dedim sinirle.
"Ne demek ne var kalk artık şu sıradan neredeyse öğlen arasına gireceğiz. Üç derstir uyuyorsun." Anlaşılan edebiyat öğretmeni işini oldukça dinlendirici yapıyordu. Üç derste ne demekti ? Mira'ya hak verip sıramdan kalktım. Bahçede tur atıyorduk.
"Sıla'yla Uğur'u görüyor musun şu sıralar ?" Mira'nın sorusu üzerine ona baktım.
"Sanırım artık umrumda değiller." dedim dürüstçe. Anlayışla kafasını salladı.
"Ha bu arada okuldan sonra ufak bir işimiz olabilir. Sen hazırlıklı ol." Ne işimiz olabilirdi ki ?
"Ne işi o ?" diye sordum.
"Önemli bir şey yok. Özgür'le alakalı. Sadece yanımda olacaksın."
"Pekala." dedim. Konu Özgürse uzatmanın lüzumu yoktu. Bir dersin daha sonuna gelmiş ve nihayet öğlen arasına girmiştik. Telefonum mesaj geldiğini belli ediyordu. Hızla cebimden çıkardım. Mesaj Can'a aitti.
'Sanırım resimlerimiz çok beğenilmiş,şirin kız.' Yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamadım. Parmaklarımı hareket etmeye zorlayarak hızla cevap yazdım.
'Bunu duymak gurur vericiydi,bay siyah.' Çok geçmeden cevap gelmişti.
'Bay siyah ? Mm sanırım lakap konusunda eşit sayılırız.'
'Ah yapma. Hakkını vermeliyim. Şirin kız,şu ana kadar duyduğum en güzel lakaptı bayım.(!)'
'Üzgünüm dalga geçmek konusunda aynı şeyleri söyleyemeyeceğim,inatçı ve yine şirin kız.'
'Pekala bay siyah.' Konuşmamız bu kadar sürmüştü. Cevap gelmeyeceğini anladıktan sonra telefonu cebime soktum. Mira'yla kantine inecektik. Şimdiyse boş bir masaya oturup kahvelerimizi içiyorduk. Az sonra görüş alanıma Kavin'le Özgür girmişti. Buraya doğru geliyorlardı. Mira'nın huzurlusuzluğunu hissedebiliyordum. Tırnaklarıyla ilgileniyormuş gibi davranıyordu.
"Selam." dediler bir ağızdan.
"Otursanıza." dedim neşeyle. Ardından iki sandalye çekip,oturdular.
"Ee Serra bu gece ne yapmak istersin ?" Özgür'e ve sorusuna anlam vermemiştim. Biraz garipti. Mira aramıza girip konuşmaya başladı.
"Ne saçmalıyorsun sen ? Sıla'yla karıştırdın herhalde." dedi. Oldukça kızmıştı. Sanki Özgür ne olduğunu anlamış gibi cevap vermemiş,sessizliğini sürdürmüştü. Geldiklerinden beri Kavin konuşmamıştı.
"Neyin var Kavin ?" Sesimden ürkmüş gibi titredi. Sanırım kendine gelmişti. Muhtemelen dalmıştı.
"Biraz enerjim düşük." dedi sakince.
"Nedenini söyleyecek misin ?" diye sordum.
"Elle tutulacak bir nedeni yok. Günlük ruh hallerimden yalnızca biri." diyerek konuyu kapattı. Bende daha fazla üzerine gelmek istemiyordum. Gereksiz sohbetlerimizi etmiş öğlen arasını bitirmiştik. Kalan dört dersimiz oldukça yoğun ve ağır geçmişti. Başım şiddetlice ağrıyordu. Çıkış zili çaldığında Mira hızlıca kolumdan tutup koridora sürüklemişti.
"Özgür'ü takip edeceğiz." Anlamayan gözlerle ona baktım.
"Ne demek takip edeceğiz ? Sapık mıyız biz Mira ?"
"Alakası yok. Sıladan başka birisiyle buluşacağını duydum. Daha doğrusu mesajlarını okudum." Son cümleyi söylerken başının suçlu bir çocuk gibi önüne eğmişti.
"Ne! Özgür'ün telefonunu mu karış..." Cümlemi bitirmeme izin vermeden eliyle ağzımı kapattı.
"Şş sakin ol yanlışlıkla oldu. İyi ki de oldu. Özgür beyin ne haltlar yediğini öğreneceğiz. Fena mı ?" Sinirle gözlerimi devirdim. Yurda geldiğimizde yarım saat sonra buluşmak üzere,Mira'yla sözleşmiştik. Nereye gideceğimizi bile bilmiyordum. Sadece düzgün bir şeyler giymem gerektiğini söylemişti. Dolabımı açıp kıyafetlerimi karıştırdım. En sonunda siyah dar etek,eteğimin içine soktuğum asker yeşili salaş tişörtümde karar kıldım. Saçımı hafif dalgalandırıp,dudaklarıma renk verdim. Gözlerimse yalnızca rimeli seçmişti. Aşağı inip Mira'yı beklemeye başladım. Çok geçmeden merdivenlerden zıplayarak gelmişti. Hala ne yapacağımızı bilmiyordum. Tek bildiğim konunun Özgür olmasıydı.
"Şimdi Serra senden çok önemli bir şey isteyeceğim."
"Dinliyorum."dedim merakla.
"Özgür'ü sen takip edeceksin."
"Ne? Tek başıma mı?"
"Evet. Eğer beni fark ederse biterim. Gururum ellerimin arasından kayıp düşer. Kendimi rezil hissederim. Ve sende biliyorsun,onun gözünde acınası duruma düşerim." Biraz soluklanıp devam etti. "Ki zaten öyleyim."
"Ne yapacağım ben seninle ?" Evet,bu kabul ettiğim anlamına geliyordu.
"Bir tanesin." diyerek boynuma sarıldı. Mira'yı incelediğimde onunda gayet şık bir şekilde giyildiğini fark ettim.
"Sen neden böyle giyindin madem gelmeyeceksin ?"
"Geleceğim,yani şey sen gidince bana haber vereceksin. Kiminle buluştuğuyla ilgili. Sonra oradan çıkıp benimle buluşacaksın."
"Cidden piskoloğa gitmelisin." dedim sinirle.
"Bende seni seviyorum can dostum benim."
Siyah uzun çizmelerimi ayağıma geçirip deri ceketimi giyindim. Yoldan geçen taksiyi durdurup Mira'nın bana söylediği mekana ilerliyorduk. Kısa süre sonra oldukça elit bir kafenin önünde durduk. Taksiciye parasını verip arabadan indim. Karşıdan karşıya geçerken kafenin camlarının streç filmle kaplı olduğu dikkatimi çekti. İçerisini merak etmeye başlamıştım. Sonunda kafeye ulaştığımda genç bir garson beni karşıladı.
"Hoş geldiniz güzel bayan. Bu katımız tamamen dolu." Sözünü bitirmesini beklemeden etrafa baktım. Bütün masalar boştu. Soracağım soruyu az çok tahmin etmiş olmalıydı.
"Bir organizasyon için ayrıldı. Sizi alt kata alayım isterseniz." dedi. Ardından genç çocuğu takip edip merdivenlere yöneldim. Son basamağı indiğim anda çığlıklar kopmuştu.
"Sürpriz !"
Anın verdiği şokla parti modundaki onca insana baktım. Bu benim partim miydi ? Tavandan sallanan beyaz pankart dikkatimi çekmişti. Üzerinde 'Mutlu yıllar prenses' yazıyordu. Tanrı aşkına ! Bugün doğum günümdü. Nasıl unutmuştum ? Kendime verdiğim değer bu kadar mı düşmüştü yani ? Bu kadar mı alçalmıştım. Dolan gözlerim Mira'nınkilerle buluştu. Çok geçmeden koşarak boynuma sarıldı.
"İyi ki doğdun birtanem." Sıkıca,sarılışına karşılık verdim. Neredeyse bütün okul buradaydı. "Mutlu yıllar Serra!" diye şarkı söylüyorlardı. Miradan ayrılıp etrafa baktım. Özgür beni kolları arasına alıp etrafımda bir tur döndürdü.
"Başımın küçük belası,nice yıllara." Özgür'le yaşadığımız duygusal anlardan sonra Kavin önümde belirdi.
"Seni inan çok seviyoruz şebek." Gülerek ona sarıldım. Kavin'in hemen arkasında Atakan duruyordu. Ellerini deri pantolonunun içine sıkıştırmış beni izliyordu.
"Güzel parti." Evet ne bekliyordum ? Siz söyleyin. Bu Atakandı. Gülerek teşekkür ettim. Ve o... Kalbi kırıklarla dolu,gülüşü siyah kokan adam. Bay siyah... Ya da her neyse. Bu oydu işte. Gelmişti. Koyu saçları alnına dökülüyordu.
"Gel buraya." Yavaş adımlarla ona ilerledim. Başımı göğsüyle buluşturdum. İşte o an söylemeliyim ki, dudaklarımın huzurlu kıvrımlara dönüşmesine engel olamadım. Koku,bunu engelliyordu. Başımı yukarı kaldırıp yüzüne baktım. Sakalları yeni çıkamaya başlamıştı. İçimdeki dokunma isteğine kızıp yüzüne odaklandım. Dudakları kendinden aksi bembeyaz dişlerini sergiliyordu. Kollarımı tutup beni kendinden uzaklaştırdı. Kolumdan tuttuğu elini,elime indirip bu kez elimden tuttu. Ardından sahneye ilerledik. Burada sahne mi vardı ? Basamakları çıkıp bize ayrılmış olan sandalyelere oturduk. Yanımızda duran gitarı alıp kucağına yerleştirdi. Şimdi gözlerimin içine bakıyordu. Bense uçuyordum. Adeta bulutlar beni kucaklıyordu.Mikrofona eğildi.
"Kalbi aşk geçirmez yarası zırhlıdır,gülüşünde bir şey var hep içime dokunur.Bir derdi var her halinden belli anlatmıyor anlatsa kurtulur." Can şarkıya çoktan girmişti. Hiç düşünmeden ona eşlik ettim.
"Kalbi aşk geçirmez yarası zırhlıdır,gülüşünde bir şey var hep içime dokunur.Bir derdi var her halinden belli anlatmıyor,anlatsa kurtulur." Gitar sesi şiddetlenmişti. "Aayyy ayy" Uzun süre olmuştu ruhuma ilaç bu sesi duymayalı. Uzun süre olmuştu siyahın bu kadar güzel olabileceğini unutalı.
"Kafası kendinden bile güzel bu gece,içmiş içmiş salınır.Ruhunu yakan bir şeyler var içinde,öyle bakmayın kırılır." Sıra bendeydi. Evet ilk düetimizi yapıyorduk.
"Kafası kendinden bile güzel,içmiş içmiş salınır,ruhunu yakan bir şeyler var,öyle bakmayın kırılır." Aynı anda mikrofona eğilmiştik. Gözlerimiz sabit yalnızca dudaklarımız hareket ediyordu.
"Kafası kendinden bile güzel bu gece..." Deli gibi ıslık ve alkış sesleri geliyordu. Gözlerim onun gözlerine kelepçelenmişti. Yavaşça kulağıma doğru eğildi.
Kanımın her bir damlasının damarlarımda çizdiği yolun habercisiydim. Ateş bedenimi sarmıştı.
"Sendeki gülüş Ankara'ya deniz ;İzmir'e kar getirir,bilemezsin. Mutlu yıllar his ikizim."
------
Selam size canlarım. Medyaya bakmayı unutmayın. Resim yine İzmir ve benim çekimim.Ygsye giren herkesin sınavının iyi geçmiş olması dileğiyle. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum. öptüm ! 💋

Bir Küçük İzmir HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin