🌈
Can
Gizem'i kolundan tutup onu peşimde sürüklemeye başladım. Hızla merdivenleri inip okulun bodrumundaki temizlik dolabına girip kapıyı kapattım. Burası birkaç metrekare bir odaydı sıkışık ve tozlu. Bir duvarı tamamen raf ile kaplıydı, kapının karşı duvarında tavana yakın küçük bir pencere vardı. Dünyanın en ufak ve havasız odası olabilirdi.
Önümde karanlıkta gözleri parlayan Gizem'e baktım. "Hadi." dedim "Ver şu kartı." sırıtarak bana baktı ve üzerime gelmeye başladı. Kolunu omzuma uzatarak yaklaştı yüzlerimiz neredeyse birleşmişti. Dudakları dudaklarıma sürtündü ve o anda odayı bir ışık kapladı yeniden geriye çekildi ve sırıtarak bana bakmaya devam etti.
"Benim bundan çıkarım ne?" dedi sırıtışını bozmadan. Tabii Gizem'in bir şeyi de çıkarsız yapmayacağını biliyordum. "Ne istiyorsun?" gözlerinden bir parıltı geçti dudaklarını yaladı "Seni." dedi.
"Ne?!" sesim yüksek çıkmış olmalı ki yerinde sıçramıştı.
"Doğru duydun işte seni istiyorum Can." diyerek devam etti. Yanakları kızarmıştı gözleri dolmuştu anlaşılan Gizem dahi olsanız utanabiliyordunuz. Gizem tüm okuldaki erkeklerin peşinden koştuğu kızdı, bütün kızların ise arkadaş olmak istediği kişiydi.
Ona istediği şeyi verip bir an önce başımdan def etmem gerektiğine karar verdim. "Tamam." önce şaşırsa da hemen sonra sırıtarak kafasını onaylar şekilde salladı. "Tamam, Cumartesi ben sana konum atarım." yanağımdan öpüp yanımdan ayrıldı. Bense verdiğim sözün altında daha şimdiden ezilmeye başlamıştım. Kıskançlık uğruna yaptığım şeylere bak.
*
Aradan iki gün geçmiş Cumartesi olmuştu Atakan ise sürekli benden kaçmıştı. O gün anlık şaşkınlığımla saçma bir karar verip arkama bakmadan koşmuştum tüm gece durmadan şehrin altını üstüne getirmiştim. Şimdiyse belki de hayatımın en utanç verici saatleri beni bekliyordu Gizem ile bir gece.
Derin bir nefes alıp lüks evin bahçe kapısını açtım. Büyük bir ön bahçesi olmasına rağmen ev o kadar da büyük değildi, çimlerin yeni biçildiği belliydi ev ise iki katlı modern bir yapıydı. Dışı koyu gri, beyaz renklerle boyanmıştı camları yerden başlayıp tavana kadar uzanıyordu içerinin görünmesini ise dışarıdan görebildiğim kadarıyla modern beyaz perdeler engelliyordu.
Yanıma gelen bahçıvan olduğunu düşündüğüm adamı bekledim. Saçı bıyığı ağarmış kırklarını geçmiş bir amcamızdı. "Hoş geldin evladım kime baktın?" diyerek içten bir gülümseme sundu bana. Bende gülümseyerek "Gizem, şey ben Gizem'in arkadaşıyım da geleceğimden haberi vardı." adam kafasını sallayıp gerisin geriye gidip evin kapısı çaldı.
İçeriden çıkan bir kadınla konuşup beni gösterdi ardından kadın anlamış olacak ki adam beni yanına çağırdı. Yanlarına gidip kadınla bakışmaya başladık, kadın ben süzdükten sonra gülümseyerek "Buyurun Can bey." diyerek bana salona kadar eşlik etti. Evin içi de dışı kadar modern ve sadeydi Gizem ne kadar parasıyla hava atmayı gösterişi sevse de demek oluyor ki, ailesi de bir o kadar mütevazi ve sadelikten hoşlanıyorlardı.
Yine koyu gri olan koltuğa oturup beklemeye başladım. Bir kaç dakika sonra beni karşılayan kadın yanıma döndü "Geldiğinizden Gizem hanımı haberdar ettim birazdan yanınıza gelecek, bu sırada soğuk bir şeyler arzu eder misiniz?" dediğinde kafamı olumsuz anlamda sallayarak "Hayır teşekkür ederim." dedim. Kafasını sallayıp mutfak olduğum yere ilerleyip gözden kayboldu.
Yine beklemeye başladım bir süre sonra sıkılıp ayağa kalktım salondaki vitrinleri incelemeye başladım. Bir kaç üniversiteden ödül vardı anladığım kadarıyla ailesi önemli kimselerdi. Diğer raflarda heykelcikler çini tabaklar ile doluydu. Salonu topuklu ayakkabı sesi doldurunca sesin geldiği yere döndüm. Gelen kişi Gizemdi kırmızı diz üstü bir elbise ve yine aynı renk bir ayakkabı giymişti.
"Hoş geldin aşkım." dedi 'aşkım' kelimesini bastırarak. Yüzüme yapmacık bir gülümseme yerleştirip "Hoş buldum." dedim. Yanıma ulaşıp dudaklarıma ufak bir öpücük kondurup geri çekildi kötü saatler geçmişti şimdi sıra daha kötü saatlere gelmişti işte. Gülümseyerek bana bakarken "Odama çıkalım." dedi ve içeriye seslendi "Hilal!" yan odadan beni karşılayan kadın çıkınca ona seslendiğini anlamıştım.
"Buyurun Gizem hanım." dedi ellerini önde birleştirerek. "Biz odama çıkıyoruz ikramları getirirsiniz." dedikten sonra dönüp gidecekken geri döndü ve işaret parmağını kadına doğru sallayıp "Ve bundan ailemin haberi olmayacak tamam mı?" kadın kafasını olumlu anlamda sallayınca memnuniyetle gülümseyip önüne dönüp yürümeye devam etti.
Ben arkada o önde ikinci kata çıktık ve koridorun sonundaki büyük odaya girdik. Oldukça süslü ve abartılı derecede varaklı bir odaydı. Duvar kağıtlarında altın renkli sim işlemeleri vardı, yüzümü buruşturup odaya bakmaya devam ettim. "Ne oldu çok beğendin değil mi?" dedi kulağıma yaklaşıp "Hı-hı." diyebildim sadece. Şuan inanılmaz derecede midem bulanıyordu.
Bir anda elbisesi yere düşünce şaşkınlıktan ağzım açık kaldı. Bana yaklaşmaya devam ederken yüzümde hiç bir duyguya ait olmayan bir ifade olduğunu düşünüyordum. Yaklaştı ve yaklaştı yüzümün önünde durup ellerini yanaklarıma yerleştirdi "Utanmanın bir faydası yok." dedi fısıldayarak. Kusmama ramak kalmıştı tamam, zor olacağını biliyordum ancak bu kadarını beklemiyordum.
Dudaklarını dudaklarıma yapıştırdığında karşılık vermiyordum. Bir süre öyle durdu ve geri çekildi "Eğer karşılık vermeyeceksen o kartı ve sahibinin kimliğini unut." dedi tehtidkâr bir sesle. Kafamı sallayıp direkt dudaklarına yapıştım, bu çok acınasıydı benim için. Tek hissettiğim iğrentiydi elimden geldiğince duygularımı yok sayıp öpmeye devam ettim. Beni omuzlarımdan tutup yatağa ittiğinde mecbur ayrılmıştık.
Tam üstüme çıkacağı sırada kapı tıklatıldı derin bir nefes verdim. Gizem kapıya dönüp yerinden kalktı ve kapıya gidip ikram dediği şeyi kapının ardından çıkmadan aldı. Bu bir kova buz içinde bir şişe şarap ve iki bardaktı. Kovayı yere bırakıp yeniden üstüme çıktı ve kasıklarıma oturdu ancak küçük Can'da en ufak hareket yoktu. Yeniden dudaklarıma eğilip öpmeye başlarken bana sürtünmeye başladı. Bir yandan da tişörtümün eteklerinden tuttu ve çekiştirdi dudaklarımızı ayırırken üzerimden çıkarıp yan tarafa attı. İlişkide baskıcı taraf olduğunu her seferinde tekrar ispat etmek istiyordu.
Sonra vücudumu öperek aşağıya indi ve pantolonumun üzerinden penisime bir öpücük kondurup gözlerime baktı. Eliyle okşamaya başladığında kalkmadığını fark etti. Fermuarımı ve düğmemi hızla açıp pantolonumu ve baksırımı indirdi ancak bu sadece kendini ikna etmek istediğindendi.
Derin bir nefes verip üzerimden kalktı ve yatağın yanındaki komodinin çekmecesini açtı. İçinden o sim kartı çıkardı "Madem böyle olacak." dedi ve kartı baş ve işaret parmağı arasına alıp kırdı. Ben yerimden sıçrayıp yanında gittiğimde kartı avucuma bırakıp "Al bakalım istediğin şeyi sana verdim." dedi ve elbisesini alıp odanın içindeki banyoya girip kapısını kilitledi. "Ulan orospu Gizem." diye mırıldandım "Seni duydum ibne." diye bağırdı banyodan "Siktir git." diye bağırarak cevap verdim.
Giyinip hışımla evden çıktım kart hala elimdeydi. "Orospu Gizem." mırıldanarak yolda yürümeye devam ediyordum. Bir yandan da göz yaşlarım beni yokluyordu Atakan'ı kaybetmek düşüncesi yetmezmiş gibi birde tek planım denize düşmüş üzerine de yılana sarılmıştı.
🌈
Kontrol etmeden atıyorum tanrı affetsindi.
Yorum yapıp eleştirmeyi unutmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kiraz [boyxboy]
Romance-Çok iyi bir anlatıma sahip değildir! Argo ve cinsellik içerir.-