🌈
Zaman durmuştu, omzuma düşen yağmur damlası ve gökyüzünden inen diğerleri durmuştu. Etrafımda olan biten hiçbir şeyden haberdar değildim, zamandan ve mekandan bağımsızdı düşüncelerim. Tek hissettiğim korku ve endişeydi, yanağımda hissettiğim acıyla yanıma gelen bedene baktım. Gözlerim buğulanmıştı net göremiyordum, ne zamandır tuttuğumu bilmediğim ciğerlerimde çürümüş soluğu dışarıya bıraktım.
Kalbimde oluşan sızı ağırlaşırken soluklarımın boğazımda takıldığını hissediyordum. Etrafımı saran sessizlik beni boğuyordu, yanımdaki bedenin dudakları kıpırdıyor ama ben hiçbir şey işitmiyordum. Yanağımda hissettiğim ikinci acıyla sesler anlamlı hale gelmeye başlamıştı "Ata! Kendine gel!" elimi saçlarıma atıp onları çekiştirdim. "Bir şey oldu." saçımda olan elimi daha çok sıktım ve nefesimin el verdiği kadar bağırdım "Can!"
Hissizleşmiş bacaklarımı bir biri ardına gelen adımlarla ilerlettim, birkaç adımdan sonra eve doğru koşmaya başladım. Evin önündeki verandayı çıkarak eski ve yerinde zor duran kapıyı hızla açıp ışığın ve konuşma seslerinin geldiği yere koştum. Odadan içeriye girdiğimde herkesin bakışları bana dönmüştü, Serkan gülümseyerek yanıma adımladı. "Korkma." kurumuş boğazımı yutkunarak ıslatmaya çalıştım ancak bu canımı yakmaktan başka bir işe yaramadı. "O iyi, arka bahçede." elinden kurtulup odadan arka bahçeye açılan kapıya yöneldim, kapıyı açtığımda o karşımdaydı.
Derin bir nefes verdim, korku ve endişe yerini sevince bırakmıştı. Yanına adımlayıp kollarımı beline doladım ve burnumu saçlarına gömdüm, kokusu beni sakinleştirirken kalbimin yavaşlaması gerekirken daha da hızlanmıştı. "Çok korktum." dedim titreyen sesimle, "Benim için geleceğinden bir an bile şüphe etmedim." yüzünü göğsüme saklayarak derin nefesler almaya başladı. Yorgunluğu aldığı nefeslerden ve olduğu yerde kıpırdanmasından belliydi. Onu omzundan sararak benimle birlikte yürümesini sağladım, evden içeriye girerek onu bir koltuğa yerleştirdim.
Arkamı dönüp iki kişinin ayakta tuttuğu Burak'a baktım daha sonra ise ayağının ucunda yerde duran silaha kaydı gözlerim. İlerleyip silaha eğildim ve elime aldım odada olanlar her hareketimi izliyor ne yapacağımı merak ettiklerini gözleriyle belli ediyorlardı. Silahı bir süre inceledikten sonra namluyu Burak'a doğrulttum, Serkan ve Akın bana atılacakken onlara elimle durmalarını söyledim.
Burak yüzündeki yaraların izin verdiğince gülümsedi, ağzından ahşap zemine damlayan kanı umursamadan sordum "Neden?" gözlerini yavaşça yerden kaldırıp benimkilerle buluşturdu. "Ben yanlış bir şey yapmadım, sadece senin bana yaptığın şeyin intikamını almak istedim." sıkıntılı bir nefes verip "Ben sana bir şey yapmadım." yeniden gülümsedi "Hala aynı şeyi yapıyorsun, beni yok sayıyorsun." sesli bir şekilde yutkundu "Sana hissettiklerimin en ufak zerresi umurunda değil."
Silahı indirip bir köşeye attım, onun hislerinden haberdar değildim. Sürekli yaptığı kötü şeylerden haberimiz oluyordu ancak böyle duygular beslediğini düşünmek bile aklımdan geçmemişti. "Neden söylemedin?" sesim eskisine nazaran öfkeden arınmıştı "Cesaret edemedim, o seninle olduğunda kaybedecek bir şeyim olmadığını anladım."
"Buraya gelene kadar sana nasıl daha çok acı çektirebilirim diye düşündüm. Ama şimdi bu söylediklerinden sonra aynı fikirde olmayacağımı biliyorum. Sadece bu benim için çok zor, sana bir şey demek istemiyorum veya bir zarar da vermek istemiyorum. Sadece peşimizi bırak yoksa döner yarım bıraktığım işi bitirmek zorunda kalırım."
Arkamı dönüp Can'ı yeniden omuzlarından tutup kaldırdım, evden çıkıp caddeye doğru yürüdük. Güneş yeni batmış gökyüzünde o kırmızı rengi arkasında bırakmıştı, yağmurun kendine has kokusu ve sevdiğimin kokusu birbirine karışmıştı. Onun yüzüne baktığımda yaptığımın bir hata olup olmadığını sorguladım. "Sen doğru olanı yaptın." dedi başını omzuma yaslayıp gülümsediğinde, "Biliyorum, kararını sorguluyorsun ama yapma."
Beni bu kadar iyi tanıması içimin ısınmasına yol açarken eğilip yanağına bir öpücük kondurdum. Caddeye çıktığımızda bir taksiyi durdurup içine yerleştik, taksici bize garip bakışlar atsa da yol boyunca susmuş ve Can'ı izlemiştim. Gideceğimiz yere geldiğimizde parayı ödeyip Can ile beraber arabadan indik, geldiğimiz yer daha küçükken çok geldiğimiz deniz kenarında bir banktı. Bank eskimiş ve tahtalarının birkaçı sökülmüştü yanında küçük fide halinde olan ağaç uzamış ve altında hoş bir gölgelik oluşturmuştu.
Burayı yeniden görmek duygulanmama neden olmuştu Can'a daha sıkı sarılıp banka oturdum, O kızıl gökyüzü hala yerini koruyordu yanımda sevdiğim adam karşımda dünyanın en güzel görüntülerden birisi, geçmişimiz acı ile dolu olsa da gelecek tamamen bize aitti...
🌈
Kitaba destek veren herkese sonsuz teşekkürler!
Yeni kurgularda görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kiraz [boyxboy]
Romance-Çok iyi bir anlatıma sahip değildir! Argo ve cinsellik içerir.-