ALTI

231 12 2
                                    

Çocuk bir Tanrı edasıyla okul kapısından girip arkasında ağzı açık şaşkın kalabalığı bıraktığında, herkesten sadece sessiz bir uğultu duyuluyordu. Yine yürümeye başlamış ve merdivenlere doğru adımlıyorduk.

"Az önce gördüğüm şey gerçek miydi? Sadece ben görmedim değil mi?" diye sordu omzunun üstünden bana bakan Olivia.

"Hepimiz gördük," dedi sağ tarafımda yürüyen Caleb.

"Hayatımda gördüğüm en sıradışı insandı. Johnny Depp'den bile daha yakışıklı bir adam göreceğimi hiç sanmazdım."

"Liv, ben hala buradayım. Stuart. Sevgilin," dedi Stuart, Olivia'ya dik dik bakarak.

"Ne var?" dedi Olivia gözlerini devirerek. "Dorothy'e sorsak o da aynı şeyi söyler. Değil mi Othy?" Tekrar dönüp bana baktı.

"Aa, şey...," dedim. Yalan söylersem bu çok zorlama olurdu. Sonuçta çocuğun güzelliği ortadaydı.

"Evet gerçekten çok yakışıklıydı ama bunun üzerinde konuşmak çok yersiz olur." dedim. David'in kıskanıp kıskanmadığını görmek için teredütle bakışlarımı ona çevirdim. İfadesiz görünüyordu. Hiçbir şey söylemedi. Rahatlamıştım.

Çocuk sadece birkaç defa görünerek ortamdaki bütün erkeklerin özgüvenini yıkmıştı. Etraftaki herkesin kendini yetersiz hissettiğine emindim. Kıskançlık bir koku gibi havada süzülüyordu.

Bir sonraki ders Dünya Edebiyatı'ydı. En sevdiğim ders buydu. Haftada bir defa en sevdiğim gün olan Perşembe günü Olivia'yayla birlikte alıyorduk bu dersi. Sınıfa geçip kendime cam kenarından bir sıra ayarladım. Olivia hala çocuk hakkındaki düşüncelerini söyleyerek arkamdan yürüyordu. Ona cevap vermek istiyordum ama düşüncelerimi sesli bir şekilde dile getirmek utanç verici gibi geliyordu. Sevgiliniz varken bir film karakterini veya bir şarkıyıcıyı beğendiğinizi dile getirmek kolaydı. Ama gerçek dünyada bir insandan bahsetmek bana zor gelmişti. Bu zamana kadar David'den daha çok beğendiğim kimse olmamıştı.

"Böyle bir insan nasıl mümkün oluyor anlamıyorum. Stuart hayatımda olmasaydı veya en azından onu sevmiyor olsaydım kesinlikle bu çocukla konuşmaya çalışırdım."

"Muhtemelen bir daha görmeyecek olduğun bir çocuk Olivia. Ne zaman konuşmaya çalışacaktın ki? Geldi, gördük ve eminim gitmiştir."

Olivia söylediklerimde ciddi mi olup olmadığımı anlamak için yüzüme birkaç saniye baktı. "Othy, çocuk bizim okula girdi ve elinde bir defter vardı. Ne sanıyorsun? Kesinlikle yeni bir öğrenci."

"Belki de öğretmendir," diye fikrimi belirttim. Ayrıca okulun kapanmasına bir aydan az bir zaman vardı. Ne diye şimdi yeni bir öğrenci gelirdi ki?

"Sanmam. Öğretmen olamayacak kadar gençti. Bence en fazla on sekiz yaşında. Yakışıklı, genç ve seksi. Tanrı onu yaratırken en iyi zamanındaymış anlaşılan."

Olivia'nın cümleleri git gide daha cesur oluyordu. Zavallı Stuart diye geçirdim içimden. "Stuart bunu duysaydı gerçekten çok üzülürdü," dedim, sıraya yerleşirken.

Olivia yanıma oturup omuz silkti. "O da izlediği 18 yaş üstü filmlere saysın bunu. Geçen yatağının altında bir film kasedi buldum. Tanrım, hala aklıma geldikçe gözlerimi oymak istiyorum."

Güldüm. "O sadece film. Sen de 18 yaş üstü film izleyebilirsin. Şey, tabii 18 yaşına geldiğinde."

Bu söylediğime ikimiz de güldük. Bir süre sonra sınıftaki hemen hemen herkesin o çocuk hakkında konuştuğunu fark etmiştim. Evet, itiraf etmeliyim çocuk beni de etkilemişti ama bu kadar konuşmanın ne gereği vardı ki? Bir insanın başka bir insanın güzelliği hakkında bu kadar konuşması küçük düşürücü değil miydi?

KUSURSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin