DOKUZ

209 9 0
                                    

Sıcak suyla hem vücudumu, hem beynimi yakıp yenilenmiş ama halsiz, rahatlamış ama huzursuz bir şekilde duştan çıktım. Mavi bornozumu üzerime geçirip banyodan çıkarken merdivenlerden inip annemle babamı sıkıştırmamak ve neler olup bittiğini sormamak için kendimi zor tutmuştum. Duşta geçirdiğim yarım saatlik sürede sadece bunu düşünmüştüm. Aklıma evlatlık olabileceğim ihtimali geliyordu ama bunu kabul etmek istemiyordum.

Başka bir şey olmalıydı.
Belki benim bilmediğim bir hastalığım vardı. Belki annem veya babamın bir hastalığı vardı. Ya da taşınıyor muyduk yoksa? Bir sebepten ötürü gitmemiz mi gerekiyordu? David'le ilgili bir şey miydi? Veya diğer arkadaşlarımla? Bunların hiçbirini kabul edemezdim.

Odama geçip üstümde bornozumla bir süre öylece oturdum. Elime kitabımı aldım. Bir dakika geçmeden geri bıraktım. Kafamı kitaba verebilmek için doğru bir zaman değildi.

Ben de kalktım. Bornozumu çıkarıp, saçımı olabilecek en yavaş şekilde kuruturken bir yandan hala düşünceler içinde boğuluyordum. Saç kurutma makinesini kapatıp üzerimi giyinmek için giysi dolabıma doğru yürürken sırtımda geçen gün okul bahçesinde hissettiğim acının aynısını hissederek bir anda iki büklüm olup yere oturdum. Yüzüm acıyla buruşmuş, elim istemsiz bir şekilde sırtımı yoklamaya çalışıyordu. Yine çok kısa süren bir acıydı ve yerini inanılmaz bir kaşıntıya bırakmıştı.

Ayağa kalkıp boy aynasının önüne geçtim ve sırtıma bakmaya çalıştım. Kürek kemiğimde düz sayılacak kırmızı bir çizgi gördüğümde şaşırarak aynaya daha fazla yaklaştım. Belki de duşta tırnağımla yanlışlıkla çizmiştim. Bu çok mantıklı görünüyordu ama bir yandan mantıksızdı çünkü bu gördüğüm çizgi fazla kusursuzdu.

Afallamış bir şekilde bir süre daha inceledim. On santim uzunluğunda olduğunu tahmin ettiğim kırmızıya yakın pembemsi çizgi, hafif yay şeklindeydi. Kürek kemiğimin tam üstünde sanki oraya bilerek yerleştirilmiş gibi duruyordu. Üzerimi giyme işlemini daha sonraya bırakarak çalışma masamdaki sandalyeye çıplak bir şekilde oturdum ve bilgisayarımın düğmesine basıp açılmasını bekledim. Yaklaşık beş dakikalık bekleyiş sonrası arama motoruna kürek kemiği acısı yazdım.

Karşıma bir sürü site çıkmıştı. Neredeyse bütün siteler aynı şeyi söylüyordu. Yanlış oturma biçimi, olası bir kırık, kas yırtılmaları, bağ dokusu, kemik kaynaklı veya daha kötüsü mide veya kalp hastalıklarının habercisi falan.

Belki de annem ve babamın bana söylemek istediği şey buydu. Belki de ben gerçekten hastaydım. Ani bir şekilde bilgisayarımı kapattım ve başımı kendime gelir gibi hızla salladıktan sonra giysi dolabımın önüne geçtim. Belki bir yere çarparak veya duşta kendimi yıkarken tırnağımla yanlışlıkla çizdiğim bir çiziği nasıl da büyütmüştüm. Kendi paranoyaklığıma şaşırdım. Kafamdaki tüm düşüncelerden uzaklaşabilmek için radyodan en sevdiğim kanalı açtım ve şarkılara eşlik ederek hazırlanmaya koyuldum.

***
David beni almaya gelmişti. Kapıda onu gördüğümde aklıma gelen ilk şey sabah beni uyandıran o rüya olmuştu. Böyle bir rüya gördüğümü bilseydi kim bilir nasıl da kıskanırdı. Evden çıkıp kapıyı arkamdan kapatır kapatmaz yanağına bir öpücük kondurdum. Yüzü tıraş losyonu kokuyordu, muhtemelen sabah yeni tıraş olmuştu.

Kocaman gülümsemesi yüzünü aydınlatırken, "günaydın," dedi. Beni baştan aşağı süzerek giydiğim kot şorta ve lila rengindeki bluzuma hayranlıkla baktı. Sanki çok şık giyinmişim gibi. "Çok güzel görünüyorsun," dedi.

Çantamın kulplarını sırtıma geçinirken utanmış gibi yaptım. "Teşekkür ederim. Normal bir şort ve tişört işte." Sonra onun giymiş olduğu gri şort ve lacivert tişörtünde göz gezdirdim. "Sen de fena sayılmazsın."

KUSURSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin