İçimde patlayan öfke dalgasıyla çocuklara net bir dille eve gitmek istediğimi söylemiş, arkama bile bakmadan okul bahçesinden çıkış yoluna doğru hızlı hızlı adımlıyordum. David koşarak beni yakalamıştı. Yüzümü görmemesi için büyük bir çaba sarf etsem de başarılı olamamıştım.
Kaşlarını çatmış yüzüme ne olduğunu anlamaya çalışıyormuş gibi bakıyordu. "Ağladın mı sen?"
"Hayır," dedim dişlerimin arasından.
O sırada diğerleri bize yetişmişti. Olivia hem kendi çantasını hem de benim çantamı yüklenmiş bir şekilde en son yanımıza geldi. "Othy ne oldu?"
David, Olivia'nın elinden benim çantamı alarak diğerlerine tek tek baktı. "Siz gidin. Ben Dorothy'le kalacağım."
"Hiçbir yerde kalmıyorum," diye itiraz ettim. Sabrım taşmak üzereydi. Gözyaşlarımdan oluşan ikinci dalga patlamaya hazırdı. "Eve gidiyorum."
Stuart Olivia'nın koluna girdi. "Haydi Liv, onları yalnız bırakalım."
"Ama," demeye yeltendi Caleb.
Stuart diğer eliyle Caleb'in kolundan çekiştirdi. "Haydii," diye bastırdı. "Görüşürüz çocuklar," dedikten sonra üçü birlikte yola koyuldular. Caleb bir defa arkasını dönüp bana bakmıştı.
David'e sert bir şekilde baktım. "Kalmayacağım. Beklemekten sıkıldım."
"Neden ağladın?" diye bastırdı David. "Dorothy bana her şeyi anlatabilirsin biliyorsun değil mi?"
"Ne anlatmamı istiyorsun?"
"Her şeyi," dedi tek kaşını kaldırarak. "Bir şeyleri birlikte atlatabiliriz. Kimseye ihtiyacımız yok. Dorothy bilmem gereken şeyi biliyorum."
Bu, bugün söylenen ve anlamam gerektiği halde anlamadığım bilmem kaçıncı cümleydi. "Ne demek istiyorsun David? Bana söylemek istediğin bir şeyler mi var?"
"Senin bana söylemek istediğin bir şeyler mi var?" diye soruma soruyla karşılık verdi.
Çantamı elinden sertçe kaptığım gibi bağırdım. "Pekala, bundan gerçekten sıkıldım! Sabah annemle babamı benden gizli konuşurken duyuyorum! Bana söylemeleri gereken bir şey var ama bunu bilmiyorum ve sormaya korkuyorum ve akşamı beklemek zorundayım ve sen de iki gündür bana üstü kapalı sorular sorup duruyorsun ve Tanrım ve ve...," Sebastian'ın karşıma çıktığını söyleyecekken sustum.
"Ve ne?" diye ısrar etti. Tek elime uzandı. Anında geri çektim.
"Boşver. Gidiyorum David. Ve yalnız. Lütfen peşimden gelme."
***
Eve gidip kapıdan bir hışımla girdim. Annem ve babam çoktan eve gelmiş olmalılardı. Bunu biliyordum ve direkt oturma odasına dalmıştım. Tahmin ettiğim gibi, annem koltukta oturmuş, babam ise ayakta volta atıyordu. Beni gördüklerinde babam şaşkınlıkla yüzüme bakıp, annem oturduğu yerden hızla kalktı. İkisinin de yüzünde şaşkınlık ve korku arası gidip gelen bir ifade vardı.
Çantamı sertçe yere bırakıp ikisinin üstünde gözlerimi gezdirdim. "Evet, sizi dinliyorum."
"Dorothy?" dedi babam.
"Bana bilmem gereken şeyi anlatmak için hazırda beklediğinizi biliyorum. Sabah sizi konuşurken duydum. Bana anlatmak isteyip anlatamadığınız şey nedir? Lütfen bunu uzatmadan anlatın. Çünkü hayatımda saçma sapan şeyler olmaya başladı. Ve benim hiçbir şeyden haberim yok!"
İkisi de aynı anda birbirine döndüler. Bakışlarıyla konuşuyorlardı. Karar vermişlerdi. Anlatacaklardı.
Babam bana yaklaşıp elimden narince tuttu ve koltuğa doğru çekmeye başladı. "Dorothy, gel otur lütfen."
![](https://img.wattpad.com/cover/226396296-288-k305339.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ
Science Fiction!!!Kitabımın asıl konusu cinsellik olmasa da bazı bölümler makul seviyede cinsellik içerecektir!!! Yıllardır kapalıymış gibi hissettiren gözlerimi tereddütle araladım. Ne göreceğimi bilmiyordum. Nerede olduğuma emin değildim. Güneş ışığının büyük b...