ON DOKUZ

91 2 0
                                    

David yavaşça bize doğru yürürken yüzünde mutlu bir şaşkınlık ifadesi olduğunu görmüştüm. Sadece Stuart'a bakarak ona doğru yürüyordu. Sebastian'ı unutmuş gibi bir hali vardı. Ayrıca Stuart'ın onu herkesin önünde itip düşürdüğü için hiç öfkeli görünmüyordu. Aksine arkadaşının bu gücüne hayran olmuş gibi duruyordu.

Caleb bir anda bir şeyi hatırlamış gibi yürümeye başladı ve koşar adımlarla kamerasını eline tutuşturduğu çocuğun yanına gidip kamerasını ondan alırken teşekkür etti. Olivia uyuşmuş gibi yavaş hareketlerle yerden Stuart'ın koşarken fırlattığı çantasını aldı. Sonra dönüp bize doğru yürüdü.

Hepimiz bir araya geldiğimizde Caleb kalabalığa doğru bir bakış attı. "Pekala, burada görülecek başka bir şey kalmadı!" diye seslendi. Herkes bir uğultu eşliğinde dağılırken oturmak için uygun bir yer bakındım. Çünkü gerçekten ayakta duracak halim kalmamıştı. Sonra oturmaktan vazgeçip biraz önce gölgesinde Sebastian'la oturduğum ağacın gövdesine yaslandım.

"Dostum," dedi David, Stuart'ın tam önünde durarak. "O yaptığın da neydi öyle?" Hayretle güldü.

Stuart affedilmeyi bekleyen gözlerle ona bakarken, "Dave, gerçekten o kadar hızlı itmek istememiştim seni. Nasıl oldu bilmiyorum," ellerine baktı. "Sadece iki adım uzaklaştıracak kadar ittim," kafasını kaldırıp tekrar David'e baktı. "Ama sen neredeyse metrelerce... Tanrım, bilmiyorum..."

David ona kızgın olmadığını göstermek için Stuart'ın omzunu sıvazladı. "Stu, kendini kötü hissetmene gerek yok. İçindeki gücün ne kadar fazla olduğunu bilmiyorsun tabii. Sanırım buna alışmamız vakit alacak."

Onlar konuşurken ağaca yaslanmış bir şekilde onları dinliyordum. Nedense kendimi dışlanmış gibi hissetmiştim. Onlar bu konuyu kendi aralarında konuşmuşlardı. Belki de öğrenir öğrenmez buluşmuşlardı. Belki de bugün okula erken gelmişlerdi. Peki ama neden ben aralarında olamamıştım? Gözlerim dolarken yavaşça burnumu çektim.

"Bana kızmadın mı?" diye sordu Stuart.

"Deli misin?!" dedi David yüksek sesle. "Sonuçta bilerek yapmadın. Tam tersi bu kadar güçlü olduğun için mutlu bile oldum. Dostum! Bu mükemmel bir şey. Bir vuruşta önüne çıkan herkesi devirebilirsin!" Bir kahkaha attı.

Stuart küçük bir çocuk gibi utanarak David'e baktıktan sonra birbirlerine sarıldılar.

"Buna inanamıyorum," dedi Olivia sessizce. "Bu çok..., çok doğaüstü bir şey. Bir insan olmadığımıza hala inanamıyorum. Bu kadar güçlü olduğumuza... Sentor ve Melek olduğumuza..." Devam edecekken sustu.

"Acaba bir Melek mi yoksa bir Sentor mu daha güçlü?" dedi Caleb düşünceli düşünceli.

David bir omuz silkti. "Kim bilir? Öğrenmek için kapışalım mı?"

Hepsi kahkaha atarken ben titreyen dudaklarımı sabit tutmaya çalışıyordum. Olivia'nın gözleri sonunda beni bulduğunda kahkahasını yavaş yavaş gülümsemeye bırakarak bana doğru yaklaştı. Karşılık olarak gülümseyemedim. Sadece öfkemi gizlemek için çabalıyordum.

"Othy?" dedi, yanımda durduğunda. Uzanıp koluma dokundu. "Neden derse girmedin?"

"Ne önemi var ki?" dedim. "Siz zaten çoktan bu konu hakkında konuşmuşsunuz."

Olivia sorduğu soruya bambaşka bir yanıt almanın verdiği şaşkınlıkla kaşlarını çattı. "Anlamadım?"

Yaslandığım ağaçtan geri çekilerek doğruldum. "Ne zaman öğrendiniz? Dün akşam mı?"

Hepsi onaylayan cevaplar verirken David, "ben bir hafta öncesinden öğrenmiştim ama kabul edelim ki bunu size aileniz açıklamadan söylemem doğru olmazdı," dedi. "Ama Dorothy kabul et sana üstü kapalı bir şekilde hep söylemeye çalıştım."

KUSURSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin