SEKİZ

209 14 0
                                    

Aslında bunun bir rüya olduğunu biliyordum. Çok güzel, gerçek olamayacak kadar güzel bir yerdeydim. Orman veya bunun gibi bir şey. Elmaslarla kaplanmış muazzam güzellikteki yüksek bir tahtta oturuyordum. Baştan aşağı tülden beyaz bir elbisenin içindeydim. İçimde bir yerlerde, bir şeylere hükmettiğimi biliyordum. Sadece neye hükmettiğimi bilmiyordum.

Ellerimi tahtın iki yanına koymuş, bir kraliçe edasıyla omuzlarım ve başım dik bir şekilde oturuyordum. Güneş ışınları ormanı, ağaçları, çiçekleri, az ilerideki berrak dereyi parlatıyordu. Gözlerimi yavaş yavaş hepsinin üstünde gezdiriyordum. Tek kaşımı istem dışı kaldırdım. Ben bir şeydim. Bir şeylere hükmeden bir şey. Bir parmak hareketimle mucizeler yaratan bir şey.

Aslında bunun bir rüya olduğunu biliyordum. Sadece rüya olmamasını diliyordum. Ta ki, ormanın derinliklerinden kendinden emin adımlarla bana doğru yürüyen, O'nu görene dek. Korkmak veya şaşırmak arasında bir yerde olmam gerekiyordu ama ben şaşırtıcı derecede gülümsemiştim.

Sebastian.

Yaklaştıkça hükmümü çoğaltıyordu. Beyaz gömlek ve beyaz pantolonuyla muhteşem görünüyordu. Ayakları çıplaktı. Tıpkı benimkiler gibi. Gülümseyişi göz alıcıydı. Saçları parlıyordu, gözleri ışıl ışıldı. O an neye hükmettiğimi az çok anlamıştım. Ona hükmediyordum. Tıpkı onun bana hükmettiği gibi.

Aslında bunun bir rüya olduğunu biliyordum. Ve sadece uyanmak istiyordum.

Beynimin küçücük bir kısmında David'in yüzü canlanınca bir şokla kendime geldim. Sebastian sanki bunu anlamış gibi kaşlarını çatmış, adımlarını hızlandırmıştı. Kendimi uyanmak için zorlarken buldum. Bulunduğum dünya mükemmel olabilirdi. Ama bir şey eksikti.

David.

Sıçrayarak uyandım.

Uyandıktan sonra yerinizden kalkmanız bir süre oldukça zor gelir. Ama bana bu sefer öyle olmamıştı. Yattığım yerden fırlayıp oturur pozisyona geçerek, tek elim kalbimde, gürültülü bir şekilde nefes alıp veriyordum. Bilinçaltı insanın rüyalarını belirlerdi. Benim bilinçaltımda Sebastian'ın olması imkansızdı. Ya da öyle değil miydi? Bir bakış, tek bir bakış beni böylesine etkilemiş miydi?

Beni etkileyen şey çok güzel bir insan olması değildi. Bakışlarının altında yatan ve benim haberim olmayan bir şeydi. Bana öyle bakmasının bir nedeni olmalıydı. Ben onun tanıdığı birisi veya o benim tanıdığım birisi değildi. Ya da ben bu kadar güzel bir insanın dönüp bakacağı kadar güzel bir kız da değildim. Derinlerde bir yerlerde o bakışının nedenini hissediyordum. Ama ne olduğu konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu.

Rüyanın etkisi geçince yavaşça dönüp çalar saatime baktım. Bir önceki sabah olduğu gibi yine erkenden uyanmıştım. Tekrar uyuyup uyumamak arasında bir süre gidip geldim. En sonunda yataktan kalktım. Odamdan çıkıp bir çöl kadar kurumuş olan boğazımı sulamak için ilk önce mutfağa gitmem gerekiyordu.

Merdivenlerden indiğimde mutfaktan gelen annemin sesi beni olduğum yerde durdurdu. Benim adımı söylediği için dikkatimi çekmişti. Biraz yaklaşıp açık olan kapıdan kendimi fark ettirmeden şöyle bir baktım. Babamla ikisi mutfak masasında karşılıklı oturmuştu. Önlerinde kahve bardakları vardı.

"...Dorothy'nin verecek olduğu tepki," dediğini duymuştum annemin ilk önce.

"Bu seni korkutmasın," demişti babam. "Dorothy zeki ve güçlü bir kız, bunu en iyi şekilde atlatacaktır."

Annem yavaşça kafasını hayır anlamında salladı. Yüzü üzgün görünüyordu. "Ona bunu söylemek için neden bu kadar beklediğimizi soracak."

KUSURSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin