ep.26

198 19 11
                                    

"Ne?" gözlerim hızla kapanıp açılırken büyük bir şokla içim titremişti. "Ne halt demeye çalışıyorsun? Nasıl?" sesim kısık ve tükenmişçesine kendini yitirirken karşımdaki oldukça sakin suratıma bakıyordu.

"Duydun." sesi paslanmışçasına çıkarken sadece burada olmak ve suratına bakmak istemiyordum.

"Hayır." dedim vücudundan uzaklaşmaya başlarken. "Daha fazla bu yalanları dinleyemem. Hepiniz çıldırmışsınız."

"Sana anlatmak istiyorum." kolumu kavrarken hareket etmemi engelledi. "Her şeyi." gözlerinin içine bakıp yutkunduğumda gerçekten kafam olmadığı kadar darmadağındı.

Onca şey üst üste gelirken yetmemiş gibi acımı ikiye katlayacak bir itirafla karşı karşıyaydım. Ben böyle olsun istemiyordum. Kesinlikle istemiyordum.

"İstemiyorum." boşta kalan elimi boynumda gezdirirken endişeyle etrafımı izledim. "Kafayı sıyıracağım, kafayı yiyeceğim. Hayır, asla dinlemek istemiyorum." nefesim iyice içime kaçarken ağlamamak için hiçbir neden yoktu. Tam zamanıydı hatta. Her şeye isyan etmenin tam zamanıydı. Koca bir nefes alırken dışardan gelen sesle ikimizde kapıya baktık.

Annem ve annesi. Karşıda birbirlerine tutunmuş şekilde bize bakınıyorlardı. Jungkook yavaşça elini çekerken iyice onlara döndüm.

"Çocuklar." dedi annem gülümsemeye çalışarak.
"Siz iyi misiniz?" devam ettirdi rae teyze. Fakat o annemden daha iyi görünüyordu. Annemin saklamaya çalıştığı endişeli bakışları suratımda ve kolumda geziniyordu.

"Yok, sorun yok. Sadece okuldan erken çıktık diye üstüme yürüyordu lali." onları rahatlatıp birkaç kelime daha sarf ettiğinde bende anneme doğru yürüdüm. Onu endişeli görmek gerçekten kalbimi acıtırken bir yandan kendimi düşündüm. Şu son zamanlarda nasıl zorla güldüğümü hatırladım. Ve yine gülümsedim.

Aklıma yaralarım gelince hemen jungkookun bir adım arkasına sığınıp omuzlarından tuttum. Böylece normal bir izlenim yaratıp daha fazla onlarla başımı şişirmezdim.

Kendini bozmayıp yaptıklarımı anlıyormuş gibi beni kapatmak için daha çok yaklaştı.

"Evet, biraz öyle oldu." dedim birkaç saniye bakıştıktan sonra. "Ee siz ne yapıyorsunuz burada?" annemin endişeli bakışları yavaş yavaş silinirken rae teyze hemen mutlulukla lafa daldı.

"Babalarınıza sürpriz tatil için hazırlık yapacaktık." jungkook kaşlarını çatarken tekrar anneme bakındım. Sorgularcasına kaşlarımı kaldırdığımda kafasını salladı.

"Çok yoruluyorlar birtanem. En iyisi bu olur diye düşündük. Sizi de götürmeyi çok isterdik ama okulunuz var, biliyorsunuz."

"Evet, geri kalmanızı istemeyiz. Zaten en fazla bir hafta izin alabiliriz. Lanet patronları biraz daha izin verse götleri tutuşacak sanki canım. " birbirleri ardına konuştukları sürece ikisini de şaşkınlıkla dinliyordum.

"Birden bire mi?" tekrar mutlulukla kafalarını salladılar. Birbirlerinin kollarına girmişler aynı saç modelleriyle karşımızda bizi umutla izliyorlardı.

"Ve lalisa istersen burada jung'la kalabilirsin. Hem aklımız sizde kalmaz, ne dersin?" kaşlarım tekrar çatılırken jungkook'a kısaca baktım.

"Gerek yok." dedim tehditkar bir biçimde anneme bakınıp. Hemen beni onaylar bir şekilde rae teyzeye baktı.

"Çocuklar nasıl istiyorlarsa öyle yapsınlar. Hem görmedin mi az önce?" son söylediği şeyi yanlışlıkla söylemiş gibi ağzını kapatırken rae teyze de ona göz devirdi. Fısıldayarak "bir ağzını tutamadın." dese de faydası yoktu.

Hata yaptıklarını düşünüp gözleriyle tartıştılar ve sonrasında gülümseyerek kapıyı kapatıp toz oldular. Bunları tekrar bıkmışlık ve şaşkınlıkla izlediğimde jungkook'da bana katılıyordu.

Yavaşça çözünüp ondan çekildiğimde huzura bir adım öne çıkıp bana döndü.

"Burada kalıyorsun değil mi?" alnı gerilirken onu daha fazla dinlemek istemiyormuş gibi yatağına yürüdüm.

"Sence."

-
jungkook kööpppek gibi sürüneceksin kardeşim. ve bu karışıklıkları ileri bölümlerde şaşkın şaşkın okuyacaksınız slsmlsmsxöş

not tae, it's u  - lizkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin