luyan12 için...
Keyifli Okumalar 🌈
Büyük mağazada önümde ilerleyen annem ve damadı durdurulamaz bir şekilde alışveriş yaparken ben, tüm gün yalnızca onları takip etmiş ve tüm önerilerine inceleme gereği duymadan onay vermiştim. Kıyafetten, beyaz eşyaya kadar pek çok şey bakmıştık ve ben yorgunluktan ölüyordum. Saatler olmasına rağmen önümdekilerin enerjisinin bitmemiş olması ise benim yaşlanmış hissetmeme sebep oluyordu. Ne yani sorun bende miydi şimdi? Hiç sanmıyorum. Sadece alışveriş için pek istekli değilim bugün, o kadar.
"Luhan sence bu oda takımı nasıl?"
David bana kocaman, ağır bir oturma grubu gösterip fikrimi sorarken ben sadece ufak bir göz atmıştım bahsettiği mobilyalara. Benim aksime o rahat bir tavırla geniş, 4 kişinin rahatlıkla sığabileceği koltuğa oturup kollarını açarak koltuk başlığına attı.
"Gayet rahat"
Annem de onu takip ederek tekli berjere oturup test aşamasına girdi. Yüzünde memnun bir gülümseme vardı ama ben pek de onlar gibi düşünmüyordum. Çünkü oturdukları koltuk mürdüm renginde, oldukça büyük ebatlarda, ancak saraylarda görülebilecek bir şıklığa sahipti. Kocaman yastıkları vardı ve parıltılı taş süslemeleri ile yastıklar da şıklığı ile koltuğu tamamlıyorlardı.
Ben ellerimi önümdeki koltuğun başlığına yaslayıp gözlerimi etrafta gezdirirken onlar takımı övme yarışına girmişlerdi bile. Onları dinlemektense insanları ve cansız mobilyaları izlemek şu an için daha cazip geliyordu doğrusu.
Gözlerim fazla incelemelerde bulunmadan her mobilya üzerinde yüzeysel olarak gezinirken bir anda gördüğüm şey aklımda bazı sahnelerin canlanmasına sebep oldu. İçimi acıtan ve istemediğim şekilde benliğimde özlem yaratan türden sahneler... Bu görüntüler bana bugün gördüğüm rüyayı da hatırlatırken bu özlem büyüyüp sızlamasına sebep oldu kalbimin.
Gördüğüm şey bir koltuk takımıydı ancak mağazanın %99'unu istila eden takımlardan oldukça farklıydı. İkili, portakal renginde basit bir koltuğu ve koyu, çimen yeşili bir berjeri vardı sadece. Bunun dışında başka bir eki olmadığından ve gayet sade durduğundan olsa gerek mağazanın en ücra köşesine bırakılmış ve insanların görüş açısından çoğunlukla çıkartılmıştı. Berjerde ve koltukta birer yastık vardı sadece ve onlar da koltuklar kadar sadelerdi. Dümdüz, hiçbir albesinisi olmayan bir takımdı ama benim yüzümü güldürmeye yetmişti.
"Neye bakıyorsun hayatım?"
David ayaklanmış benim baktığım yere bakarken gözüne hoş görünen bir şey olmamış olsa gerek ilgisizce bana döndü.
"David, şu takımı alalım mı?"
İstemsizce heyecanlı çıkan sesimi es geçip parmağımla bahsettiğim takımı gösterdim.
"Hangisini diyorsun?"
"Bak şurada, en köşede. Turuncumsu ve yeşilli olan takım"
İşaret ettiğim yere bakıp birkaç saniye sonra bana döndüğünde yüzünde tuhaf bir ekşime oluşmuştu. O tarafa bir kez daha bakma tenezzülünde dahi bulunmadan önüme geçip parmağıyla arkasını işaret etti.
"Arkamdaki rezillikten bahsetmiyorsun öyle değil mi?"
Söylediği şey beni afallatırken annemin de yanımıza gelip o tarafa bakması ve yüzünü ekşitmesi ile ikisine de boş bir ifadeyle baktım.
"Şaka yaptığını varsayarak bu dediğini görmezden geliyorum hayatım. Bak bu takım çok güzel. Ben çok beğendim. Sipariş edelim mi ha, ne dersin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökkuşağı
FanfictionÇünkü dünyanın en korkunç şeyi, bir zamanlar yanında olan insanların seni bırakmasıdır. -Oh Sehun -- 'Kendine iyi bak Luhan. Hoşçakal' -- 'Bu durumda geriye yapılacak tek bir şey kalıyor?' ...