O'nsuzluk

116 19 40
                                    

7pmloadingslutlist için...

Keyifli Okumalar 🌈

Sehun

Salondan çıktıktan sonra çökmeye başlayan akşam karanlığına aldırmadan yürümeye başladım. Ellerim cebimde adımlarımı takip eden gözlerim dalgın şekilde yürürken, ben düşüncelere dalmış olsam da zihnim ve ayaklarım gideceği rotayı iyi biliyorlardı. Aklımın nerede, hangi zamanda ya da kimde olduğunu biliyorsunuz. Dünden bu yana zamanın nasıl geçtiğinin farkında değildim. Luhan'ı gördüğüm andan bu yana ruhum ve düşüncelerim o zamanda kalmış gibiydi. Öyle ki bugün salonda neredeyse bir kızın yaralanmasına sebep oluyordum. Hal böyle olunca da bir saat erken çıkmış, bana en iyi geleceğini düşündüğüm yere doğru çevirmiştim yolumu.

Ne kadar süre yürüdüğümü bilmiyorum ancak sokak lambalarının çoktan yanmış olduğunu fark ettiğim sırada kendimi kapalı kapı önünde buldum. Merkezden uzakta kalan bir mahallenin herhangi bir yerinde kalmış, çok da büyük sayılamayacak bir yerdeki deponun önüydü olduğum yer. Kaldırımda durup bir süre seneler önce terk edilmiş gibi bir duran yeri inceledim. Arka tarafta, köşe kısımda ufak bir penceresi vardı çatlamış olduğunu fark ettiğim. Kapısının üzerinde paslanmış olan kilidi onu açmam için bekliyordu.

Derin bir nefes alıp vererek adımlarımı ilerletip omzuma astığım spor çantamın diplerinden çekip aldım anahtarını. Kısa bir zincirin üzerine geçirilmiş kilidi yaşadığı paslanma yüzünden zorlukla açarak aynı paslanmanın sebep olduğu sesle araladım kapısını. İçeriden yüzüme vuran yoğun bir koku karşıladı beni.

Ardımdan kapattığım kapı ile karanlık ortamda yürüyerek sarı ışıkların önümü aydınlatmasını sağladım önce. Her şey aynıydı. Değişen tek bir şey dahi yoktu  ancak bir zamanlar burada yaşayan herkes değişmişti ne yazık ki.

Kareye yakın boyutlardaki depoda, kapının karşı tarafında kalan duvara yaslanmış tek kişilik bir yatak vardı. Tam ortada kışları ısınmamızı sağlayan küçük bir soba, yatağın ayakucunda kalan köşede ise bir masa üzerinde küçük bir ocakla 4 kişilik mutfak malzemeleri bulunuyordu. Kalan diğer iki köşeden birisindeki küçük ve alçak pencere gündüzleri odayı aydınlatırken; pencerenin altında kalan duvara iki kişilik, kadife bir koltuk yaslamıştı sırtını. Çapraz şekilde duran tek kişilik koltuk da tamamlıyordu onu.

Yatağın ayakucunda kalan boşluk tahta birer masa ve sandalye ile doldurulmuştu. Daha öğrenci olduğumuz o zamanlarda ders çalışmamız gerektiğinden koymuştuk onları da yerine ancak Chanyeol ve Jongin zaten çalışma konusunda pek istekli insanlar değillerdi. Benim de onlardan kalır bir yanım olmayınca yüzüstü yatağa uzanır, masa başında oturan o tek kişiyi seyrederdim saatlerce. Bazen elime zorla bir kitap tutuşturur, belli bir sayfa sayısı vererek okumam için tehdit ederdi beni. Bazen onu izlerken uyuyakalır uyurdum yatağın üzerinde. Ancak ne zaman gözümü açsam üzerimde bir battaniye ve kollarımda onu bulurdum her seferinde.

Kalan son köşe ise Chanyeol'ün lise zamanında kurduğu, eğlenmek amaçlı, fazla yüksek olmayan bir basket potası için ayrılmıştı. Öyle ki koltuktan otururken dahi rahatlıkla sayı yapabiliyorduk. İçeride bunlardan başka bir şey olduğu söylenemezdi. Birkaç ıvır zıvır dışında her şey bu kadardı.

Omzumdaki spor çantasını olduğum yerde yere bırakıp sakin adımlarla tek kişilik yatağa yaklaştım ve sırtüstü attım bedenimi yumuşak sayılmayan süngere. Bir zamanlar özene bezene aldığımız ve çok da beğendiğimiz bir nevresim takımı vardı üzerinde. Elimi birkaç defa ağır hareketlerle gezdirdim üzerinde. Burayı kendimizce yaşanabilir bir hale getirmeye çalışırken paralarımızı biriktirerek almış ve büyük bir hevesle geçirmiştik yastıkla yorgan üzerine. Burada sahip olduğumuz tek nevresim buydu ve biz 4 arkadaş iğrenip tiksinmeden birlikte kullanırdık bu nevresimi, yatağı...

GökkuşağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin