Keyifli Okumalar 🌈
Sehun orman yolunda sinirle ilerlerken kulaklarında hala Luhan'ın söylediği şeyler çınlayıp duruyordu. Öfkeli yüzü ve zehirli sözcükleri Sehun'un kalbini yine ve yeniden binlerce parçaya bölerken bunun farkında bile olmadan sırtını dönüp görmezden geliyordu yaptıklarını. Asıl kızgın olması gereken, bağırıp çağırması gerek kişi Sehun iken onun hala bu şekilde tavır alıyor olması yetmezmiş gibi bir de tüm bu olanların sorumluluğunu Sehun'a yüklüyor olması çok acıtıyordu. Bu meselede haklı olan tek kişi belki de Sehun olmasına rağmen canı çok fazla yanıyordu yok yere. Ancak ömrümde ona hiçkimsenin yapamadığı kadar büyük yaralar vermiş olan Luhan'ı hala çaresizce severken bu iş onun için daha da çekilmez, daha da yakıcı ve yıkıcı oluyordu. Boşa geçirdiği bunca senenin sebebi olması yetmiyormuş gibi bir de şimdi Sehun'un canını acıtmak için söylediği şeyler Sehun'un surlarında sayısız gedik açıyordu, ruhunda yer edinen. Ve gözünü öfke bürüyen Luhan, gün geçtikçe açtığı bu gedikleri onarma şansını kaybediyor; Sehun'da hiç geçmeyecek izler bırakıyordu.
Biraz olsun sakinleşmek, her ne kadar yapamayacağını bilse de kafasını dağıtmak istese de ne yazık ki bütün duyuları ona ihanet ederek olanları unutturmak yerine inatla gözleri önüne sermekten geri kalmıyorlardı. Bu yüzden her saniye öfkesi yenileniyor, geldiği eve dönüş saatini sürekli bir sonraki dakikalara aktarıyordu.
Öteki tarafta, evde olanlar ise büyük bir sakinlikle Chanyeol'ün hazırladığı sofraya oturup kahvaltı etmişlerdi. Herkes dün gece ve bugünden sonra olacak olanları düşünmeyi ötelediği için kimse bu konuda konuşmuyordu. Ancak kahvaltıdan sonra salona geçtiklerinde dörtlü arasında keyifli bir sohbet başlamıştı. Birkaç haftadır tanışıyor olsalar da konuları hep aynı şey olduğu için birbirlerini yakından tanıma fırsatları olmamıştı. O yüzden bu güzel fırsatı değerlendiriyorlardı.
Üst katta tek başına kalan Luhan ise kısa süreli gözyaşlarına son vermiş, öfkesini diri tutmak adına elini yüzünü yıkayarak odaya geri dönmüştü. Olanları düşündükçe çıldıracak gibi oluyor, aşağı inerek arkadaşlarını dövmemek için zor tutuyordu kendisini. Bulunduğu yerde telefon bulamadığı için şu an kendisini arayan ailesi ve nişanlısına da haber veremiyordu. Bu küçük odaya sıkışıp kalmış olmanın verdiği sinir ve hırsla ayaklarını sertçe yere vurdu. Çoktan dağılmış olan saçlarını bir kez daha sertçe dağıtıp Sehun'un gitmeden önce sinirle devirdiği ufak masaya bir tekme de o attı.
Uyandıklarında saat öğlene geliyordu ancak şu an öğleni epey geçmiş görünüyordu. Küçücük odada sinirini çıkaramayacağını bildiği için öfke ile tutuşan bedenini aşağı kata taşıdı. Ahşap basamaklarda duyulan sert adımlar demin gülüşen sesleri susturmuş, tedirgin bir ortam yaratmıştı. Basamaklar doğrudan salona ve evin girişine indiğinden herkes Luhan'ı net bir şekilde görebiliyordu. Kızarmış gözler kendisine bakan her bedeni delip geçmek ister gibiydi. Kusmak istediği pek çok şey vardı içinde.
Alaylı bir gülüş yerleşti yüzüne. Sesi saklama çabası göstermediği bir kinle doluydu.
" Birinin hayatını mahvettikten sonra oturup keyif kahvesi içmek gibisi olmasa gerek"
"Luhan, yapma böyle. Geçerli bir sebebimiz vardı"
Baekhyun'un cümlesi Luhan'ın kahkaha atmasından başka bir işe yaramamıştı.
"Geçerli sebep? Neymiş bakalım o sebep, ha?"
Cevap beklemediği açıkça belli olduğu için konuşmayı kesmeden devam etti.
"Ya da ben söyleyeyim. Kendinizce kurduğunuz bir senaryo ile benim mutlu olmamı istiyordunuz değil mi?"
Doğrudan Baekhyun'a bakan gözleri hemen yanındaki Chanyeol'e, sonra da Jongin'e kaymıştı. Ancak saniyelik bakışı onların üzüntüsünü fark etmek bir yana, onları görmek istemiyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökkuşağı
FanfictionÇünkü dünyanın en korkunç şeyi, bir zamanlar yanında olan insanların seni bırakmasıdır. -Oh Sehun -- 'Kendine iyi bak Luhan. Hoşçakal' -- 'Bu durumda geriye yapılacak tek bir şey kalıyor?' ...