EmreCanGne890 için...
Keyifli Okumalar 🌈
Sehun
Luhan ile öfkeli bakışmamız dakikaları bulurken artık elimden kurtulmak için çabalamıyordu. Ancak gözleri hala alev alevdi. Benim de ondan pek bir farkımın olmadığı düşünülürse ya ikimiz de bu ateşte cayır cayır yanacaktık ya da ateşkes imzalayıp birlikte bir sonuca varacaktık. İkinci seçenek daha arkadaş canlısı göründüğü için en azından bugünlük ateşkes imzalamamız gerekiyordu.
"Şimdi. Seni bırakacağım ve sen de uslu uslu oturup Chanyeol ve Jongin'in buraya gelmesini bekleyeceksin benimle birlikte. Sana anlatılması gereken ne varsa anlatacağız ve evinden defolup gideceğiz Luhan. Anlaştık mı?"
Elini bir kez daha sinirle çekmeye çalışsa da boşa bir çaba içerisinde olduğunu biliyordu. Teklifimi kabul etmek zorunda olduğu için gözlerini kapatıp zorlukla salladı başını kabullenmişçesine.
"Ve sen anlatılan her şeyi sonuna kadar dinleyeceksin. Daha fazla kaçmak yok."
"Tamam dedim Sehun. Bırak artık beni."
Gözlerine birkez daha emin olmak ister gibi bakıp ellerimi ve bacaklarımı gevşeterek kıskacımdan çıkmasına izin verdim. Biraz sert davranmış olmalıyım ki kısa bir süre dizleri ve bileklerini ovuşturdu. Bu görüntüye içim gitse de şu an için Luhan'a asla yaklaşamazdım. Sessizce demin oturduğu bahçe koltuğuna geri dönerken ben de saatimi kontrol ettim. Umuyordum ki kısa süre içerisinde burada olurlardı.
Adımlarımı havuz başına yönlendirirken havuzun hemen çarprazında kalan bedene gözucu ile baktım. Üzerimde olan gözlerini kaçırıp kafasını başka bir yöne çevirdi hemen. Kucağında birleştirdiği parmaklarını birbirine sürtüyorken içten içe bir stres yaşadığını anlıyordum. Çünkü ne zaman tedirgin, gergin ya da korku içinde olsa parmaklarını ovalardı. Her ne kadar umrumda değilmiş gibi yeniden havuzdaki durgun suyu izlemeye başlasam da merak etmeden duramıyordum. Onu tedirgin eden şey, kendi anlattıklarının doğru çıkması mıydı yoksa benim ona anlattıklarımın mı haklı olması mıydı? Düşününce her iki durumun da onun için iyi bir çıkar yol olmadığı kesindi. Eğer kendi iddasında haklı idiyse ben onu aldatmış oluyordum, ancak benim dediklerim gerçekse de o yanıldığı için senelerimizi ve bizi çöpe atmış oluyordu. Düşüncelerimle güçlü bir yutkunma geçirdim. Her halükarda ben, benim haklı olduğumu bildiğim için onca senenin boşa geçmiş olduğu gerçeği ile daha erken yüzleşmiştim. İç çekerek düşürdüm omuzlarımı. Gözlerim yeniden onu bulduğunda pozisyonunu hiç bozmamış bir halde bulsam da artık dudaklarını da kemirmeye başlamıştı.
"Ne düşünüyorsun?"
Düşünceli gözleri yavaşça bana dönüp gezindi üzerimde ancak cevap vermedi. Tek nefeslik derin bir ses bıraktım dışarı.
"Gerçekten Luhan, seneler önce seni aldattığıma inandın ya. Bir kez olsun dedin mi acaba 'Sehun bunu yapmış olamaz' diye, çok merak ediyorum."
Gözlerini bir kez daha benden kaçırırken tüm bedenimi ona doğru çevirdim.
"Sadece bir kere olsun 'Keşke sorsaydım ona. Belki bu kadar sene üzülmezdim, bu kadar acıyı boşu boşuna çekmezdim.' dedin mi hiç kendine?"
Yüzüme bakamadığı gibi sorularıma cevap da veremiyordu.
"Uzaktan, görmeden, kendi başına senaryolar kurmak, yargılayıp karar vermek çok kolay, öyle değil mi? Neden şimdi yüzüme bakıp da cevap vermiyorsun bana?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökkuşağı
FanfictionÇünkü dünyanın en korkunç şeyi, bir zamanlar yanında olan insanların seni bırakmasıdır. -Oh Sehun -- 'Kendine iyi bak Luhan. Hoşçakal' -- 'Bu durumda geriye yapılacak tek bir şey kalıyor?' ...