Draco pelerinin altında Hermione ile ilerlerken Hermione aynı zamanda sürekli sorularını Draco'ya yöneltiyordu.
"Draco nereye gidiyoruz?"
"Hadi ama, artık bir cevap ver!"
"Cevap vermezsen eğer odama döneceğim."
Draco cevap vermeden ilerliyordu. En sonunda okulun bahçesine vardılar ve yavaşça pelerini çıkarttılar. Draco ilk başta kısaca bir etrafına bakıntıktan sonra "Şuradan." Diyerek Hermione'nin elinden tutup sürüklemeye başladı.
Draco hala nereye gittikleri hakkında en ufak bir bilgi söylemiyordu. Hermione artık gerçekten geri dönmeyi düşünmeye başlamıştı.
"Draco bu sana son uyarım. Eğer şimdi ce-" demeye kalmadan Hermione'nin gördüğü manzara ile ağzı açık kaldı.
"İYİ Kİ DOĞDUN HERMİONEEEE!"
Draco'nun bağırışı tüm sahilde yankılanırken saatini kontrol etti. Tam 00.00'ı gösteriyordu.
Hermione hala ağzı açık manzaraya bakıyordu.
Küçük renkli yanıp sönen lambalar her yeri aydınlatıyordu. Etrafında yine rengarenk puflar ve pufların ortasındaki masada ufak bir pasta duruyordu.
Dışında ise sanki bunların hepsini içine alan bir çeşit çadır vardı.Draco Hermione'nin elini tutup yeniden sürüklemeye başladı. Bir yandan Hermione'nin bu şaşırması hoşuna gitmiş deli gibi gülüyordu.
Draco Hermione'nin önüne geçerek eliyle "buyrun" dercesine pufun birini gösterdi ve Hermione'nin oturmasını istedi.
Hermione oturdu sonra o da gülmeye başladı. Ama bu normal bir gülmeye benzemiyordu.
Hem gülüyor hem de gözlerinden yaşlar geliyordu. En sonunda gülmesi tamamen bitip hıçkırıklarla ağlamaya başladı.
Buna anlam veremeyen Draco oturduğu yerden kalkıp hemen Hermione'nin yanıda dizini yere koydu ve kollarını Hermione'nin bedenine sardı.
"Özür dilerim, daha önce hayatım boyunca böyle bir doğum günü kutlamadım." Dedi Hermione.
Draco Hermione'den ayrılarak eliyle gözünden gelen her bir yaşı sildi. "Bana iyi geliyorsun Hermione." Dedi.
"Hani yardım et demiştim ya. Belki de ihtiyacım olan bir yardım değildi. İhtiyacım olan tek şey sendin."
Hermione duyduğu cümlelerle biraz daha ağlaması diniyor yerini heyecanlı bir gülümsemeye bırakıyordu.
"Sana ihtiyacım var Hermione Granger." Dedi Draco. Sonra Hermione'nin bir kaç hafta önceki bir anısı aklına canlandı.
"Sana ihtiyacım var Malfoy."
İhtiyaç odasına bu cümleyi söyledikten sonra girebilmişti.
"Biliyordum." Dedi Draco. Hermione anlamayıp "Ne?" Diye sordu.
"Sana ihtiyacım var dedin Hermione."
Hermione aklında canlanan cümleyi dışından söylediğinin farkında bile değildi. "Ben onu dışımdan mı söyledim." Diye itiraf etti.
Draco gülerek Hermione'nin hafifçe kafasını ittirerek ayağa kalktı. "Aptal Granger." Dedi ve göz kırptı.
Yerine oturunca ise "Tatlı bir aptal." Dedi ve pastaya baktı.
"Gelene kadar söner diye mum yakmadım." Dedi Draco ve pastanın yanında duran tek mumu alıp yaktı ve pastanın üzerine yerleştirdi.
"Artık üfleyebilirsin."
Hermione yavaşça eğilip pastaya üflemeye yeltendiğinde Draco eline uzanıp onunla beraber pastaya üfledi.
Hermione yutkunup Draco'ya baktı. Draco ise yüzüne küçük bir gülümseme yerleştirip bir anda pastaya parmağını sürüp Hermione'nin burnuna bulaştırdı.
"Heyyy!" Deyip Hermione' de aynısını Draco'ya yaptı.
Hermione bir daha yapacakken Draco onu durdurdu.
"Aslında bunu beraber yemek için almıştım, suyunu çıkartmaya gerek yok." diyip bıçağı Hermione'nin eline uzattı.
Hermione ise bıçağı alıp pastanın yanına koydu ve çatalını alıp direk yemeye başladı.
Gördüğü manzara karşısında kendini tutamayıp kahkahalarla gülen Draco'da pastaya daldı.
•
Yaklaşık 5 dakika içinde pastayı bitirmişler, Draco'nun getirdiği kaymak biralarından içiyorlardı.
Hermione ortaya bir soru attı. "Söylesene Draco Malfoy. O defterde daha neler var?"
Draco'nun içtiği bira bir anda boğazına kaçtı ve öksürmeye başladı. Biraz öksürdükten sonra ancak konuşabildi.
"Seni ilgilendirmez Granger."
"En son beni ilgilendirmediğinde defterde fotoğrafımı ve saç kılımı buldum." Dedi Hermione.
"Sonuç olarak onlar bana ait ve defterin içinde bana ait olan daha bir çok şey var. Yani hala seni ilgilendirmez." Dedi Draco inatla.
Hermione çok üstelemedi ve konuyu kapatıp denize bakmaya başladı. Gelen ufak dalgalarla titrediğini hissetti.
Anın heyecanı ile içi sımsıcak olsa da dışı donuyordu ve Hermione üşüdüğünü daha yeni fark ediyordu.
Kollarını birbirine sürtmeye başladığında Draco anında fark edip üzerindeki kazağı çıkarttı ve ayağa kalkıp Hermione'nin omuzlarına örttü.
"Biliyorum, fazla klasik ama idare edeceksin Granger." Dedi ve yerine geri oturdu.
Hermione gülümsedi ve kazağı üstüne doğru çekiştirdi. Draco'nun kokusu sinmiş olan kazak Hermione'nin içine huzur veriyordu.
•
İki saate yakın sıkı bir sohbetten sonra ikisi de artık vaktin dolduğunu anlayıp etrafı toparlamaya başladılar.
•
Vallahi tıkandım gibi hissediyorum ve olaylar sanki çok hızlı gelişti ya.
Bu bölümde gerçekten ne yazacağımı hiç bilemedim. Zaten Draco ve Hermione'nin konuşmalarından anlaşılıyorlardır. İkisini de bu karakterde görmeye alışık değiliz.
Biraz daha toparlamaya çalışıp suyunu çıkartmadan bir kaç bölüm sonra final yapmayı düşünüyorum.
İyi okumalar ^^
Buraya instagram hesabımı bırakıveriyorum takipleşelim ^^ @gizemkrncbsgl
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Help | Dramione
FanfictionSavaştan sonra Draco kendini anlam veremediği, ama ona iyi gelen duygular içinde bulur. (Hayran kurgudur, savaştan önce ve sonra Ron ve Hermione arasında bir şey yaşanmamıştır.)