Korkuyorum ya da şaşırıyorum belkide kafama fazla takıyorum, bilemiyorum, çok mu heyecanlanıyorum? Hayır hayır mutluluk kısa sürer kesin geriliyorum.
Şimdilik bana iyi davranıyor, terslemiyor hatta yakınlık kurmama izin veriyor, acaba neyimi bu kadar seviyor, sporumu, yüzümü ya da sadece beni? Yalnış soru, yalnış cevaplar. Doğrusu, beni hâla seviyor muydu ki?
Kahvaltıdan sonra boş günümüzün geri kalan saatlerini doldurmak için beraber otelin birkaç sokak aşağısındaki sahile doğru yürüyorduk. Yani en azından bacaklarım bunu yapıyordu ama beynim...
Gök cisimleri karışık düşüncelerimdi ve onların arasında süzülen uzay aracıda beynimmiş gibi boşlukta hissediyordum. O kadar fazla düşünüyordum ki son günlerde belki de delirmiştim emin değilim. Aptal Tobio! deli, deli olduğunu kabul eder mi? Onu da bilmiyorum ki. Neden bunu ciddi ciddi düşünüyorum kesin temiz kafayı yiyorum.
Üstelik bunu sadece dört gündür yaşıyordum. Dört gündür Hinata'ya aşık olup olmadığımı kendime itiraf etmeye çalışıyordum en son dün son bir karara varmıştım ve rahatladım derken bu sefer de o ne hissediyor diye kafayı yemeye başladım.
Ne zırvalıyorum ben, beni asıl meşkul eden şey duygularım değildi ki, sadece üzerine örtüp kaçmaya çalıştığım şey gün yüzüne çıkmıştı. Boğazımı düğümleyen gerçekliğin bir gün peşime takılacağını biliyordum elbette ama böyle olması... hakkediyorum.
Hinata'ya yaptığım iğrenç haraketler, işte şimdi intikam sırası. Gelin ve öldürün beni. Doğru zaman ona yanıp tutuşacağım zamanmış en çok şimdi canım acıyacak, gelin ve saplayın hançeri kalbime.
Ona çok acı çektirmiştim ve şu an kendi düşüncelerim o kadar bencilce geliyordu ki elimde olsa kendi yüzüme tükürürdüm. Onca yıl benim yüzümden acı çekti, içinde gizledi duygularını sonra çöp gibi kalbini ayaklarımın altına aldım. Yetmedi onu kendimden uzaklaştırayım derken herkesten ayırdım. Ne iğrenç biriydim ben. Bir de kalkmış kuru bir özürle affedilirim sanıyordum onca zaman.
"Kageyama?"küçük bir sarsılmayla kendime geldim. Hinata'nın endişeli gözleriyle karşılaşınca gözlerimi kaçıramadım. Bakma güzelim bakma şöyle, ben kendime hakim olamıyorum bari sen uzak dur şu aptaldan.
"İyi misin?"sesi oldukça endişeliydi. Gülümseyip bir şey yok der gibi kafamı salladım. Beni düşündüğü için gülümsedim, bencil olduğum için sinirlendim. Ne büyük kafa karışıklığı ama?
"T-tamam o zaman." Hafif pembeleşen yanaklarını yüzümden ayırıp yere eğdi.
"Sahile gelmişiz."kaybolduğunu sandığım sesim ortaya çıktı yeniden.
"Öyle, şey şurda dondurmacı var alalım mı?"eliyle seyyar satıcıyı gösterdi. Sesi ne zamandan beri bu kadar huzur vericiydi?
Yine başımla onaylayarak oraya ilerlemeye başladık. Son zamanlarda ona sürekli sorular sorarak hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışmıştım ve şimdi cidden açacak konu bulamıyordum. Keşke soruları gün gün ayırsaydım.
"İki dondurma olacaktı. Bana bir top çilekli, bir top limonlu olsun arkadaşım içinde çikolatalı ve sade."sonra yalnış bir şey yapmış gibi panikle bana döndü. "Çok özür dilerim sana sormadım, lisede böyle severdin diye,"duraksadı, pot kırmış gibi dudağını ısırarak yüzünü kaçırdı.
Tanrım bari sen benim aklıma mukayet ol. Dudağını dişeyişi, sevimli panik hali ve lanet olsun benim hakkımda bildiği küçük ayrıntı. Shoyo sen beni öldürmek istiyorsun biliyorum ve ben buna dünden razıyım.
"Doğru hatırlıyorsun, özür dilemene gerek yok."gülümserken dayanamayıp bir elimle yumuşacık saçlarını karıştırdım ve o olduğu yerde donmuşken dondurmaları alarak parasını ödedim.
"Al bakalım."onunkini uzattım o hâla transta kalmışken.
"Y-ya ben ısmarlamak istiyordum."mahçup olmuş ifadesiyle dondurmasını sıkı sıkıya kavradı.
"Bir dahakine sen ısmarlarsın."göz kırpıp önden ilerlemeye başladım.
"Bir dahakine..."arkadan gelen fısıltısını duyup acaba diye sevinmiştim. Ama sadece acabayla kaldı tabii. O daha fazla utanmasın diye duyduğumu belli etmedim.
"Biraz oturalım mı?"cevabını beklemeden insanlardan uzak, kayalıklarla dolu sahilin, sessiz tarafında küçük bir kayanın üzerine oturdum. Ona da bir elimi uzattım, ayağının kayıp düşmesini istemiyordum.
Kararsızlıkla elimden tutup yanıma oturdu. Alan küçük olduğu için sık sık birbirimize değiyorduk. Daha önce yaşadığımda anlamamıştım ama bu kesinlikle heyecandı.
Dondurmamı yerken kayalara çarpan dalgalara odaklanmıştım bir süre. Sonra huzur veren gün batımına ve sonra yanımda ki asıl güzelliğe.
Dondurmasını yalarken benim onu izlediğimi fark etmemişti o kadar odaklanmıştı ki çok zevk alıyormuş gibi sesler çıkarıyordu bir yandan.
Gözlerimi şaşkınlıkla şişirerek aşağı baktım. Keşke bakmasaydım."Hinata dur!"ufaktan sesim yüksek çıkmıştı. İnanın ben de bilmiyordum ne yaptığımı sadece durması gerekiyordu yoksa. Yoksa işte.
"Kötü bir şey mi yaptım?"Korkaka korka sordu. Dondurmasıda bitmişti. Az daha dayanamadın dimi aptal kafam.
"Yüzüne dondurma bulaşmış dur sileyim."toplarmak için sallamıştım ama tutmuştu. Bu sefer şans benden yana.
Zaten dibimde olan yüzüne biraz daha eğilip -çünkü neden olmasın, baş parmağımla dudağının kenarında ki dondurmayı sildim. Ve temizleyecek yer bulamadığım içinde parmağımı yaladım.
Elleri havada, dudakları hafif aralık, hiç beklemediği hamlem karşısında şaşırıp kalmıştı. Yeniden batan güneşe baktım. Utanmıyordum ama yüzüne bu kadar yakından bakmaya devam edersem başka şeyler yaparım diye de korkuyordum.
________
Bu bir tık uzun oldu çünkü bayadır bölüm atmıyordum telafi gibi bir şey kısaca. Bir sonraki bölümü burdan devam ettiricem umarım beğenirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ı regret it [kagehina]
FanficSadece sihirli bir dilek hakkı ona yaşattığım onca acıyı unutturabilir miydi yoksa şapkadan çıkan tavşan misali ona beklemediği itirafı yapmak için çok mu geç kalmıştım?