Merry Crishtmas Part 1

194 8 3
                                    

Duygularım, kalbime bir ip bağlamıştı. Kalbim her attığında, kalbimi saran o ipler canımı acıtıyordu. Mideme ise teker teker iğneler saplanıyordu.  Bedenim ise sanki derin bir okyanusta git gide dibe batıyordu. Kulaklarıma dolan tuzlu su, beynimi uyuşturuyordu. İşte tarifi zor olan hisler bunlara benzerdi. Beynim ile kalbim bir birine savaş açmışlardı. Ben ise aralarında kalmıştım. Bu savaşta ya kurban gidecektim ya da kendim için en doğrusunu yapıp hayatımı kurtarmak için çabalayacaktım. Son günlerde mantığım ve gururum ön planda olmuştu. Ama bunun bana hiç bir yararı dokunmamıştı. Güvensizlik, gurur,mantık... Sizce çoğu zaman insanı mutlu eden şeyler bunlar mıydı? Mutluluğa giden yol buradan mı geçiyordu? Bana sorarsanız bunlar mutluluğun yanından bile  geçmiyordu. Çünkü her insan güvenmeye ihtiyaç duyar. Çünkü her insan sevdiklerine karşı gururunu arka plana atar. Çünkü her insanın duyguları vardır. Ona güvenmeyi seçmediğim için kendimi suçlu hissediyordum. Lanet olasıca ağzından çıkacak iki kelime için onu üzmüştüm. Benim üç sene boyunca yaşadığım o üzüntüyü bir anda ona yaşatmıştım. Oysa ki bunu hak edecek en son insandı o... Kendine göre nedenleri vardı ve ben bir kez olsun bunu anlamak istememiştim. Gitmiş olması, onun değişmesine neden değildi. Ama onun değiştiğine bir şekilde kendimi ikna etmiştim. Çok acı çekmiştim. Nefes alamamıştım. Beni anlamasını istiyordum. Anlamayınca değiştiğini düşünerek ona kızıyordum. Fakat bilmediğim bir şey vardı. Onun duygularını vardı. Üzülebileceğini, kızabileceğini, incinebileceğini düşünememiştim. İlişkimizden sıkıldığı için bunu bahane edip kaçtığını bile düşünmüştüm. Aptalın tekiyim! Koca bir aptalım! Kim benim gibi bir insanı sever ki? 

Cidden düşüncesizce hareket ediyordum. Niall'ı bir çok kişiden daha iyi tanıyordum. Böyle yapmayacağını biliyordum ve bunu bilmeme rağmen affetmemekte ısrarcıydım. Onu sevdiğimi kendime itiraf edebilecek seviyeye gelmiş olsam bile yine kendi irademle ondan uzaklaşabiliyordum. Annem bile ona haksızlık ettiğimi söylüyordu. Depresyona girdiğim için ağlayan kadın bile Niall'a şans vermemi bekliyordu. Gecenin bir yarısı benim uyumadığımı görmüş ve yanıma gelmişti. Bana ne olduğunu sorsa dahi ağzımı bıçak açmıyordu. Zorla ağzımdan bir kaç şey aldıktan sonra saçımı okşadı ve gülümsedi. Dedi ki;

"İster inkar et. İster yalanla. İstersen de kabul etme. Ama tatlım sen onu seviyorsun. Ve o kocaman kalbin Niall'ı hemen affetti. Fakat çektiğin acılara karşın bu kadar çabuk affetmeyi sindiremiyorsun. Seni anlasın istiyorsun. Bilmek ve rahat etmek istiyorsun. Ona, size şans vermelisin. Eminim geçerli bir nedeni vardır. Çünkü o Niall. Seni seven, senin için endişelenen çocuk o.  Tatlım, kimse üç yılda bu kadar değişmez. Özellikle de Niall..."

Annemin kurduğu bu cümleleri ilk başta önemsememiştim. Çünkü benim moralimi düzeltmek için ve tekrar depresyona girmemi istemediği için söylediğini düşünmüştüm. Fakat şimdi bütün bu dediklerini doğru buluyordum. Babam ise bu konuda konuşmaktan kaçıyordu. Benim en zayıf anlarımı görmüş adam bunun tekrarlanmasından korkuyordu. Öte yandan hayatıma müdahele etmekte istemiyordu. O, dünyanın en ince ruhlu adamıydı. Tekrar üzülmemi istemiyordu ama hayatıma karışıp bir şeyleri bozmak ona göre değildi. Connor ise bu konu hakkında konuşmuyordu. O genelde beni eğlendirip, güldürüyordu. Kafamı dağıtmamı ve beni boğan düşüncelerden sıyrılmamı sağlıyordu. Eva ise beni çok iyi anladığını ama artık kendimi düşünme vaktimin geldiğini ve gururumu bir kenara bırakıp kalbimi dinlemem gerektiğini söylüyordu. Harry ve Louis o anı öğrendiğimden beri bir çok kez beni aramış ve mesaj atmışlardı. Fakat hiçbirini okumadan silmiştim. Çünkü kendimle yalnız kalmaya ihtiyacım olduğunu düşünüyordum. 

"Colin konuşacak mısın?" Niall'dan gelen uykulu sesi duyunca dalmış olduğumu anlamam uzun sürmedi.

Mutlu Yıllar (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin