-Bölüm Sekiz-

142 8 0
                                    

Siyah Audi asfalt zeminde yavaşladı. Yavaş yavaş yanımıza sokuldu fakat tamamen durmadı. Kararsız bir şekilde hareket ederken gideceğini düşünmüştüm. Son şansımı elimden kaçıramazdım aksi takdirde basit bir üşütme büyük şeylere bedel olabilirdi. Sadece fazla üşümüştü. Sadece üşümüştü. Biliyordum ki bu tek bir geceye mahsus değildi, tüm senenin zayıflığı bedenine çökmüştü.

Adımlarımı arabaya doğru hızlandıracağım vakit olduğum yerde durdum. Tekerlekleri asfalt zeminin üzerinde aşınmış parçaları ezerek durmuştu.Sessiz yolda kilit gibi ses çıkaran vitesin sesini duydum. Makaranın ters yöne hızlıca hareket etmesi sonucu çıkan sesle birebir şekilde geriye doğru hareket etti. Sonunca camın üzerinde gölgemi görünce nefesimi tuttum. Arabanın camı kademe kademe açıldı. Arabanın şoförü orta yaşlarda Bradley Cooper'a benzeyen bir adamdı. Bradley ile aralarındaki tek fark adamın kahverengi gözleriydi.

"Yardıma ihtiyacım var,"dedim. Sesim beklediğimden de kötü çıkmıştı. Kendimi acındırmak istememiştim fakat yardıma ihtiyacım vardı. Saatler bu kadar geçmişken gururun yeryüzünde yeri yoktu.

Arabanın içindeki adam bana ve Colin'e baktı. Yeterince düşünmemiş miydi zaten? Boğazını temizledi ve başını yana atarak, "Arabaya atla," dedi. Yüzündeki güvenilir ifadeye emin olduktan sonra pek de düşünmeden arka kapıyı açtım. Colin'in bir yere çarpmamasına özen göstererek arabaya bindim ve ardımdan kapıyı kapattım. İpek saçları yüzüne dökülmüştü. Parmaklarımı saçlarına geçirdim ve saçlarını yüzünden arkasına attım.

"En yakın hastaneye gitmemiz gerekiyor," dedim. Adama kısa bir bakış atmıştım. Dikiz aynasından bana doğru baktığını görmüştüm. Başıyla onayladı. Bakışlarım tekrar kucağımda üşüyen sevgilime dönünce halsizce bana baktığını gördüm. Teni solmuş bir çiçek gibi canlılığını yitirmişti. Alnına her şeyin yoluna gireceğini anlatan küçük bir buse kondurdum.



Boş yolda sonsuzluğa doğru ilerliyormuş gibiydik. Arabanın her geride bıraktığı metreler saniye içerisinde yok olurken konumumuza farklılık gelmiyordu. Ağaçlar bir birini sadece kovalıyordu. Burası şehre bu kadar uzakta mıydı, yoksa bana mı öyle gelmişti?  Gözlerim yanıyordu, sanki ateşten bir parça değdirmiş idim; kalbim hızla çarpıyordu sanki göğüs kafesim dar gelmişti. Kötü his dalgalandıkça dalgalandı içimde. Kimseye güçsüz kalacağım şekilde bağlanmamaya yıllar önce yemin etmiştim. Becerememiştim. Söz konusu o olunca hislerime engel olamamıştım. Şimdiyse basit gibi görünen onun bu hali kemiklerime kadar işlemişti.

Mırıltıyla "Soğuk,"dedi Colin. Karanlıkta bile saf ela gözleri parlıyordu. Boğazımda kötü duygu dalgalandı. Yapabildiğim tek şeyi yaptım; kollarımı ona doladım ve kendime çektim. Sıcacık alnı boynuma gömülmüştü. Sesimin emin çıkmasına  dikkat ederek "Dayani" dedim ve gözlerimi sıktım. Bir elim ıslak saçlarında, diğer elim sırtının biraz alt kısmındaydı.Yanağımın ıslaklığını umursamadım ve sıkıca sarıldım.

"Uykum geldi," dedi güçsüz bir sesle. Tuttuğum nefesimi verdim.

"Az kaldı Colin," dedim. Konuşmanın olur olmadık bir konuya gideceğini anlamıştım. Biliyordum ki onunda hissine kapıldığı şey yanılgıydı. Bazı şeyler ansızın ve basitçe olurdu fakat bunun farklı olduğunu biliyordum. Belki profesör değildim ama kalbinin sıcaklığını en derinlerde hissediyordum. Onu hissediyordum.

---

"Teşekkür ederim," dedim. Kapı ardına kadar açılmıştı. "Tanıdığım doktorlar var. İsmimi söylersen sana yardımcı olabilirler," dedi adam.  Colin  kucağımdayken adamın yardımı ile arabadan indim. Bakışlarım kısa süreliğine üzerine bir olta gibi takıldı.



Mutlu Yıllar (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin