Mery Christmas part üç

309 7 1
                                    

Bana gelince; sadece seni sevmek, seni mutlu etmek, arzularının aksi hiçbir şey yapmamak... Bu benim kaderim ve hayatımın anlamı- Napoleon Bonaparte

 

Düşlerde gel bana, gel ki verebileyim, kalbine karşı atan kalbimi, nefesine karışan nefesimi....

Bundan sonra ne olacak bilmiyordum. Her haraketim, beni daha da çıkmaza sokuyordu. Ne istediğimi ve ne yapacağımı bilmiyordum. Yumuşak dudakları dudaklarımdan ayrıldığında gözlerine baktım. Gözleri, eskisi gibi ışıldıyordu. Gözlerindeki bu canlılığı görmeyeli çok olmuştu. Okyanus mavisi, parlayan bir çift göz... Ela gözlerim, mavi gözlere kitlenmişti. Bir şey demem gerekiyordu ama doğru sözler nelerdi bilmiyordum.

"İlk özür dileyen en cesurdur, ilk affeden en güçlü, ilk unutan en mutlu..." dedi Niall. Ses, yumuşak, sakin ve yavaştı. Tonlamalara dikkat etmişti. "Osho" diye mırıldandım (Osho, sözü söyleyen kişidir). 

"Anlamadım?" dediği sırada alın çizgileri belirmişti.

"Sanırım, bu durumda biz hiç biri değiliz, değil mi?" dedim ve gülümsedim. Gülümsedi. Başını yere doğru eğdi.

"Sanırım öyle." dedi ve kafasını kaldırdı.  Gözlerine baktım. Seni seviyorum. Seni ölesiye seviyorum. Sen, benim için çok önemlisin. Seni bir daha asla kaybedemem. Ama lütfen bana sessizce bakma. Bakma öyle. bir şey söyle. Barışalım de. Affet beni de. Sen benimsin de. Benim için sorun olmaz. Sadece, bana öyle sessizce bakma. 

Ağzımdan tek bir kelime dahi çıkmıyordu. Diyecek bir çok şeyim vardı fakat yapamıyordum. Sanki bir şey bana engel oluyordu. Buraya onunla konuşmaya gelmiştim. Şimdi ise susmaktan başka hiçbir şey yapmıyordum. O'da sessizdi. Benden açıklama yapmak için süre isteyen adam susuyordu. İkimizde  susuyorduk... Ağzımızı bıçak açmıyordu ama gözlerimiz tamamen boş boğazdı. Bir şey dememize gerek yoktu. Gözlerimiz zaten anlatıyordu. Bana ihtiyacı olduğunu hissedebiliyordum. Ne yazık ki işler sandıldığı kadar kolay değildi. Eskisi gibi olmak ise hiç kolay değildi. Ailemin ve arkadaşlarımın gözünde her şey çok kolaydı. Affetmek, unutmak, eskisi gibi olmak... Maalesefki hiç biri göründüğü gibi değildi. Bir yanım ona deli gibi istiyordu. Diğer yanım ise Niall'ın üç sene boyunca beni yalnız bıraktığını söylüyordu. Fakat konuşmadan bilemezdim. Gerekçesini bilmeden son kararımı veremezdim. En azından onunla konuşmam gerekiyordu. Çünkü onu seviyordum. Ondan uzaklaşmam hiçbir şeyi düzeltmecekti. Ofladım. Yine çok fazla düşünüyordum.

"Ben, kızların yanına gideyim en iyisi" dedim gergin bir ses tonu ile... 

Başıyla onayladı ve "Bende çocukların yanına gideyim." dedi. Buraya gelme nedenim; sadece o'ydu. Fakat onunla konuşamamıştım. Bana, her şeyi anlatmasını istiyordum. Bunu istiyordum çünkü artık ondan daha fazla ayrı kalmak istemiyordum. Niall, tam arkasını dönecek iken,

"Niall?" dedim. Adını söylediğimi duyduğu anda durdu ve bana döndü.

"Efendim?" dedi ve dikkatli bir şekilde bana baktı. Bana öyle bakmasa aklımdan geçenleri söylemem daha kolay olabilirdi.

Artık benden bir şey saklamanı istemiyorum. Her şeyi anlat ve kurtul. Anlat ki seni anlayayım. Beni sevdiğini biliyorum. Bana yalan söylemeyeceğinide biliyorum. Fakat bu sessizliğin beni, senden uzaklaştırıyor. Sanki bilmemem gereken bir şey yaşamışsın gibi.. Sanki öğrenirsem seninle olmak istemeyecekmişim gibi... Niall, aklımda o kadar soru var ki anlatamam. Bu sorular beni boğmaya yetiyor. Lütfen, daha fazla susma. 

Mutlu Yıllar (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin