Evet arkadaşlar yeni bir bölümle karşınızdayım.
Yayınlanma tarihi: 05.07.2020
Sabah erkenden her zamanki kendi çadırında uyandığını zanneden kahramanımız çadırdan çıktığında şaşırarak köyünde olmadığını farketti. Yavaş yavaş önceki gün olanları hatırlamaya başladı. Meyveci abla bir grup insanla buluşacaklarından bahsetmişti ama o böyle bir şey hayal etmemişti. O ormanda bir açıklıkta bir tür toplantı yapacaklarını bazı kararlar alacaklarını düşünmüştü.
Düşündüğü toplantının kendisi olmadan yapılmış olabileceğini düşündü. Ne karar almışlardı acaba? Kendisini de yanlarına alacaklar mıydı? Eve giden yolun zorluklarla dolu olduğunu dedesinin hikayelerinden biliyordu kahramanımız ama bu zorlukların ne olduklarını bilmiyordu. Bu zorlukların ne olduklar konusunda çok az çok uzun bir yolculuğa çıkmak konusunda ise daha az fikri vardı.
Çünkü dedesi eve giden yolculuk hakkında çok az şey anlatmıştı onları da kahramanımız anlamamıştı. O bir yandan bunları düşünüyor bir yandan da az önce içinden çıktığı çadırın önünde ileri geri volta atıyordu.
Birden durdu ve gülümseyerek kendisine bakmakta olan meyveci ablayı farketti. "Ne düşünüyorsun öyle derin derin" dedi meyveci abla, hala gülümsüyordu. "Buluşacağımız insanlar?"diye sordu kahramanımız kısaca. "Sen güzellik uykusundayken biz uzun uzun konuştuk" diye cevap verdi meyveci abla.
Birden ciddileşti ve "Bu akşam son hazırlıkları tamamlayıp yola çıkacağız. Kendini uzun bir yolculuğa hazırlamaya çalış. Gündüzleri uyuyup geceleri yolculuk yapacağız. Sırtında ciddi bir ağırlıkla uzun süre yürümen gerekebilir. Bu arada bazıları senin son anda gruba katılmandan rahatsız oldular ve gelmeni istemediler." dedi. Kahramanımızın endişeli bakışlarını görünce telaşlı bir tonla ekledi "Merak etme onları ikna ettim." Sonra da normal bir şekild konuşmaya devam etti " Gitmeye çalıştığın yer konusunda kimseyle konuşmaman gerektiğini unutma. Hatta mecbur kalmadıkça kimseyle konuşmasan daha iyi olur. Sözlerimi dinlediğin sürece gitmeye çalıştığın yere ulaşma ihtimalinin yüksek olacağını unutma." dedi ve düşünceli bir yüz ifadesiyle kahramanızı şöyle bir süzdü.
"Şimdilik bilmen gereken bunlar" deyip kahramanımızın az önce içinden çıktığı çadıra girdi. Kahramanımız meyveci ablanın sözlerinden dolayı biraz şok olduğundan meyveci ablanın nereye girdiğini hemen farketmedi. Etrafına bakındıktan sonra onun kendisinin çadırına girdiğini gördü.
Etrafı dolaşmaya karar verdi. Hiç kimseye rastlamadan bir süre yürüdü. Hem tüm gece uyumadıkları hem de akşam yola çıkacakları için herkesin çadırlarında uyumakta olduklarını düşündü. Çadırların dizilişi köydekiyle hemen hemen aynıydı. İnsanların bu çadır dizişini ev özlemiyle evi hatırlatacak şekilde dizildiğini ve evi ararken bu gerçeği ve bu dizilişi aklından çıkarmaması gerektiğini düşündü.
Gökyüzüne baktığında güneşin doğduğu ufuktan fazla uzaklaşmadığını gördü. Bir an meyve sepetini yanında getirmediğine üzüldü. Meyve taşıdığı zaman boyunca o sepetlerle ağır yük taşımanın garip bir şekilde kolay olduğunu farketmişti. Taşıması gereken çantayı da bu sepete koyup taşırsa işinin kolaylaşabileceğini düşündü.
Bir süre yürüdükten sonra önceki geceyi geçirdiği çadırın yanına döndü ve bir süre etrafında volta attı. Bir yandan yürüyor bir yandan düşünüyordu. Düşünceli düşünceli çadırlardan fazla uzaklaşıp kaybolmak istemedi. Meyveci ablanın bu yolculuk hakkında söyledikleri üzerinde düşündü ve anlamaya çalıştı. Meyveci ablanın anlattıklarını dedesinin anlattığı ev hikayeleriyle kıyasladı.
Dedesinin bir çok şeyden bahsetmediğini farketti kahramanımız. Dolayısıyla kendisi de bu konuda çok düşünmemişti. Bunların çoğunluğu yolculuk hakkındaydı. Dedesi eve gitmek neredeyse imkansız gibi konuşuyordu.
Bir yandan tüm bunları düşünürken bir yandan göz ucuyla çadırını süzüyordu. Yanlışlıkla fazla uzaklaşmaktan ve kaybolmaktan korkuyordu. Bu şekilde uzun uzun düşündü ancak bir süre sonra farketti ki düşüceleri hem sonuç vermeyen bir kısır döngüye dönüşmüş hem de aynı şeylerin tekrarı haline gelmişti. "Eve nasıl gidecekti?" İşin en kötü tarafı meyveci abla bu konuda konuşmayı yasaklamıştı.
Bir süre durdu ve gökyüzüne baktı. Güneş tepeye ulaşmış ve hatta geçmişti. Tepeyle ufukta batacağı yer arasındaki yolu yarılamıştı bile. Bu kadar zaman ne ara geçmişti. Düşüncelere dalmak gerçekten insanın zaman algısını etkiliyor olmalıydı.
O kadar yürüyüş kahramanımızı yormuştu. Ne kadar zaman geçtiğini farkedince "Bu kadar yorgun hissetmem normal" diye düşündü. Meyveci ablanın hala çadırda olup olmadığını merak ederek çadırına girdi. Myveci abla çadırın içinde bulunan iki uyku tulumundan birinin üzerinde oturuyordu.Kendisi de meyveci ablanın karşına yıkılırcasına oturdu.
Dedesinin hikayeleri sayesinde bunların gerçek yatak olmadığını gerçek yatakların çok daha rahat olduğunu biliyordu. Bu gerçek te dedesinin tembihiyle çok fazla dillendirmediği şeylerden bir tanesiydi. Mesela köyünde herkes yaşadığı çadırdan ev diye bahsediyordu. Kahramanımız ise ev denen şeyi böyle bir şey olmadığını biliyordu bunlar çadır idi.
Meyveci abla arada esniyordu ama onun dışında dinç görünüyordu. "Tepemde akbaba gibi dolanman yüzünden doğru düzgün uyuyamadım" dedi. Ara sıra esnemelerle bölünse de güzel bir gülümseme yerleşmişti yüzüne. "Sen de uyusan iyi olur, yorgun görünüyorsun. Hem gece çökmeden yola çıkacağız" dedi ve hala aralarda esniyordu.
Bunun üzerine kahramanımız üzerinde oturduğu kamp uyku tulumunun içine girdi. Göz ucuyla meyveci ablanın da diğer uyku tulumuna girmekte olduğunu görünce arkasını döndü ve görlerini sıkı sıkı yumdu. Bir süre sonra kısık sesle "akşam yapılacak hazırrlıklar?" diye sordu.
"Bu akşamlık bize iş yok rahat rahat uyu" dedi meyveci abla. Sonra fısıltı gibi bir sesle ekledi "Ben yapacağım hazırlığı yaptım seni buraya getirdim."
Sesi uykulu ve çok kısık çıkmıştı kahramanımız zar zor da olsa duymuştu. O yüzden "acaba duymayacağımı düşünerek mi söyledi?" diye düşündü. Bundan sonra meyveci abla başka bir şey söylemedi esnemeleri de kesilmişti. Uykuya dalmış olmalıydı.
Yorgunluktan gözlerini açık tutmakta zorlanan kahramanımız sessizliğin de etkisiyle hemen uykuya daldı.
Evet arkadaşlar bir bölümün daha sonuna geldik. Sıradaki bölümü ayın 10undan önce yayınlamaya çalışacağım.Bir sonraki bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evren 1
Fantasy3 kişi 3 kahraman ... Bir tanesi içinde bulunduğu ütopyanın farkında değil. İkincisi hiç görmediği halde memleketine hasret bir gurbetçi . Sonuncusu kıyameti görmüş merhametli bir yardımsever. Bedenleri birbirinden ışık yılı uzaklıkta olsada kaderle...