Bölüm 41
Evet, arkadaşlar yeni bir bölümle karşınızdayım.
Yayınlanma tarihi: 30.10.2022
Kahraman yavaşça gözlerini açtı. Çadırdan dışarı çıktı. Güneş doğalı çok olmamıştı. Fixi abla ortalıkta yoktu. Çevrede önceki günlerden fazla çadır görünüyordu. Kahraman tek başına kahvaltı yapmaya karar verdi ve her zamanki basit kahvaltısını yaptı. Sonra bir süre sahip olabileceği yeni "skill"leri düşündü. Ne tür becerilere sahip olabileceğini Fixi ablaya sormaya karar verdi. Tam o sırada çağrılmışçasına Fixi abla geldi gülümseyerek.
Kahramanımız sahip olabileceği becerileri sordu heyecanla. Fixi abla da fazla acele etmemesini söyledi. Bunun sebebi ana karakterin çok fazla yetenek puanı olmadığı için alabileceği beceriler üzerine düşünmesinin çok da bir anlamının olmamasıydı. Ayrıca öncelikle zaten sahip olduğu becerileri üzerine ustalaşması ve bu becerileri savaşta nasıl kullanacağını çözmesi gerekiyordu.
Şimdilik eğer isterse "envanter" yeteneğini edinebileceğini belirtti. Sonra önceki gün kullandığı nesneyi envanterinden çıkartıp mırıldanmaya başladı. Kahramanımız da heyecanla tam Fixi ablanın karşısına oturdu ve gözlerini kapatıp heyecanla beklemeye başladı. Bir süre sonra önceki gün gördüğü görüntü geldi karşısına.
Kahramanımıza "skill" kısmına odaklanmasını söyledi Fixi.
Kahramanımız da kendisine deneni yaptı ve "skill" kısmını karşısında buldu. Sonra sahip olduğu yetenek puanlarının azaldığını fark etti. Beceri listesine yeni bir beceri geldi. Bu yeni beceri "envanter" yeteneği idi.
"Çok fazla yetenek puanın olmadığı için envanter yeteneğin şimdilik düşük seviye. O yüzden şimdilik fazla eşya taşıyamazsın. Ancak bu işin bir hilesi var. Bütün eşyalarını bir sırt çantasına doldurur ve o şekilde envanterine koyarsan bu tek bir nesne sayılır ve envanterinde fazla yer kaplamaz." Dedi Fixi abla.
Sonra kahramanımıza envanter yeteneğini nasıl kullanacağını anlattı. İlk olarak envantere maceraları boyunca taşıması gereken erzak çantasını koymaya karar verdi. Sonra Fixi abla kahramana Baş-Melek'ten aldığı nesneleri uzattı. Sonra kahraman bu nesneleri de çantasına yerleştirip çantayı da envanterine koydu. Bu şekilde bir süre envanteri nasıl kullanacağına dair pratik yaptı. Arada çantaya yeni eşyalar koyuyor veya çantadan eşyalar çıkartıyordu.
Bir süre sonra Baş Melekten alınan nesneleri denemeye karar verdi. Yüzüğü taktı ve ayakkabıları giydi. Ayakkabılar çok rahattı ve hayatında ilk def yüzük takmasına rağmen hemen alışmıştı. Değneği de sol elinde tutarak bir miktar koştu.
Daha rahat pratik yapabilecekleri bir alana gitmeye karar verdiler. Kahramanımız maksimum hızıyla koşarsa talim yapacak enerjisinin kalmayabileceğinden korktuğu için belirli bir hıza ulaştıktan sonra hızını korudu. Yine de kısa sürede talim alanına ulaştılar.
Kahraman şaşırmıştı. Çok yorulmayı beklemiyordu ancak nefes nefese bile kalmamıştı. Ayakkabının koşarken daha az yorulmasına sebep olacağını biliyordu ancak bu kadarını beklemiyordu.
Koşmak önemliydi ancak bir savaş durumunda tek başına yetersizdi o yüzden savaşta kullanabileceği yetenekleri talim etmesi gerekiyordu. Sahip olduğu eşyalar bu teknikleri verimli bir şekilde kullanmasını ve daha az yorulmasını sağlayacaktı o yüzden bu eşyaların hepsini kullanmaya karar verdi.
Sahip olduğu yüzükler sayesinde saldırı hızı ve düşünme hızı artıyordu ve birkaç pozitif etkileri daha vardı. Ancak garip bir şekilde bu etkilerden bazılarını kullanabilmesi için belirli bir hızın üzerinde koşuyor olması gerekiyordu. Bu yüzden Fixi abla kahramana uygun bir talim alanı ve eğitim planı hazırladı. Bu plana göre sürekli hareket edecek saldırı tekniklerini koşu hızını düşürmeden yapmaya çalışacaktı. Bu hareketleri yapmayı zorlaştıracaktı ancak kahramanımız zorluklardan kaçınan bir insan değildi. Yaptığı şey sıkıcı olmadığı sürece ne kadar zor olduğunun bir önemi yoktu.
Kahraman öğlen yemeği vaktine kadar talim yapmasına rağmen denediği hareketleri bir kere bile düzgün yapmayı başaramadı. Ancak en azından hedeflerin bazılarına hasar vermeyi başarmıştır. Ayrıca aynı anda hem koştuğu hem de saldırı becerilerini kullandığı halde çok da yorulmadığını fark etti. Bedeni neredeyse hiç yorulmamıştı ancak garip bir şekilde zihninin aşırı derecede yorulduğunu fark etti.
Öğlen yemeğini yerken Fixi abla ile kahramanın yaptığı talim hakkında konuştular. Meyveci abla kahramanın çoğu normal insandan daha fazla enerjiye sahip olduğunu dolayısıyla fiziksel olarak çok yorulmamasının normal olduğunu söyledi. Ancak bu talimdi. Gerçek savaş hem bedeni hem de zihni çok daha fazla yorardı o yüzden kahramanın sahip olduğu güç ve enerjiyle yetinmemesi ve bunları arttırması gerekiyordu. Ayrıca şimdi talim yaptığı için yorulduğu zaman tek yapması dinlenmek idi ancak gerçek savaşta yorulmak hayatının son bulmasına sebep olabilirdi. Bunun dışında gerçek savaşta ne kadar çok düşmanla karşılaşacağı belli olmazdı. O yüzden enerjisinin belirli bir seviyenin altına düşmediğinden emin olması gerekiyordu.
Burada devreye takım arkadaşları giriyordu. Takım arkadaşlarının yardımıyla aynı düşmanı daha az enerji ve daha az zaman harcayarak yenmeleri mümkün olabilirdi. Bu şekilde bir takıma ait olmanın faydalarını anlattı Fixi abla. Aslında istese baş melek ile konuştuktan sonra hemen kendilerine takım arkadaşı aramaya başlayabilirlerdi. Fixi abla ise henüz kahramanımız için takım arkadaşları bulup bir takım oluşturmamıştı. Bunun sebebi hem kahramanımızın hem de diğer kahraman adaylarının önce bir süre bireysel olarak çalışıp yeni güçlerine özellikle de baş meleğin kutsamasını aldıktan sonraki güçlenmiş hallerine alışmaları gerekiyordu. En azından bir gün de olsa bu iş için ayırmaları gerekiyordu. Kahraman da bir süre tek başına talim yaptıktan sonra takım arkadaşı aramaya başlayabilirlerdi. Aslında Fixi abla iki tane takım arkadaşı adayı bulmuştu bile. Zamanı geldiğinde onları kahramanımızla tanıştıracaktı.
Bu sohbet sırasında kahramanımız hem zihinsel hem de bedensel olarak dinlenmiş olduğunu fark etti. Yine de zihninin yorulması ona garip geldi. Bu durumu Fixi ablaya sorduğunda bunun suçlusunun yüzükler olduğunu söyledi. Kahraman koştukça onu daha hızlı saldırı yapmaya bunun için de daha hızlı düşünmeye zorluyordu bu yüzükler. Bu da kahramanın zihnini yoruyordu. Ancak bu durum sorun değildi çünkü zamanla kahraman buna alışacak ve hem bedeni hem de zihni güçlenecekti. Bu sayede kolay kolay yorulmayacaklardı. Ayrıca bu yüzükler az da olsa mana harcıyorlardı. Kahramanımız her ne kadar güçlü olsa ve aslında ciddi bir miktarda manası olsa da mana harcamaya çok alışkın değildi. Bu da zihinsel olarak yorulmasına sebep olmuştu.
Bunu duyunca rahatlayan kahramanımız akşam yemeği vaktine kadar talim yaptı. Fixi ablayı dinliyor hatalarını düzeltiyor ve kendini aşırı zorlamıyordu. Yoruldukça saldırı hareketlerini yapmayı durduruyor ama yürümeyi kesmiyordu. Sadece koşu hızından yorgunluğunun seviyesine göre hızlı yürüme ya da normal yürüme hızına düşüyordu. İlginç bir şekilde hareket etmeyi kesmediği halde dinlendiğini hissediyordu kahramanımız.
Bu şekilde akşam yemeğine kadar talim yaptıktan sonra çok yorulmuştu. Enerjisi ve manası itemler sayesinde yenilenmiş olsa da hem vücudu hem de zihni bu kadar harekete alışkın değildi. O yüzden doğal olarak da yorulmuştu. Bu yüzden akşam yemeğini yedikten sonra bir süre meditasyon yaptı ve uyku tulumuna yerleşerek uykuya daldı.
Evet, arkadaşlar bir bölümün daha sonuna geldik. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evren 1
Fantasia3 kişi 3 kahraman ... Bir tanesi içinde bulunduğu ütopyanın farkında değil. İkincisi hiç görmediği halde memleketine hasret bir gurbetçi . Sonuncusu kıyameti görmüş merhametli bir yardımsever. Bedenleri birbirinden ışık yılı uzaklıkta olsada kaderle...