Evet arkadaşlar yeni bir bölümle karşınızdayım.
Yayınlanma tarihi:05.10.2020
Erken uyandığını düşünerek gözlerini açan kahramanımız çadırından dışarı çıktığında güneşin doğmakta değil batmakta olduğunu gördü. Gündüz uyuma meselesine asla alışamayacağını düşündü. Bir yandan esnerken bir yandan da çok acıktığını düşündü.
Henüz tam uyanamamış olmalıydı çünkü sessizce düşündüğünü sandığı şeyi neredeyse bağırırcasına bir sesle söylediğini farketti. Bu duruma baya şaşırmıştı. Bir insan nasıl farkında bile olmadan bağırırdı ki?
Sonra çadırına döndüğünde meyveci ablanın çadırdan çıktığını gördü. Esneyerak kahvaltı hazır olana kadar dolaşmayı teklif etti kahramanımıza. Bu sırada etrafında insanların koşuşturmakta olduğunu farketti kahramanımız. Dikkatini çeken başka bir şey de havanın henüz kararmamış olmasına rağmen insanlar meşalelerini yakmışlardı.
Biraz dolaştıktan sonra kahvaltı yapmaya karar verdiler. Kahvaltıda her zamanki gibi lapa vardı. Bu noktada kahramanımız eve gitmenin heyecanıyla ve çok aç olmasının da etkisiyle lapanın tadına çok dikkat etmeden afiyetle yedi.
Kahvaltı sırasında meyveci abla kamp hayatından bahsetti. Önceki konuşmalarında kamp hayatıyla normal hayatının benzerliklerini gören kahramanımız bu sefer de farklarını görüyordu. Öğrendikçe ne kadar bilgisiz olduğunu görüyordu.
Kahvaltıdan sonra da yürüyüşleri sırasında bu konudan bahsetmeye devam etti meyveci abla.
Normal hayatında çok beğenmese de sürekli yemekleri oluyordu ve aç kalmak zorunda değildi. Ancak kamp hayatının zorluklarından bir tanesi yiyecek bulma sıkıntısı idi. Bir süre yanlarında taşıdıkları yiyecekleri yiyeceklerdi ancak bir süre sonra yolda yiyecek bulmaları gerekecekti.
Gidecekleri yerin durumuna bağlı olarak yiyecek bulmak kolay ya da zor olabilirdi. Meyveci ablanın dediğine göre ise vahşi doğada yitecek bulmak genelde zor olurdu gerçekten zor.
Köylerinin çevresinde yaşayan komşular yüzünden köylerinden fazla uzaklaşamıyorlardı ve ormanın derinliklerine keşfe çıkamıyorlardı. O yüzden kahramanımızın vahşi hayat hakkında pek bilgisi yoktu. O yüzden yiyecek bulma işi kendisine kalırsa muhtemelen aç kalırdı. Bu yüzden vahşi doğada hayatta kalmanın yollarını öğrenmesi gerekiyordu.
Bazı bitkilerin besin değerinin olmadığını biliyordu. Sonuçta çoğu ağacın yaprağı yenmezdi ama bugün yeni bir şey öğrenmişti. Zehirli bitkiler ... Bu bitkiler zehrin kuvvetine göre günlerce karın ağrısı da yapabilirdi yiyeni öldürebilirdi de. O yüzden vahşi doğada yiyecek ararken dikkatli olmak gerekiyordu.
Ayrıca yiyecek sorunlardan sadece bir tanesiydi. İçecek su bulmak , sıcak veya soğuk veya yağmur gibi hava durumu sorunları ve olası vahşi hayvan saldırıları bu sorunlardan bazılarıydı.
Kahramanımız günlük hayatında içecek suyu nasıl elde ettikleri ile ilgilinmemişti hiç. Bu yüzden bu konuda fazla bilgisi yoktu. Ne kendisi bu konuda bir sorun yaşamıştı ne de başkasının yaşadığını duymuştu. O yüzden içecek su bulamama düşüncesi kahramanımıza biraz yabancı geliyordu. Ancak meyveci ablaya güveniyordu ve eğer o bu konu sorun çıkabilir diyorsa bu konu sorun çıkarabilirdi.
Bir süre sonra meyveci ablanın önceki gün çanta getiren arkadaşı yine aynı çantayı getirdi. Meyveci ablanın kendisini arkadaşıyla tanıştırmadığını belirtip sebebini soran kahramanımız sessizlikle karşılaştı.
Meyveci abla cevap vermek yerine arkadaşının getirdiği çantayı sırtlandı , kahramanımıza kendisini takip etmesini işaret etti ve sessizce yürümeye başladı. Bir süre sessizce yürüdükten sonra kahramanımıza yol arkadaşı olarak kendisinden sıkılıp sıkılmadığını sordu. Yeni bir yol arkadaşı olarak o kızı (çanta getiren kız) isteyip istemediğini sordu.
Tüm bu soruların bir tür test olduğunu düşünen kahramanımız meyveci ablanın arkadaşının cinsiyetinden çok ta emin olamadığını farketti. O kızın kız mı erkek mi olduğundan emin olamamıştı. Belki de bu konuda fazla düşünmediği içindi. Meyveci ablaya bu durumdan bahsettiğinde o da "Çadırını bir erkekle mi paylaşmayı tercih edersin yoksa?" diye sordu.
Konunun nasıl buraya geldiğini anlayamayan kahramanımız konuyu değiştirmek için elinden geleni yaptı. Yani elinden geldiğince farklı farklı konular açmaya çalıştı. Mesela zehirli bitkileri anlamanın kolay bir yolunun olup olmadığını sordu. Meyveci abla cevap vermeyince ne zaman lapa yemeyi bırakıp yeni şeyler yiyeceklerini sordu. Ancak meyveci abla bir süre konuşmadı.Kahramanımız da bir süre benzer sipeifik sorular sordu.
Bir süre sessizlikten sonra meyveci abla hiçbirşey olmamış gibi kamp hayatının zorluklarından bahetmeye en son kaldığı yerden devam etti. Bu şekile bir süre hem sohbet edip hem de yürüdüler. Arada molalar da vererek şafak öncesi aydınlığa kadar yürüdüler. Bu noktada meyveci ablanın çantayı getiren arkadaşı yine gelip çadırlarını kurdu.
Bu sırada kahramanımız ise meyveci ablanın arkadaşının çantayı getirdiğinde bir şekilde hızlıca çantayı verip gittiğini o yüzden dikkat edemediğini çadır kurduğu sırada ise çok uykulu olduğu için çok dikkat edemediğini düşündü. Ama o iki işi yapan kişinin aynı kişi olduğundan emindi. Meyveci ablanın arkadaşı güzel bir kız gibi duruyordu. Kahramanımız henüz hem uykusu olduğundan hem de alacakaranlık yüzünden kızı net göremiyordu.
Bu sırada çok uykusu gelen kahramanımız meyveci ablanın da yardımıyla çadırına ve uyku tulumuna girdi ve yavaşça uykusuna daldı.
Evet arkadaşlar bir bölümün daha sonuna geldik. Bir sonraki bölümü bir an önce yazıp yayınlamaya çalışacağım. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evren 1
Fantasy3 kişi 3 kahraman ... Bir tanesi içinde bulunduğu ütopyanın farkında değil. İkincisi hiç görmediği halde memleketine hasret bir gurbetçi . Sonuncusu kıyameti görmüş merhametli bir yardımsever. Bedenleri birbirinden ışık yılı uzaklıkta olsada kaderle...