4 hafta sonra...
"Taehyung ben çıkıyorum. Sen de gelecek misin?"
Başımı olumsuz anlamda sallayıp elimi saçımdan geçirdim.
"Bak, istersen seninle kalabilirim."
Tekrar başımı olumsuz anlamda salladım. "Sınav için notlara ihtiyacımız olacak. Derse gitmelisin."
Sıkıntıyla nefes verip konuştu. "Pekala, görüşürüz " Çıkarken seslendi. "Yemek yemeyi ihmal etme."
Kapı kapanma sesi geldikten sonra oturduğum sandalyeyi biraz geriye çekip yüzümü masaya koyduğum kollarıma gömdüm.
Hiçbir şey düşünmemeye çalışmak çok zordu.
Odama bile girmemiştim. Odama girersem kokusunu duyacağım ve uyurkenki hali gözümün önüne gelecek.
Korkuyordum, yüzleşmekten korkuyordum.
Bir süre aynı pozisyonda durduktan sonra bacaklarım uyuştuğu için sandalyeden kalktım. Jungkook'un odasına gidip yatağına yattım.
Boş boş tavana bakarken bıkkın bir nefes verip yatakta oturur pozisyona geldim.
Aniden gelen sinirle bağırıp yastığa yumruk attım. "Uyuyamıyorum!"
O günden beri uyuyamıyorum.
Yorgunlukla yataktan kalktım. Gözüm kararıyordu. Yemek yemediğim ve uyumadığım için.
Elimle alnımı ovarak evin önüne çıktım. Bu ne kadar iyi bir fikirdi, bilmiyorum.
Onu ilk gördüğüm yere kaydı gözüm istemsizce.
İşte bunun olmasından korkuyordum.
Aklıma gelecekti ve ben acı çekeceğim.
Düşüncelerimi kontrol etmeye çalışıyorken aniden o yeri görmemle tüm anılar aklıma doluştu.
Onu ağlarken bulduğum ilk yer. Yavaş adımlarla oraya ilerledim. Sonra ağır hareketlerle kaldırıma oturdum.
Buruk gülümsemeyle o noktaya bakıyordum. Ağladığı ve benim onu teselli etmeye çalıştığım noktaya.
Sonra gülümsemesi ve adını söylemesi geldi aklıma.
"Annem bana 'Lalalisaa' derdi."
Söylediği cümle beynimin içinde yankı yaparken gözümün önüne gelen gülümsemesi daha da artırmıştı acımı.
Kaldırımdan kalkıp ilerlemeye başladım.
Hastanenin önüne gelmiştim şimdi de.
"Taetae kalbim iyi hissetmiyor."
Benim de iyi hissetmiyor.
Onu hastaneye götürdüğümde kalbinin iyi hissetmediğini söylemişti. Anlam verememiştim. Şimdi anlıyorum da benim de kalbim hiç iyi hissetmiyor.
Hastaneden kaçtığı ve benim onu aradığım an geldi gözümün önüne.
Endişelenmiştim onu bulamam diye. Alışmıştım çünkü. Bir gün içerisinde alışmıştım. Garip gelmişti o zaman bu duygular. Aşk nedir, bilmeyen biriydim sadece.Akşama kadar aramıştım onu. En sonunda bulunca o kaldırıma oturup sarılmıştık ve o uyuyakalmıştı.
O gün ona karşı bir şeyler hissettiğime karar verdiğim ilk gündü.
Jungkook'un başını sallayıp bana baktığı an geldi aklıma. Gözlerim dolu bir halde sırıttım.
"Bu doğru değil."
Demişti de ben dinlememiştim onu.
Onu dinlemem iyi mi olurdu, kötü mü, bilmiyorum.
Eğer o zaman onu dinleseydim şuan acı çekiyor olmazdık.
Ben dinlememiştim işte. Bencillik etmiştim belki de. Aşkın hissettirdiği hoş duyguları tekrar tekrar yaşamak istemiştim.
Aşkın aslında bencillik olduğunu şimdi anlıyorum.
Hastanenin önünden ayrılıp biraz daha yürüdüm. Adımlarım istemsizce o sokağa doğru ilerliyordu.
Mantığım "Gitme oraya." Dese de kalbim "Yüzleşmen gerek." Diyordu.
Sonunda üzüleceğimi bilsem de yine kalbimi seçtim.
Sokağa doğru adımladım yavaşça. Görünürde kimse yoktu.
Sonra gözümün önüne o anlar geldi.
Gerçekleri öğrendiğim ve Lalisa'ya bağırışım.
Hâlâ sinirli miyim peki?
Bu sorunun cevabından kaçabildiğim kadar kaçacağım. Çünkü cevabı hiçbir zaman düşünmek istemedim. Hâlâ daha istemiyorum da.
Lalisa'ya sarılıp gitme diye yalvarmıştım.
Bu da bir bencillikti.
Onu düşünmeyip sadece benimle kalmasını istemiştim. Gitmek zorunda olması saçma geliyordu bana. İlk günler ona çok sinirliydim.
Sonra polisin söylediği şey geldi aklıma.
"Ceza süresi doldu onun. Gitmesi gerekiyor. Kraliçe çok kızacak, öldürebilir bile."
Şuan yaşıyor muydu, onu bile bilmiyorum.
Ve bu beni deli ediyor.
İçimde küçük bir umut onun yaşadığına inandırıyordu beni.
Peki, bu geri döneceği anlamına gelir miydi?
Geri gelmese bile yaşadığını bilmek yetmez miydi?
Sorular baş ağrımı şiddetlendirmeye başlamıştı.
Sarsak adımlarla o noktaya ilerledim. Lalisa gittikten sonra ağlayarak kriz geçirdiğim o noktaya. Jimin ve Jungkook beni sakinleştirmeye çalışmış ama başarısız olmuşlardı. En sonunda Yoongi hyung ağlayarak bana yumruk attığında bedenim yere düşmüştü.
Onları zor durumda bıraktığım için kendime sinirlenmiştim yine.
Gözlerimi açtığımda evdeydim. Kendi yatağımda uyandığımda bağırıp çağırmaya başladım. Jungkook'la kavga ettim. "Beni nasıl bu odaya getirirsin." diye.
Zor günlerdi. Herkes bana karşı sabırlı olmayı tercih etmişti. Çünkü onlar bana benden çok önem veren arkadaşlarımdı.
Onların sevgisini hak ediyor muydum?
Ağrıyan başım ve kararan gözlerim yüzünden yine dizlerim üzerine çöktüm. Tıpkı o günkü gibi.
Güçsüzdüm, hiç gücüm kalmamıştı.
Bedenim tamamen yere düştüğünde gözümün önüne Lalisa'nın gülüşü geldi. Mutlu olmuştum, çünkü bu, rüyamda Lalisa'yı göreceğime bir işaretti.
Yüzünde oluşan minik tebessümle yerde uzanan bu delikanlıyı görenler ambulansı aramıştı.
Bayılmasının sebebini yorgun düşmek sanıyordu doktorlar.
Ama bilmiyorlardı kalbindeki yorgunluk bayılmasının asıl sebebiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Girl From Other Planet •Taelice
Fanfiction"Yani sen uzaylı olduğunu mu söylüyorsun?" Çapkın Kim Taehyung ve başka bir gezegenden gelen Lalisa Manoban'ın hikayesi... Taelice #1 (17/07/2020)