4 yıl sonra
"Ciddi ciddi evlenme teklifi mi ettin?"
Jungkook ve ben şaşkınlıkla Namjoon'a bakıyorduk.
"Evet." Dedi Namjoon. "Dün Jisoo'ya evlenme teklifi ettim."
"YUH!"
Jungkook'la aynı anda bağırınca yerinde sıçramıştı.
"Nasıl ettin? Anlatsana bir."
Namjoon sandalyeye oturup bacak bacak üstüne attı. "Ya Jimin ve Jin yardımcı oldu işte. İkisi iyi ya organize işlerinde falan."
"Aynen." Dedim. "İnsan bize bir haber verir be!"
"Ya sabah akşam çalışıyorsunuz. İşiniz vardı. Gitmeseydiniz siz de görürdünüz."
"Zaten her şey biz gidince oluyor." Dedi Jungkook. "Neyse sen anlat."
"Yemekten sonra bahçede oturduk biraz. Sonra Jisoo mutfağa gitti. Ben de fırsat bu fırsat diyerek elektriği kestim. Jisoo karanlıktan korkmaz. Ama benim korktuğumu bildiği için fener aramaya salona gitti. O orada oyalanırken biz hemen bahçeyi süsledik. Jimin, Jin ve Rosé halletti. Ben hiçbir şeye karışmadım. Yardım edeyim derken süslemeleri mahvediyordum çünkü. Jisoo beni ve Jin'i tanır diye Jimin'i gönderdik salona. Jimin eliyle Jisoo'nun ağzını kapatıp kaçırıyormuş gibi bahçeye götürdü. Ama Jisoo nasıl bağırıyor var ya. Resmen içim acıdı. Keşke yapmasaydık dedim sonra."
"Gerizekalılar öyle iş mi olur? Aynısını bana yapsan teklifi kabul etmezdim."
"Etmedi zaten." Dediğinde kaşlarımı kaldırdım. "Dur bir devam edeyim."
"Bahçeye geldiğinde mumları yaktım. Ortam aydınlandı. Jimin elini çekip hemen Rosé'nin arkasına saklandı. Ben de önünde diz çöküp çok romantik bir şekilde teklif ettim."
"Ne dedin bir söylesene." Dedi Jungkook alaylı bir şekilde.
"E ne dicem benimle evlenir misin, dedim."
"Gerçekten dünyanın en romantik teklifi." Dedim ben de.
"Öyle düz bir şekilde demedim ama. Gözlerine baktım, sonra elini tuttum ve benimle evlenir misin dedim."
"Çok şey değişti şuan." Dedi Jungkook.
"Bir susun lan. Anlatamadım yarım saatte."
Ağzımızı fermuar yapınca devam etti anlatmaya.
"Ben evet diyip bana sarılacak zannederken mumlardan birini alıp koşturmaya başladı. Bir benim peşimden koşuyor, bir Jimin'in. Sonra hiçbir şeye karışmamış gariban Jin'in tişörtünü yaktı. Jin de bağırıyor ama öyle böyle değil. Sanki alev aldı tüm tişört. Köşesi birazcık yanmış sadece."
İstemsizce gülmeye başladık. Görüntüleri hayal edince komik oluyordu. O anları görmeyi isterdim.
"Sonra Jin gitti. Jimin'le Rosé de gitti. İkimiz kaldık. Havuzun başına geçip oturdu. Ben de yanına oturdum. Çekindim söylemeye. Kabul etmez belki diye. Sonra bana sarılıp 'Seni seviyorum' dedi. 'Yani kabul ediyor musun' diye sordum ve 'Evet' dedi."
"Sonra da Namjoon havuza düştü."
Duyduğumuz sesle bakışlarımız ofis kapısına döndü. Jisoo gelmişti. Namjoon hemen toparlanıp yanına gitti. "Hayatım, bir şey mi oldu?"
"Düğün tarihi alacaktık bugün. İşlerim bitti, gidebiliriz."
Namjoon'la Jisoo gittiğinde Jungkook'la bakıştık.
"Havuza düştü mü dedi o?"
(...)
"Şu okul yıllarını özlemeyen de ne bileyim."
"Ben özlemiyorum. Her gün beraberiz zaten. Bıktım sizin suratınızı görmekten."
Yoongi hyung, Jimin'le tartışmaya başlayınca yanlarından ayrılıp bahçeye çıktım. Peşimden Hoseok gelmişti.
"Taehyung..." dediğinde arkamı döndüm. "Efendim"
"Albüme bakarken bu fotoğraf düşmüş yere."
Elinden fotoğrafı alıp baktım.
Lalisa ve ben..
Ne diyeceğime karar veremedim. Öylece fotoğrafa bakıyordum. Jungkook'un sesi durumu kurtardı.
"Yemek hazır! Gelin lan!"
Fotoğrafı cebime koyup "Hadi gidelim" dedim.
Yemek masasında herkes yerleşmişti. Ben de Yoongi hyungun yanına oturdum.
Yemeği Jin hyung yapmıştı. Aramızda en iyi yemek yapan o çünkü. Yoongi hyung da iyi yemek yapar ama üşenmiştir kesin.
"Biz uzun süredir bowlinge gitmiyoruz. Bu akşam gidelim mi?"
Jungkook'un sorduğu soru üzerine bakışma yaşandı. "Bence uygundur." Dedi Jimin. Namjoon ve Jin hyung da kabul etti. Hoseok Yoongi hyungu ikna etmeye çalışıyordu. "Uf bıktım sizden. Geliyorum tamam." Dediğinde Hoseok gülümseyerek bana döndü. Bakışlar bendeydi.
"Siz gidin ,benim bitirmem gereken bir proje var."
"Hyung o proje için daha zaman var. Beraber bitireceğiz zaten. Neden acele ediyorsun?" Dedi Jungkook.
"Temelleri atmamız lazım. Bu gece onu halledeceğim." Diyip gözlerimi onun gözlerine diktim. Biraz sonra anlayıp "Doğru evet. O zaman Taehyung gelmiyor. 6 kişi gidiyoruz ve kızlar siz gelecek misiniz?" Diye sordu.
Onlar da onaylayınca saati konuştular. Ben de o sırada masadan kalkıp tabağımı mutfağa götürdüm. Salona döndüğümde diğerleri de kalkmıştı. Masayı topladıktan sonra diğerleri gitti. Jungkook da üstünü değiştirip evden çıkacaktı. Yerim salonda onu bekliyordu.
Odama gidip yatağıma yattım. Taşınmıştık. Artık o eski odam yoktu. Anılarla dolu eski odam..
Zor olmuştu taşınmak ama gerekliydi. Üniversite bittiğinde bir şirket kurduk. Jungkook ve ben iş ortağı olduk. Kolay olmadı tabi ama şuan şirketin durumu oldukça iyi.
Fotoğraf aklıma gelince cebimden çıkardım.
Hâlâ acı veriyordu ama eskisi gibi değil.
Alışmıştım belki de. Ya da unutmuştum.
Fotoğrafta Lalisa, ben ve Yeontan vardık. Yatağıma çıkmaya çalışan Yeontan'ı kucağıma alıp fotoğrafı gösterdim.
"Tannie bak...biz. Lalisa da var. Hatırlıyor musun o günü? Kediyle arkadaş olmuştun. Ah çok komikti."
Yine gecikti..
Gerçekten zorlanıyorum bölüm yazarken.
Bu yüzden bölüm yazmam uzun sürüyor.
Özür dilerim :(
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Girl From Other Planet •Taelice
Fanfic"Yani sen uzaylı olduğunu mu söylüyorsun?" Çapkın Kim Taehyung ve başka bir gezegenden gelen Lalisa Manoban'ın hikayesi... Taelice #1 (17/07/2020)