1K olmuşuz. Çok teşekkür ederim okuyanlara. Heyecan yaptım ehehe.
Neyse hadi size iyi okumalar ♡"Taehyung artık okula gelmelisin. Senin yerine imza attığımı anladılar, ceza yiyordum az kalsın."
Jungkook başımda konuşurken elimde tuttuğum fotoğrafa baktım. Onun dedikleriyle hiçbir alakası olmayan bir soru sordum.
"Sence ondan vazgeçmeli miyim?"
Jungkook sesli bir nefes vererek yanıma geldi. Elini omzuma koyup konuştu. "Eğer mutlu olacaksan evet."
Yine alakasız bir soru sordum. "Siz...bana karşı çok sabrettiniz. Peki ben, sizin sevginizi hak ediyor muyum?"
Kaşlarını çatarak yüzüme baktı. "Bana bak Taehyung! Sinirlerimi bozma benim!"
Ciddi olduğuma dair bakışlar yolladığımda gözlerini kapıya dikip konuştu. "Annen öldüğünde..." diyip bana kısa bir bakış attı. "Çok zor zamanlar geçirmiştin Taehyung. Gerçekten çok zor olmuştu. Hep kızgındın, üzgündün. Sürekli kavga çıkarıyordun. Eğer seni sevmeseydim o an arkadaşlığımızı bitirirdim ve yıllarca aramızdaki ilişki bir anda yok olup giderdi. Ben seninle kalmayı tercih ettim Taehyung. Çünkü dostluk, arkadaşının en kötü anında yanına olmaktır. Sen ne yaşarsan yaşa, senin yanında olacağım. Diğerleri de yanına olacak tabiki. Hepimiz seni seviyoruz ve bunun karşılığında sadece iyi hissetmeni istiyoruz. Sevgimizi hak ediyorsun Taehyung, senin kalbini biliyoruz, bize değer verdiğini, bizi üzmekten nefret ettiğini, hatta bu zor zamanlarında bile bizi üzdüğün için kendine sinir olduğunu biliyoruz. Bu yüzden daha fazla aklını yorma."
Ona sıkıca sarıldığımda karşılık verdi. "Sizin benden istediğiniz tek şey iyi hissetmem ve ben de bu isteği yerine getireceğim Jungkook. Ondan vazgeçeceğim. Yani deneyeceğim en azından."
...
"Ooooo"
Kampüse geldiğimde bahçede oturan gruptan sesler yükselmeye başladı.
Jimin yanıma gelip elimi öptü ve alnına götürdü. "Hoş geldiniz dedecim."
Bu haline güldüğümde Jin bağırmaya başladı. "Oha!"
"Noldu?" Dedim kaşlarımı çatarak.
"Olum bu gülebiliyormuş ya!"
Diğerleri Jin'in soğuk esprisine gülerken ben göz devirdim.
Onların yanına masaya oturmak için adım attım ama Yoongi hyung hemen kalkıp omuzlarımdan tuttuğu gibi beni kendi yerine oturttu. Sonra da kulağıma fısıldadı.
"Bak 3 saattir burada oturuyorum. Götümle ısıttım. Hadi yine iyisin."
Dediğine karşılık gülmeye başladım. Cidden hepsi ayrı ayrı kafayı yemişti.
Elinde kahvelerle masaya gelen Hoseok beni görünce kahveleri düşürdü ve üstü yandı.
"Ah yanıyorum!"
Biz şaşkınlıkla ona bakarken dans etmeye başladı.
"Fireee"
Bu haline herkes güldüğünde eğilip selam verdi ve karşıma geçti. Elini uzatıp "Ben Hoseok. Hope da diyebilirsiniz bayım."
Uzattığı ele vurup "Mal" dediğimde gözlerini kısıp "cık cık cık" yaptı sayısız defa. En sonunda Jisoo kafasına vurunca sustu. "Namjoon hyung manitin beni dövüyor."
"Manit mi?" Diye sordu Jisoo.
"Ne oldu beğenemedin mi? Aga bu kızları mutlu edemezsiniz zaten." Dediğinde Jisoo ve Rosé masada olan tek kızlar olarak Hoseok'a saldırmaya başladılar.
Keyifle onları izlerken gözüm etrafa bakınan Jungkook'a takıldı. Tam ne oldu diye soracaktım ki arkadan sarılan Yerim'le çattığı kaşları düzeldi.
Lalisa gelmişti aklıma. Ona sarıldığım, kokusunu içime çektiğim-
Düşüncelerimi bölen şey Wendy'nin sesi olmuştu.
"Taehyung yaşananları öğrendim ve gerçekten üzgünüm. Evet, kötü bir başlangıç yapmıştık ama bence yeniden başlayabiliriz. Tabiki sadece arkadaş olarak."
Arkasından Yerim ve Jungkook pür dikkat bana bakıyordu. Sahte bir öksürük sesi çıkarınca gözlerini kaçırdılar.
Elimi uzatıp konuştum.
"Aramıza hoş geldin Wendy."
...
Kampüste dersler bittikten sonra bizimkiler Jennie'nin çalıştığı kafeye gittiler. Beni de sürüklediler tabii.
"Iyi görünüyorsun Taehyung."
Jennie'ye gülümseyerek karşılık verdim. "Daha iyiyim, teşekkürler."
Siparişlerimizi aldıktan sonra bize eşlik etti. Hatta Kai de işi bitince sohbetimize katıldı. İlk günlerin aksine iyi iletişim kurmuştuk.
Söylediğim çilekli süt geldiğinde herkes bana garip bakışlar yolladı. Tabi durumu anlayan Jungkook olmuştu. Önümdeki çilekli sütü alıp kendisi bir dikişte içti ve çöp kutusuna fırlattı.
Öfke dolu bakışlarımı gönderdiğimde gülümseyerek "Rica ederim." Dedi.
Kesinlikle Lalisa'yı unutmamda en büyük yardımcım Jungkook olacaktı.
...
Kafeden ayrılalı 4 saat olmuştu. Proje ödevi için biraz araştırma yapmıştık ve saat 12'ye geliyordu. Jungkook yatacağını söyleyip odasına çekildiğinde Yeontan'ı dışarı çıkarmaya karar verdim.
Ben kötüyken yanımdan ayrılmamıştı. Jungkook birkaç kez onu çıkarmayı denemişti ama minik dişleriyle Jungkook'un elini ısırmaya çalışmıştı.
"Gel bakalım Tannie. Biraz gezelim."
Tasmasını takmadım. Onu kucağıma alıp gezdirecektim. Sonra da çimenlere bırakırdım ve biraz koşup yanıma gelirdi.
Hava sıcak olduğunu için üzerime bir şey almayıp yanıma sadece telefonumu ve Yeontan'ı alarak evden çıktım.
Loş sokak ışığının aydınlattığı sokakta yürürken Tannie'yi seviyordum. Onu çok ihmal etmiştim. Küçük dostumun sevilmeye ihtiyacı vardı.
Çimenlik bir araziye geldiğimizde onu serbest bırakıp ağaca yaslandım. Başımı gök yüzüne çevirdiğimde pembe gezegen dikkatimi çekti.
Gözlerim dolmaya başlamıştı. Yeontan hissetmiş gibi yanıma gelip kucağıma atladı. Bir elimle onu severken diğer elimle gezegeni gösterdim.
"Bak Tannie, ne güzel parlıyor değil mi?"
"Lalisa orada olduğu için öyle güzel parlıyor. Lalisa hâlâ hayatta. İnanıyorum."
O gece orada Yeontan'a Lalisa'yı anlattım. Tekrar tekrar...
Özür dilerim Jungkook, vazgeçeceğim derken bu kadar zor olacağını düşünememiştim.
O günden sonra Taehyung,gündüzleri mutlu gözükse de her gece o yere gelip pembe gezegene bakarak ağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Girl From Other Planet •Taelice
Fanfiction"Yani sen uzaylı olduğunu mu söylüyorsun?" Çapkın Kim Taehyung ve başka bir gezegenden gelen Lalisa Manoban'ın hikayesi... Taelice #1 (17/07/2020)