Shawn'dan...Sabah kalktığımda hemen duş alıp üzerime sevdiğim gömleği ve altına da jeanimi geçirdim. Odadan çıkıp alt kata indim. Jack'ler kanepede oturup telefonlarıyla oynuyorlardı. Ara sıra da Ethan'la konuşuyorlardı. Hepsinin Ethan'dan haberi vardı. Onlara olan biten her şeyi anlatmıştım ve onlar da Judy'e bu iş için minnetdardılar. Tam da benim gibi...
Judy demişken bu gün gidib onunla konuşacaktım. Ama ondan önce yapmam gereken şeyler vardı. Mesela Ethan ve arkasında duran piçleri araya sıkıştırmak gibi mesela.
"Ne yapıyorsunuz çocuklar?" dedim ve kendimi kanepeye attım. Benim için son derece yapmacık Ethan gerizekalısı için samimi bir gülümseme gönderdim.
"Ne yapalım öyle işte. Boş boş zaman harcıyoruz." aferin Espinosa.
"Hadi dışarıya çıkalım." Nash Nash'liğini yapıp öne atıldı.
"Nereye?"
"Hani her zaman gittiğimiz restoran varya oraya gidelim sonrasında da bakarız. Belki sonra da bowlinge gideriz." ayağımı bacağımın üzerine atıp arkaya yaslandım.
"Her zaman gittiğiniz yer neresi?" duymak istediğim soruyu duyunca memnunca gülümsedim.
"Şehrin çıkışında büyük restoran var belki bilirsin. Orada tanıdığım şef var her zaman güzel yemekler yapar."
"Ah evet biliyorum. Ben yeni olduğum için sizinle ilgili çok şey bilmiyorum. Kusurlu sayın."
"Yok, problem değil Ethan. Zamanla öğreneceksin." dayaklarımı...
"Ne dersiniz gidelim mi?"
"Ben varım." dedi Cam elindeki kahvesini yudumlarken. "Hem ev yemeyi yemeyeli baya oldu."
"Ben dünden hazır." dedi bu kez Nash. Matthew da geleceğini bildirmek için elini kaldırdı. Geriye bir tek Jack'ler kalmıştı. Yüzlerine baktım.
"Abi ben bugün havamda değilim." dedi Johnson. "Biraz hasta gibi hissediyorum kendimi."
"Sen bilirsin. Gelirken ilaç ister misin?" tüm samimiyetimle sordum.
"İyi olur."
"Peki sen Gilinsky?" yüzünde pis bir sırıtış yarandı.
"Ben bir manita kaptım. Onunlayım bugün." gülüp ayağa kalktım. Her kes ayağa kalktıktan sonra evden çıkıp arabaya bindik. Radyodan şarkı açıp ortamın havasını dağıttım. Nash arada bir Ethan ve Matt ile konuşup eğleniyordu. Bense son derece yola odaklanmıştım. Olacakları bekliyordum. Dikiz aynasından baktığımda Ethan telefonuyla ilgileniyordu. Tam da istediğim gibi.
Normal hızla arabayı kullanıp şehir dışına ulaştım. Issız yerlerdi.
Restorana daha iki yüz metre kala karşıma siyah Volkswagen'in çıkmasıyla frene basmak zorunda kaldım. Ani frenle yolcu koltuğunda oturan Nash ileriye savruldu.
"Ne sikim oluyor böyle." diye söylendi Matt arkadan. Aynadan baktığım da arkadan da aynı marka arabanın olduğunu gördüm. Her iki taraftan çevrelenmiştik. Pekala...
Anahtarı çevirip arabadan çıktım. Benden sonra diğerleri de indi. Şu anda büyük yolun ortasında 3 araba arka arkaya dizilmiş duruyorduk. Buralardan geçen olmadığı için seste yoktu. Karşımızdaki arabadan 3 kişi indikten sonra arkadakine bakış attım. Oradan da 4 kişi binmişti.
"Nasılsın Mendes?" sesin sahibine baktım. Ah ben bunu nasıl düşünmem. Bunu William'dan başkası yapmazdı.
"Ooo William. Seni buralarda görmek ne güzel. Gerçi ben seni hapishanede çürüdüğünü falan düşünüyordum." ellerimi cebime sıkıştırarak rahat tavıra takındım. Şaşırdığı her halinden belliydi. Adamları yavaş yavaş etrafımızda çember haline gelirken ilerleyip karşımda durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Crazy | Shawn Mendes
Fanfiction"Sen deli misin be adam?" "Evet, sen deli ettin beni!"