Asım ağa elinde ki fotoğraf ve mektuba bakarken ağlıyordu.
Sevdiği kadının ölüm haberini almıştı.
Onu Mardin'e getirip özgür ruhlu deli kadınını kafese koymak istememişti. Onun özgürlüğü için ondan uzak durmuştu. Şimdi köpekler kadar pişmandı. Eğer o yanında olsa belki mutluluğu solacak fakat yaşayacaktı.
"Miram.."
Fısıltısı kan gibi kızaran gözleri çökmüş haline hiç yardımcı olmuyordu.
Ondan bir kızı vardı ancak Asım bunu kadını öldüğünde öğrenmişti. Sevgilisine benzeyen kızın resminden gözlerini ayırmadı.
Miram'ın mavi gözleri ve sarı saçları...
Sadece duruşunda ki umursamazlık ve rahat bakışlar Asım ağaya benziyordu.
Miram güleç yüzlü bir kadındı. Gördüğünüz an bütün yorgunluğunuzu bir büyü gibi üzerinizden alan.
Tüm gece okuduğu mektubu geri açtı.
Ezberlediği satırlarda gezerken irisleri, gözlerinden bir kaç damla daha aktı.
"Asım eğer bu mektup sana ulaşırsa artık kızımı senden olan parçamı koruyamayaçağım demektir. Didar'ı yanına al sevgilim. O benim gibi değil. Kırılgan bir çocuk. Ona sevgimi ver. İyi bak."Kızını ondan neden sakladığına dair yada söylemediğine dair hiç bir açıklama olmayan mektup kalbini acıttı.
Miram bu kadar mı ondan uzak ve ona karşı güvensizdi.Nefes almak zor gelince bağırdı.
"Şenol'a söyleyin kızımı buraya getirsin!"
***
Didar üzerine fotoğraf çekilirken annesinin zorla giydirdiği gri uzun elbiseyi giydi.
Evinde makyaj masasına oturup kendine tekrar tekrar baktı.
Her baktığında bunun bir hayal olmasına dair korkusu arttı. Sanki Parlas bir yerden çıkacak ve kolundan tutup sürükleyerek onu depoya kilitleyecekti. Korkuyla irileşen gözleri aynada ki bedenine düştü.
Eli titreyerek pürüzsüz düz karnına gitti.
Bir zamanlar orada olan bebeği hiç var olmamıştı.
Didar uçurum kenarında dayaktan yere serilmişken ölüm ona adım adım sevdiği adam tarafından sunulurken gözlerini annesinin cenazesinde açtı.
Geçmişe dönmüştü.
Bu evden istese kaçıp gidebilirdi. Şenol onu bulamadığında geri dönecektir. O hiç Mardin'e gitmeyecekti.
Bir çok kez niyet edip kapıya doğru gitmişti hazırladığı bavulla.
Ancak kapının önünde ona seslenen çocuğunun sesi kulaklarına ulaştı.
Kapının önünde Onun için ölen said ve Yelda kanlı elbiselerle bekliyordu.
"Sen olmasaydın Said'ime asla kavuşamazdım abla" dedi üvey kardeşi Yelda.
Eğer Mardin'e girmezse evlenmek zorunda kalan Yelda olacaktı. Bu yüzden çok mahçuptu ölen kardeşi ona.
Said ve o minnettarlığını canlarıyla ödemişti.
Said ona yalvaran bakışlarla baktı.
"Gitme yenge"
Gözlerini sımsıkı yumduğunda Didar kalbini sertleştirmeye çalıştı. oğlunun ağlamaklı seslenişini duydu.
"Anne beni istemiyor musun artık?"
Tüm duvarları yıkılırken ağlayarak geri dönmüştü odasına. Yarım günün sonunda gri elbisesini giyip makyaj masasında kendisine baktı. Çöktüğü yerde ağlamasının nedeni geçmişten farklıydı. Ölen annesine değil kendisine ağlıyordu.
Ne yapacağını bilememek onu daha da korkutuyordu.
Mardin'e o cehenneme dönmek istemiyordu. İstemiyordu ancak arkasını dönüp de gidemiyordu. On yedi yaşında ki bedeni acılar yaşamış eski otuz yaşında ki Didar'ın zihniyle birleşmişti.
Yaşlı hissediyordu ancak çok gençti.
Aynaya bakarken bakışları keskinleşti. Bu yaşamda olayları bildiği için cahil didar gibi olmayacaktı.
Kocası olacak o katil adamı sevmeyecekti. Üzerine kuma getirilen kadınla Parlas'ın arasına girmeyecekti.
Didar aklına gelen çıkış yoluyla telefonunu aldı.
Telefon ilk çalışta açıldı.
"Merhaba Ekrem amca"
Annesini seven adamı kullanması gerekse de bunu çocuğu için yapmalıydı Didar.
"Didar kızım.."
Yorgun acı dolu ses kulaklarına ulaştı.
Önceki hayatında Didar Asım ağa yüzünden Ekrem amcasını uzaklastırmıştı. Aşk rakibiydi babasıyla Ekrem amca.
Didar babasına koşarken güvendiği ilk adamın aslında onu ateşe artacağından habersizdi.
Yanlış kişiyi seçmişti. Annesinin neden babasından uzak durduğunu hiç anlamamıştı Didar ilk zamanlar. İçten içe baba sevgisini tadamamanın tek sebebinin Ekrem olduğunu düşünüp onu suçlamıştı.
Oysa annesi tanımıştı sevdiği adamın ne olduğunu. Ona hiç güvenmemekte haklıydı.
Törelere gözü kapalı ibadet eden bir adamdı babası. Evet Didar'ı sevmişti ancak kızını kurban edecek kadar da töreye tapıyordu.
"Senden bir iyilik isteyebilir miyim?"
"Elbette kızım söyle yeter. Sen miram'ın kızı olsan da benimde kızım sayılırsın"
Didar acı acı güldü.
"Teşekkür ederim Ekrem amca."
Kısa bir sessizlikten sonra konuşmaya devam etti.
"Annemin ve benim tüm mal varlığımı senin yönetmeni istiyorum. Şirketinden hisse almak istiyorum"
Bahçeli iki katlı evleri vardı. Annesi araba düşkünüydü evden pahalı bir arabaları ve bankada birikmiş birikimleri sigorta derken yaklaşık iki milyara yakın para çıkacaktı.
"Kızım paraya mı ihtiyacın var? Söylemen yeter" dedi Ekrem panikle telefonda.
Didar içten bir tebessümle yanıtladı.
"Hayır Ekrem amca. Babam beni almaya gelecek ve ben paramı değerlendirmek istiyorum. Gelecekte İstanbul'a döneceğim."
Telefonun diğer ucunda uzun bir sessizlik oldu.
"Baban..."
Sözünü devam ettiremeyen adamı yanıtladı Didar.
"Evet kim olduğunu biliyorum. İstediğimi yapacak mısın Ekrem amca? "
Ekrem'in sesi boğuldu.
"Didar gitme kızım..."
Ekrem bile farkındaydı diye düşündü Didar. O bile babasının nasıl biri olduğunu biliyor. Bir insanları tanıyamayan bendim.
"Ekrem amca, sana amca diyorum ama sen benim babam gibisin. Ancak gitmeliyim. Annemin sevdiği adamı tanımalıyım."
Aklına gelen ilk sebebi söylemişti. Ona geçmişe geri döndüğünü Mardin'e gitmek istemediğini ama oğlunun doğması için gitmesi gerektiğini söyleyemezdi. Hayatın ona ikinci şansı tuhaf bir şekilde verdiğini anlatamazdı.
"Bir şey olursa ne olursa olsun beni ara Didar. Olur mu kızım?"
Didar tekrar kıkırdadı. Gülüşü ağlamaklı gibiydi. Ekrem kızın durumunu annesinin ölümüne yormuş garipliği farketmemişti.
"Annemin avukatıyla konuşacağım Ekrem amca. Sizin şirketten hisse aldığımı Asım ağaya bile söyleme. Mardin'de hayatımın sonuna kadar kalmayacağım."
Oğluna hamile kaldığı yılları hesap etti. On dokuz yaşında anneydi Didar.
"İki yıl sonra geri döneceğim. Belki daha az"
Ekrem'in sesi canlandı. Belki miram ölmüştü ancak Didar annesinin gölgesi gibiydi. Ona çok benzeyen kızın yanında olmasını elbette oda istiyordu.
"Tamam kızım vekaletin geçici olarak bende. Baban gelmeden işleri halledeceğim."
Söylemek istediğini anlayan adama içten içe teşekkür etti.
"Ekrem amca bir şey daha var. Ben geri dönmek istediğimde sorunlar olacaktır..."
Ekrem hemen araya girdi.
"O konuda endişelenme kızım sen"
"Teşekkür ederim" dedi Didar telefonu kapatmadan önce en içten şekilde.
Geri dönüşü ve yaşamı için gerekli ortamı hazırladıktan sonra bavulunda ki kıyafetleri daha mütevazi olarak değiştirdi.
Gidecek çocuğunu alıp o adamı sevdiği kadına bırakıp geri dönecekti. Bu sayede Yelda ve Said birbirine kavuşabilirdi. Bir taşla iki kuş denir buna.
Geçmişte Parlas'ın sevgisini kazanmak için yaptığı hiç bir şey yapmayacağı için çevresinde kiler de zarar görmeyecektir.
Aklına gelen isimle olduğu yerde dondu.
Kuzey...
Gözleri dolarken kalbi sıkıştı. Parlas'tan istediği aşkı bu adam hiçbir şey yapmamasına rağmen ona elleriyle sunmuştu.
O adam bu hayatta ölmeyecek. Derin bir nefes alıp verdi. O adamın ölmesine de engel olacaktı.
Tıpkı Parlas'ın kardeşi Hazan gibi sevdiği kişileri koruyup geri dönecekti.
Rahat bir nefes alıp elini karnına koydu.
"Senin için geri döneceğim oğlum"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miram'ın kızı
ChickLitGenç bir kızdı masumiyetini çaldılar! Bir kadın oldu. Ve kadındı artık o kara gecede bir çığlık, kaldırıma yağan yağmur. Kadındı ıssız sokaklarda ki hıçkırık sesi Kadındı Beyaz ipekte ki Kanlı leke Kadındı İpe geçirilmiş ölümde ki soğukluk kadındı...