Bölüm 2

1.6K 42 2
                                    

Herkesin gözleri üzerinde iken sessizce tanıdık bir o kadar yabancı olan konağa girdi Didar.
"Hiç Türk'e benzemiyor abla"
Asım Bey'in en küçük oğlu Yelda'nın eteğini çekiştirerek söylendi.
"Bizim kardeşimiz mi?"
Çocuğun basit soruları konakta ki insanları gülümsedi.
Didar geçmişte hiç ilgilenmediği çocuğa bakarken oğlunu hatırladı. Geldi geleli soğuk olan suratı ilk defa küçük çocuğa bakarken gülümsemesi ile aydınlandı.
Asım o sıra kızını gördü. Gülümseyen yüzü gözlerimin önüne Miram'ı getirdi.
"Miram.."
Seslenişi karısı tarafından duyulacak kadar yüksekti.
Üzerine gelen kadını hiç görmemişti. Asım'ın gizli aşkını hep görmek istemişti.
Şimdi karşında ki kız çok güzel ve nadir bir görünüme sahipti.
Neden kaybettiğini o an anladı Ezo.
Eğer annesi kızı kadar güzelse kazanma şansı en başından yoktu. O kadının Asım'ın peşinden gelmemesine ölmüş olmasına şükretti içten içe. Sonra yaptığı yanlışı fark ederek utançla başını eğdi.
Ezo acımasız bir kadın değildi. Annesi yeni olmuş bir kıza bakarken annesinin ölümüne sevinmek onu rahatsız etti.
"Avluda daha ne kadar bekleyeceksin kızım içeri geç"
Samimi konuşması Asım ve diğerlerini de hareketlendirdi.
"Yol yorgunusundur geçelim."
Şenol bavulu Ayşe'ye teslim edip avludan çıktı.
Ayşe konağın hizmetçileridendi. Şenol ve Hatice'nin kızıydı.
İkisi de Asım ağaya çalışıyordu.
Didar tanıdık gelen ona yabancı yüzlere tekrar tekrar baktı. Daha genç ve daha daha mutluydu herkes.
"Kızım "
Asım Ağa'nın seslenişiyle Didar kafasını kaldırıp yaşına rağmen yakışıklı görünen adama baktı.
"Efendim?"
Ona bu hayatında kolay kolay baba demeyecekti. Bu kelimeyi bir şey satın almak için satacaktı Didar.
Yelda'nın hayatına karşılık verecekti.
Asım ağa kafasıyla onaylarken hayal kırıklığını gizledi.
"Senin varlığından haberim yoktu. Umarım beni suçlamazsın"
Didar kafasını iki yana sallayıp gülümsedi.
"Annemin kararlıydı. Ona saygı duyuyorum sizi suçlamıyorum."
Resmi konuşma Asım'ın kalbini cam kırıklıkları ile doldurdu.
"Hoş gelmişsin kardeşim"
Miraç güleç yüzüyle baktı kıza. Bariton ses Didar'ı dalgınlığından uyandırdı. Önceki hayatında Miraç'ı çok kısa tanımıştı. Didar konağa geldikten iki hafta sonra öldürmüşlerdi. Karşılığında kan davası çıkmaması için kızlarından birini istemişlerdi Asım ağadan.
Uzun boylu delikanlıya baktı. Üvey abisi Asım ağaya benziyordu. Siyah saçlar siyah gözler esmer bir adamdı. Yanaklarında ki gamzesi gülümsediğinde hoş bir sürpriz yaparak ortaya çıkıyordu.
"Hoş bulduk"
Hayatını yok eden hatayı yapan kardeşine acı dolu bir gülümseme verdi. Kendi hayatını yok ettiği gibi hatası ona kadar uzanmıştı. Geçmiş hayatında tanımadığı adama öfkesi ve kini büyümüştü. Parlas sürekli ona Miraç'ın kardeşi derdi. Bir katil gibi bakardı gözlerine. Miraç kavgaya karışıp Parlas'ın kardeşini vurmuştu. Hoş Miraç ölümden kurtulamamıştı.  Didar o günkü olayları hatırlamaya çalıştı. Ancak anılar net değildi sonuçta olanlar ölüm yaklaşmadan ona on üç yıl önce olmuştu.
"Bir isteğin olursa söyle çekinme" Miraç kızın ona yaklaşımından hoşlanmıştı. Kim nadir bir güzellikten gelen samimi gülümsemeye karşı koyabilirdi ki? Sanki Didar ona babasından daha samimi yaklaşmış gibi geldi. Erkeklik egosu tatmin olurken Korhan gözlerini daha da iri açtı.
"Me-merhaba "
Kekeleyen çocuksu ses Didar'ın dikkatini üzerine çekti. Küçük çocuğa konağa göstermediği en samimi gülüşünü tekrar gösterdi.
Oğlu şimdi yaşasaydı onun yaşlarına yakın olurdu.
"Sesinde yüzün kadar hoş"
Kısa bir merhabadan daha iyi bir karşılama sundu.
Kıpkırmızı olan çocuk ablasının arkasına saklandı.
"Hoş geldin kızım artık sende benim bir kızım sayılırsın. Bir isteğin olursa çekinmeden söyle" Ezo kızın çocuklarına olan tavrı yüzünden mi bilinmez içi biraz ısınmıştı ona.
"Teşekkür ederim "
"Yol yorgunusundur. Hatice Didar'a odasını göster"
Asım'ın keskin sesi ortamdaki merakı dağıtmayı başarmıştı.
"Ben de yardım edeyim" diye atladı Yelda. İstanbul'u merak ediyordu. En çokta yeni kardeşini. Hep kendi yaşlarında bir kardeşi olsun istemişti. Ona bir abi bir erkek kardeşi veren anasını da zorlayamamıştı. Arkadaşlarını kız kardeşleriyle olan diyaloglarını izlerken hep bir özlemle bakardı. Hatice Yelda ile birlikte önden yürüyüp odasına götürdüler. İkinci katta balkonu olan sevimli odayı görünce anıları zihnine dolmuştu Didar'ın.
Kapı hızla açılmış ağlamaktan kızaran gözlerle Didar önünde diz çökmüş yalvarıyordu ona.
"Ne olur Didar yardım et. Ben onla evlenemem"
Didar merakla baktı üvey kardeşine "ne evliliği? "
"Miraç ...o.. o Eşat Ağa'nın büyük oğlunu vurmuş .. abimi öldürecekler infazı yarın...hıg.. hı.. Kan davası olmaması için .. evlen..direcekler"
Ağlamaktan boğulan sesi hıçkırıkları kesik kesik anlattığı olay Didar'ı öfkelendirmişti.
"Bu nasıl olur ?!"
Sinirle yataktan çıktı.
"Miraç'ı öldürdükleri gibi bir de evlilik mi? Dalga mı geçiyor bunlar babam ne dedi?"
Yelda babasından bahsedildiğini duyunca daha çok ağladı.
"Babam töreye karşı çıkmaz Didar. Yardım et ne olur benim evlenmeme izin verme. Said'ime kavuşamazsam yaşayamam"
O gün öğrenmişti Didar Yelda'nın Said'i sevdiğini.
"Beğendin mi odayı?" Yelda'nın güleç yüzünü görünce onun bu yükle yaşamasını istemedi. Eğer evlilikleri olaydan önce olursa ... Yelda ona borçlu hissetmeyecekti. Asım ağa da Yelda'nın yerine geçmek istediği için kendisini suçlamayacaktı.
Kendisini suçlardı(!)
Gerçek suçluyu suçlaması daha makuldu.
Oğlu için nasıl olsa yeniden evlenecekti kendi katiliyle.
Didar gülümseyip elini tuttu Yelda'nın anı yakınlaşma Yelda'yı da şaşırtmıştı.
"Hep bir kız kardeşim olsun istemiştim" dedi Didar onun hayalini ona söylerken. Bu hayal Yelda'ya aitti.
İçinde yalanı yüzünden ufak bir vicdan azabı çekse de görmezden geldi.
Yelda'nın şaşkın ifadesi büyük bir gülümsemeye döndü.
"Bende!" Dedi heyecanla.
Didar kıkırdayıp onu yatağa çekip oturttu.
"Neden kız kıza sohbet etmiyoruz? Yaşlarımız yakın ve ben senin yanında daha rahatım."
Sanki ona itiraf etmiş gibi nefesini verip beklentiyle mavi gözlerini Yelda'ya dikti.
Yelda kıkırdayarak özlemini duyduğu bu ana balıklama atladı.
"Hatice sen git biz kız kardeşlerin konuşacak çok şeyi var"
Yelda'nın heyecanı ve sevinci Hatice'yi de güldürmüştü. İki kızı başbaşa bırakmak istedi.
"Tamamdır Yelda hanımım"
Kapının kapanmasıyla Yelda'nın şen sesi odada çınladı.
"Bana anlat istanbul nasıl bir yer. Sen naptın? "
Meraklı bakışlarına gülümseyerek çocuksu kardeşine baktı Didar. Yelda'nın da ne kadar küçük olduğunu o zaman fark etti. Henüz on dokuz yaşında bir kızdı Yelda.
"Genelde bir şehirde pek durmayız annem deli dolu bir kadındı. Arabayla şehir şehir gezeriz. "
Yelda'nın gözleri Ela'ydı. Ezo'nun gözlerine çok benzerdi.
"Yaa.. napardınız şehirlerde?"
Didar'ın annesinin öldüğünü unutmuş merakı aklından daha ağır basmıştı.
"At yarışlarına giderdik annem at yarışı izlemeyi severdi. Beni de peşinden sürüklerdi. Kumar alışkanlığı olmaması iyi bir şey yoksa hiç bir şeyimiz kalmazdı. Ata binmeyi onun yüzünden öğrendim."
Didar sohbeti aşk'a çekmek için anıdan anılara atladı.
"Sarp adında bir çocuk vardı. At yarışını düzenleyen adamın oğlu. Annem yüzünden tanıştım. Peşimden düşmüyordu. Ata binmeyi öğretmeye çalışıyordu. O sıra da bana iltifat filan ediyordu. İlgisinden sıkılınca bilmeden atı hızlandırdım. Sonuç düşüp bacağımı kırdım. Bir ay dibimden ayrılmadı fırsattan istifade. Aklım olsaydı o gün dayanırdım."
Yelda kıkırdadı.
"Eee  seviyor musun onu?"
Sesi istemsizce kısıldı.
Didar etrafına bakıp eliyle ona yaklaşmasını işaret etti.
Kardeşinin sırrını keşfetmenin heyecanıyla Yelda hızla kulağını yaklaştırdı.
Didar kızın komik hareketine kıkırdayıp fısıldadı.
"Hayır."
Hayal kırıklığına baktı yeni kardeşine.
"Benimle dalga geçiyorsun"
Didar kahkaha atıp Yelda'nın elini tuttu.
"Söz birini seversem ilk sana söyleyeceğim"
Yelda gülen peri gibi güzel kısa afallayarak baktı. Didar'ın güzel yüzü güldüğünde büyüleyici oluyordu. Bir kadın olarak kendi bile büyülenmiş hissetti.
"Söz verdin!"
Diye uyardı. Zihnini dağıtmak için.
Didar da işaret parmağını uzattı.
"Ama sende söyleyeceksin"
İkilem içinde ona bakan ela gözler sonunda boyun eğmişti. Kafasını salladı Yelda.
"Söz"

Miram'ın kızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin