Bölüm 12

567 30 2
                                    

Not: önceki resimde Miraç ve Hazan vardı. Bu resim de Yelda'mız. Güzel kızımızın resmi Said'i bulamadım sarışın kahve rengi gözleri kıvırcık saçları bir erkek bulan varsa onun gibi düşünsün 😘

"Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınız Yelda'yı oğlumuz Said'e istiyoruz."
Asım ağa kaşlarını çatıp Said'e baktı.
"Şartıma ne diyon önce onu de bakayım"
Said Asım Ağa'nın önünde ezildi büzüldü.
"Yelda ne isterse olur ağam benim için. O kabulse ben çoktan kabulüm"
Asım Ağa'nın kaşları gevşedi hafifçe tebessüm bile etti. Mardin'de karısının sözünü dinleyeceğini böyle kolay kolay itiraf eden adam olmazdı. Kötü bir şey olarak bakarlardı bu duruma.
Fakat Said'in samimi cevabı ağırlaşan yüreğini hafifletmişti.
"Eyi o zaman arada Halim ağa da var verdim gitti kızı"
Kadınlar salonundan çılgıtlar çalarken erkekler salonunda Said Asım ağa'nın elini öpmüştü. Hoş verdim dediğinde elinde ki kahve fincanı yere düşürmüş üstüne bile sıçratmıştı ama olsun.
Kalbi havalanmış uçuyor gibiydi Said'in.
Almıştı sonunda sevdiğini.
Serkan çocuğun haline güldü.

Kadınlar odasında tek ruh hali kötü olan Nermin'di.
Didar genç kızın elini tutup hafifçe gülümsedi. Hala kötü hissediyordu ona karşı bu hayatta bile.
"Ne oldu?"
"He..eç"
Nermin'in melankolik halini açıklayan Eşe oldu.
"Çocuk ister durur bugün biraz ona dertlendi."
Eşe de sebepsizce sevmişti Didar'ı. Anası aşk rakibiydi ama çoktan kara toprağa karışmıştı yaralı kalmıştı yavrucak. İçi sızlıyordu kızın yüzünü her gördüğünde. Gözlerinde ki acı bakışları gülüşüne yansıyan hüznü sezmisti Eşe.
Dikkatli kadındı.
"Üzülme boşuna" dedi Didar geçmiş hayatında ki olaya dayanarak Serkan öldüğünde Nermin hamile olduğunu öğrenmişti.
Nermin gene aldığı yapay teselliği beklerken Didar duyuları donduracak lafı etmişti.
"Sende hamilelik belirtileri var ben hissederim bir doktora git bence"
Eşe de şaşırmıştı. O da beklerdi torun.
"Deme öle kızım umut vermek iyidir de boşa um.."
Lafını kesti Didar.
"İstanbul'da eğitimini görmüştüm. Teni yumuşacık Eşe hanım baksana tırnakları pembeleşmiş eh en son gördüğümden daha kilolu geldi gözüme bak gör hamile Nermin"
Nermin iri gözlerini açmış ne annesini ne misafirliği hatırladı.
"Essah çıkarsa Didar dile benden ne dilersen!"
Didar kıkırdarken Yelda kulağına fısıldadı.
"Kız bana neden demedin önce ugraşırdık az"
Didar kardeşinin munzurluğuna yan bakış atıp güldü.
Onu hiç böle görmemişti.
Eşe daha fazla dayanamamış "yarın gidin Serkan'la bir hastaneye" diye atıldı. Ezo da yakın arkadaşının sevincine ortak oldu.
"Bana da haber et Eşe benden önce oldu torunun"

Sanki torun varmış gibi olan konuşma Nermin'in buhranını dağıtmış pembe pembe yanaklarla gülümsetti.

Didar ortamın sıcaklığından titreyen telefonla çıktı.

Mesaj bildirimi gelmişti.
Hazan mesaj atmış.
"Darısı başıma" yazmıştı.
Bu kız ne ara mesaj yazmıştı kalabalıkta görünmeden?"

Onun bakışları hiç aklından gitmeyen olayı aklına getirdi.
Didar kafasında depo da patlayan olayı hesapladı. Üç gün...
Üç gün kalmıştı.
Bu kızı nasıl üç günde Miraç'la nişanlanacaktı?
İmkansız!
Bir yolu vardı ama risk.. çok büyüktü.
Onların evliliği Parlas isterse üç gün içinde olurdu.
Parlas'ı nasıl ikna edeceğine gelirsek bu imkansız dan öteydi.
Kararsızlıkla telefonu kapıp ayağa kalktı.
"Ben bir levaboya gideyim"
"Ne.. nereye?" Ezo anlamadan baktı kıza.
Anlamadığı lafa Yelda güldü.
"Tuvalete diyor ana"
"Değişik değişik laflar nereden türetiyorsun kızım" diye şakadan sinirlendi Ezo.
Didar fazla durmadan kalktı odadan dışarı avluya attı kendini.
Hamakların olduğu yere geçti.
"Ne yazacak ne diyecekti ki bu adama?"
Serkan acaba bir şey yapabilir mi? "
Yapardı ya o da Parlas'ın abisi sonuçta o öldü diye cehennemi yaşatmıştı Parlas ona.
Mesaj butonuna girdi.
"Serkan ağam hamakların olduğu yerdeyim gel bir şey diyeceğim sana önemli"
Önceki hayatında hep telefonu Parlas tarafından parçalanıp alındığı için numara ezberlemek alışkanlık olmuştu Didar'ın. Bu hayatta çok şükrettiği şey oldu bu.
Mesajı yazıp ezberlediği numaraya yollayacakken biri telefonunu elinden aldı.
İrkilerek elinden alınan telefonu kapmaya çalıştı Didar.
Parlas diğer koluyla onu tutup kendine yapıştırırken mesajı okudu.
"Ne diyeceksin abime?"
Burada bekleyen kızı kendisi için geldiğini düşünmüştü Parlas. Kapıdan çıkarken onu gördüğünde takip etmişti. Bir hafta onu görmedi diye özlemiş miydi? Mesajın içeriğini görmeden önce keyfi yerindeydi hatta. Kendisi için değil abisi için gelmişti.Üstelik kendi numarası dışında Serhat'ın numarasını da biliyordu bu kız?
Bu bilgi onu rahatsız ederken kurşuni gözleri ölümcül bir koyuluğa ulaştı. Daha gelmeden abisine kuma almasını söyleyen kendisiydi Parlas.
Didar depo olayı hakkında konuşacaktı Hazan ve Meriç'i bahane edip. Tanıdık kokuyla dolu kollara girdiğinde bedeni titredi.
"Bırak beni!"
Tıslayarak söyledi adeta. İğreniyordu bu adamdan. Oğlu için yapacağı şeylerden her gece vazgeçip sabah tekrar karar veriyordu.
Oğlunu bu hayatta alıp gitmek güzel günler yaşamak gün içinde kurduğu düşlerden biriydi Didar'ın.
İsmini bile anmıyordu onun için ağlayan küçük bedenin.
Gözleri dolu dolu, öfkeyle bakan katiline baktı.
"Söyle! Ona mı kuma gitmek istiyorsun?"
Belini tutan eli daha da sıkılaştı Parlas'ın.
Telefon diğer elinde çoktan ezilmişti.
"Ne saçmalık kuruyorsun o beyninde Parlas bey!"
Son çırpınışlarını da bırakıp teslim olmuştu Didar.
"Çocuk yok diye cesaret mi geldi sana ?"
Parlas'ın alay dolu sorusunu alayla yanıtladı Didar.
"Burda yanılıyorsun işte Nermin hamile"
Parlas'ın alaycı ifadesi daha da büyüdü.
"Şimdi de başıma doktor mu kesildin? Başka yalan bulamadın mı?"
Ekber olayını bir haftadır araştırmıştı ikisinin bir araya gelme ihtimalini bırak birbirini tanıma ihtimali sıfırdı.
Bir hafta tam bir hafta kızı da Ekber'i de gözlem de tutmuştu.
Yalan söylediği belliydi ancak Ekber'i nasıl tanıdığını ismini nereden bildiğini bulamamıştı Parlas. Hayatında ilk defa çıkmaz bir sokağa girmişti o da ilgisini çeken kadın tarafından.
İç çekti Didar.
"Abinle ilgilenmiyorum. Yarın hastaneye gidecekler Eşe hanım dedi. Sonucu sende öğrenirsin. Nermin'in hamile olduğu ortada kusmadı diye hamile olmuyor mu yani ne saçma? İlla kızın karnımı büyüsün de anlayın?"
Parlas şüphe dolu gözlerini dikti.
"Ne diyecektin o zaman bu haberi karısı ona verir sana düşmez"
Didar terettütle güldü.
Şimdi Parlas'a ne diyecekti? Gel Miraç'la Hazan'ı evlendirelim mi? Unut bunu erkenden daha oğluna kavuşmadan ölmek istemiyordu.
"Önce beni sal kaçabilecek miyim sanıyorsun?"
Parlas kolunda tuttuğu kızı hafifçe bıraktı.
Açıklamasında ne gibi bir yalan söyleyeceğini merakla bekledi.
İstediği cevapları alana kadar onu kaçırıp bağlayabilirdi.
Biraz canının yanmasına izin verebilirdi.
Eğer mümkün olmayacak hayalleri kuruyorsa bu beyni ona gönüllü olarak gerçekleri gösterirdi o zaman.
Kafasında bir çok metot geçirirken en çok onu onun yapmak kısmı hoşuna gitti.
"Dinliyorum"
Sakinleşen tavrına zıt gerginleşti Didar. Parlas'ın bakışlarında ki tehlikeli hesapçı parıltıyı görüyordu.
"Rüşvet"
Dedi. Aklına gelen ilk kaçış yoluyla.
Cevabı Parlas'ın tek kaşının kaldırmasına neden oldu.
Didar tüm hayatı buna bağlı gibi rolüne odaklanıp tek elini beline koydu.
"Buranın adeti yüzünden erkekler odasına giremiyorum. Yelda yüzünden babamla konuşmuyoruz. Çok sıkıcı bu konak. At istiyorum! Madem hamile olduğunu ben bildim ilk. Eğer hamileyse bana at almalı (!)"
Şımarık bir şekilde konuşup serbest kalan diğer eliyle saçlarını geriye attı.
"İstanbul'da annemle ata binerdik tatilde. Burada hapis gibiyim söyle bana isteyemez miyim?"
Parlas kızın şımarık şikayetlerini isteklerini duyunca düşünceleri kayboldu. Boş boş baktı karşısında ki kıza.
Onu çözmek neden bu kadar zordu.
Tam bir şeyler bildiğini düşünürken bildikleri yanlış çıkıyordu?
İstanbul'da ki kızlar böyle miydi?
Aklına gelen düşünceyi anında reddetti. Üç yıl orda görmüştü kızları. Böyle birine denk gelmemişti.
"Rüşvet için mi çağırdın yani?"
Didar omuz silkip ters ters baktı Parlas'a.
"Herhalde ! Evli adama aşkı ilan edecek kadar düşmedim. O beni seviyorsa o ilan edebilir. Zevkle reddederim"
Reddeder mi? O mu ilan etsin?
"Serkan'ın sana aşkını ilan etmesini mi bekliyorsun?!"
Diye tısladı dişlerinin arasında. Didar tekrar tehlikeli bir adım attığını fark ederek bir adım geri çekildi. Gergin bir gülüş koydu.
"Bir kadın aşk ilanlarını sever bu bir egodur. Anladın mı tatlım. İstanbul'da aldığım teklifleri bı bilsen ohoooo"
Parlas sabır çekerek ensesini ovdu.
Konuyu daha fazla uzatmak istemediği her halinden belliydi. Demek bu kız aynı zamanda şımarık kızlardadı.
"Numarasını nereden buldun?"
Didar büyük bir sırıtmayla yaklaştı adama "Nermin'in telefonundan arakladım söyleme kimseye"
Yalan üstüne yalan söyleyerek canını kurtarmaya çalışıyordu burada. Hayatında söylemediği kadar yalanı söylemişti Parlas'a.
Parlas sabırsız bir şekilde baktı kıza.
Çenesini biraz kuvvetli sıkıp kaldırdı. Dudaklarını ısırarak öptü.
"Atı ben alırım..." Gözleri kızın maviliklerini hapsederken "tabi doğruysa" diye tamamladı cümlesini.
Gitmek için onu bıraktı.
Didar tamamen refleksle tuttu adamın kolunu.
Refleks bunlar!
İçten içe yaptığı harekete şaşırıp kendine küfrederken Azrailne tekrar gülümsedi.
"Konuşmalıyız"
Hamağa geçip oturdu. Zira deminki rolü bacaklarında derman bırakmamıştı.
"Söyle"
Keyfi kaçan Parlas tüm duygusunu kıza yansıttı.
Onun ilgisini öldüren şımarık kızla bugün fazla vakit geçirmek istememişti.
"Yunus olayı var ya"
Direk babası yaşında ki adama saygısızca hitap eden kıza baktı.
"Ne olmuş ona?"
Şimdide yusuftan mı aşk itirafı istiyordu?
"Miraç abimi o olaya sokma"
Omuzlarını silkti.
"Ben bakmıyorum o olaya. Bir de çocuk bakıcılığı mı yapacağım"
Didar geçmişte patlayan olayda Parlas'ın olmadığını o an hatırladı. Eğer Parlas depoya Serhat yerine giderse ne Miraç'a birşey olurdu ne Serhat'a .
Vahi gibi inen yeni fikirle yerinden zıplayıp adamın iki kolunu tuttu.
"Yunus olayına sen bak onları uzak tut"
Kızın emir vaki tavırlarına baktı.
Deminki şımarık kız neredeydi?
"Şimdide bana mı emir veriyorsun Didar"
Tehlikeyle kıvrılan dudaklarını kulağına yaklaştı.
"Ölümü bu kadar arama güzelim"
Geçmişe bir an döndü. "Kuma istemiyorum alamazsın!" Diye bağıran Didar'dı o. Parlas da aynı bu şekilde yanıtlamıştı. Bedeni titreyen tutmayan dizleri yüzünden düşmemek için adamın kollarını daha sıkı tuttu.
Anlık unutmuştu Parlas'ın kim olduğunu.
Kafasını kaldırıp baktı adama.
Yüzü yüzüne bir milimlik yanındayken dudaklarına hafif bir öpücük koydu.
"Emir vermiyorum. Rüşvet istiyordum" dedi.
Nefesleri dudaklarının arasında birbirine çarpıyordu.
Parlas kızın öpüsüne şaşırmış halde ona baktı.
Neden bu saçma basit olay için bu kadar çaba harcıyordu?
Didar hakkında öğrendiği şeyler de vardı.
Tıpkı onun gibi ilgisini çekmeyen herşeyden habersiz yaşamayı severdi.
Aynı şekilde oyun oynamayı severdi.
Peki şimdi bunu neden istemişti?
Ses çıkarmadan kollarında ki tutuşundan kurtulup eve geri döndü.

Miram'ın kızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin