Bölüm 17

594 39 3
                                    

Bervan düğünde çok ağlamıştı o ağladıkça Nermin'in yüzünde çiçekler açmıştı. Son olaylar yüzünden iyice samimi olmuştu Didar'la sanki hayat arkadaşıydı kader ortağıydı.
"Hazan'ın meselesini duydum"
Dedi Nermin yanında sakince oturan kıza. Hüzünlü gözlerle Miraç'a bakan Hazan'a bakıyordu gözleri.
Didar kıkırdayarak yanıtladı.
"Onu ben hallettim bir şey yapmana gerek yok"
Cevabı duyduğunda zor olacağını düşündüğü işin bu kadar rahat hallolacağını söyleyen kıza inanamadı. Yanlış tahmin etmemişti Didar İstanbul'dan gelmesine rağmen basit bir kadın değildi. Yaşından daha olgun bir duruşa sahipti duygularını daha çok kontrol edebiliyordu.
"Nasıl hallettin?"
Didar geniş gülümseme ile baktı Nermin'e oturdu oturalı yanına gözlerinin ilk buluşmasıydı.
"Yasini Parlas'a teslim ettim"
Nermin şaşkınlıkla irice açtı gözlerini. Yanlış mı duymuştu kulakları ?
Ne yaptım demişti?
"Parlas ağama mı teslim ettin?"
Didar kadının şaşkınlığına güldü. Gözleri Bervan'ı buldu.
"Bu kadının abisine verecek kız yok bende ne Hazan'ı kurban ederim ne Yelda'yı" dedi Hazanla Yelda yanyana oturuyordu. Birbirine destek oluyorlardı.
İkisi de iyi anlaşmıştı. Yelda'nın cocuksuluğu Didar için çok fazlaydı. Bir hayat yaşamış kadındı kendisi nede olsa . İkili bu yüzden daha bir iyi anlaşıyordu.
Nermin Didar'ın elini tuttup sıktı.
Merak hemde korku vardı gözlerinde "Parlas ateş alacak silahtır Didar dikkatli ol. Yönünü sana çevirmesin"
Tehlikeliydi Parlas onunla bir arada bulunmak zarar da verirdi yararda bunu en iyi bilenlerden biriydi Nermin.
Didar arkadaşının korkusuna gülümsedi acı dolu bir gülüşü vardı.
Geçmişte en yakından tanık olan yaşayan kişi kendisiydi nasıl bilmezdi Parlas'ın ne olduğunu.
"Endişe etme. Şuan bana zarar veremez asıl olacakları izle sen. Hazan'a da söyle üzmesin tatlı canını."
Nermin daha fazla uzatmadı meseleyi. Yardımcısı Ela'yı çağırdı.
"Git Hazan'a söyle. Korkmasın halloldu o iş"
Ela on dokuz yaşlarında bir kızdı. Nermin'in elinde büyümüştü. Dediğini hemen yapıp Hazan'a gitti.
Hazan'ın gözleri yengesini bulduğunda eski buhranı yoktu artık.
Gülümsüyordu içten içe.
"Bunun yararını neden bana bırakıyorsun?"
Nermin'de farkındaydı. Hazan'ın minnettini ona vermişti Didar. Kendisi haber etmemiş aracı tutmuştu Nermin'i.
Bunu anlamıştı ama neden yaptığını anlamamıştı Nermin.
Didar'ı anlamak Parlas'ı anlamak kadar zor oluyordu bazı zamanlar.
"Sana borcumu ödüyorum diyelim" dedi Didar.
Ne borcu olduğundan ve ne zaman borçlandığından bahsetmedi.
Yüzünde ki ifadeden de açıklayamayacağı da ortadaydı.
Düğün bitti gelinle damat odalarına geçti.
Halim ağa'nın konağında yaşayacaktı Bervan geçmişte olduğu gibi. Ama bu sefer kocası Zaferdi.

Didar eve geldiğinde Depo olayının patladığı güne ulaşmıştıbugun Miraç'ı eve hapsetmek dahil herşeyi düşünmüştü. Sonunda Hazan'a mesaj atıp buluşma ayarlamasını istemişti. "Bugün Miraç'ı ne yap et oyalayacak bir şey bul."
Hazan'ın emoji dolu mesajı geldi.
"Sen bana bırak onu"
Didar kendi kendine güldü. Bu kız gün geçtikçe daha da mı cesur oluyordu ne?
Tekrar telefonda bir numarayı tuşladı eski alışkanlıkları yüzünden rehberde isim bulmakta da direk numara giriyordu.
"Alo Didar ?"
Nermin'in sesiyle açılan telefona tebessüm etti.
"Nermin bugün sancın var rahatsızsın hastanede git kocanı da başından ayırma ne olursa olsun"
Nermin'in endişeli sesi geldi.
"Ne oluyor Didar?"
Korkuyla soran yeni anneyi daha da korkutmaktan başka çağresi kalmadı Didar'ın.
"Bugün olaylar karışacak gibi Nermin babam konuşurken duydum birşeyler Miraç'ı Hazan engelleyecek sana da Serkan düşüyor yapabilir misin?"
"O iş bende sen heç meraklanma"
Kıkırdayarak kapattı telefonu. İkisini akşama kadar tutardı ancak akşam olunca ne olacaktı? Sağ sola doğru gitti yerinde duramadı Didar.
Gelen mesajlar da hayra alamet değildi ya akşam beş olduğunda Hazan'da Nermin'in de yanlarından ayrıldıklarını mesaj attılar. Onlar da korkuyordu ama Didar daha da korkuyordu.
İkilemden çıkaran Yelda'nın sesi oldu.
"Ne oldu kız evin alev almış gibi yerinde duraman?"
Didar Yelda'ya baktı.
"Diyelim ki iki çocuk var ikisi de kaçırılmış onları kurtarmak için kaçıran kişi seninle görüşmek istiyor . Gidersen zarar görebilirsin gitmezsen çocuklar zarar görür ne yapardın?"
Yelda soruyla afalladı.
Pişkin pişkin sırıttı sonra "babama derdim o adamlarını yollar kurtarıldı çocukları."
Didar iç çekerek salakmış gibi baktı Yelda'ya.
"Baban da yok ortada."
"Abime derdim"
Didar ya sabır çekerek başını ovdu.
"Abinde yok" duraksadı. "Annemde yok"
Sonra ki gelecek otomatik cevabı engellemeye çalıştı.
"Sen yalnızsın "
Yelda iç çekip yatağa oturdu.
"O zaman tek seçeneğin var başka çaren mi var sanki cevap belli"
Didar Yelda'dan gelecek cevabı beklerken telefonu çıkardı.
"Kaçıranla görüşmek"
"Çocukların ailesine haber vermek" dediler aynı anda.
Didar ilk defa Yelda'yı boğmak istedi.
Çocukların ailesine haber vermek mi demişti?
"Soruyu unut Yelda"
Sinirle telefonu tuşladı.
"Kimi arıyorsun?"
Didar endişeyle Yelda'ya uğraşacak hava da değildi.
"Özel görüşme yapacağım hadi çık dışarı"
Yelda astığı suratla Didar'a baktı.
"Farkında mısın bilmiyorum son günler beni Eyice boşaldın hani kardeştik biz birşeyler saklar oldun benden. Uzağa itiyorsun beni. Söyle kizmayacağim beni artık sevmiyor musun?"
Yelda kardeşine isyanını söyledi sonunda. Son günler onu hep Nermin'in yanında görmüştü. Sanki o Nermin'le kardeş olmuştu. Kendisini yalnız hissediyordu. Evet said'e kavuşmuştu ama kardeşini de kaybetmek istemiyordu.
Didar kızın haklı isyanını dinledi bir süre korkuları bu günlerini engelliyordu. O da farkındaydı Yelda'yı uzaklaştırdığının ama işlere sokmak istemiyordu kızı. Tekrar ölümüne sebep olmaktan korkuyordu.
"Said'le kavuştum diye istemiyor musun artık beni? Kızgın mısın bana?"
Didar koltuğa oturup kardeşinin sırtını sıvazladı. Dolmuş ela gözlerine baktı.
"Bu odada ne duyarsan duy kimselere deme ve sessizce bekle daha sonra açıklayacağım tamam mı?"
Sonunda onu kabullenen kardeşine gülümsedi.
"Tamam" dedi hınzırca bir gülüşle deminki ağlamaklı halinden eser yoktu kandırıldığını düşündü Didar.
Kendi kendine gülerek telefonla numarayı tuşladı.
Telefon bir kaç çalıştan sonra açıldı.
"küçük Tilki sen beni arar mıydın?"
Didar nefes verip yalandan bir gülüş koydu.
"Seni görmem gerek"
Parlas'ın telefonda bile sesi anormal gelmişti. Anormal derece de rahattı.
"Bende ödül istiyorum ancak Didar hanım herkes istediğine kavuşamıyor"
Biliyordu didar ödül olayından beri yan çiziyordu Parlas. Hazal'ı garantiye almıştı ancak Depo olayı ile ilgileneceğini hala söylememişti.
"Yarım gün hayır bir gün Depo olayına da bakarsan sana bir günümü vereceğim."
Telefondan bir süre yanıt gelmedi.
Sonunda nefes yerine sesini duydu Didar Parlas'ın.
"Günler senin olabilir. Seninle günlerimi geçirmekle ilgilenmiyorum. Sana daha önce ne istediğimi söyledim."
Didar öfkeyle Makyaj masasına elini vurdu. Ardından. Derin bir nefes alıp gözlerini tavana dikti.
Miraç ve Serhat'ın hayatı için kendisi...
Aniden gelen fikirle olduğu yerde tüm öfkesini kaybedip kahkaha attı.
"Anlaştık."
Parlas bile şaşırmıştı telefonun diğer ucunda yanlış mı duymuştu?
Bu kız kendini ona mı verecekti?
"Sadece hazırlan"
Gelen emirle telefonu kapatıp sırıtarak baktı Yelda'ya.
Didar'a ne olduğunu çözmeye çalışan kızın boynuna atladı.
Daha erken dönebilirdi İstanbul'a. Neden çocuk yapmak için evlenmesi gereksin ki Parlas'la?
Neden bunu daha önce düşünmedi.
Neden kendine eziyet çektirdi.
Yelda işi tamamdı.
Geriye Miraç ve Hazan kalmıştı.
Eğer Yasin aradan çıkarsa onların durumunu da yapmak kolaydı.
Hamile kalıp kaçabilirdi.
Neden bunu düşünmemişti aptal kafası.
"Oğlum annen sana daha erken kavuşacak!"
Dedi içten içe çığlık atarak Didar.
"Ne ne oldu kızım bu ne hal?"
Yelda'nın merakını gidermek için kurduğu senoryoyu anlatmaya başladı Didar. Güzel bir hikaye yazarı olurdu söylediği yalanlarla aslında.
"Bak şaşırma sana bir şey diyeceğim. Parlas var ya Halim ağa'nın oğlu."
Yelda merakla büyüttü gözlerini.
"Ne olmuş ona?"
Didar kendini yatağa attı. Sitres yüzünden yorgundu aslında.
"Onunla sevgiliyiz. Demin de onunla konuşuyordum."
Yelda şaşkınlıkla açılan ağızını kapattı.
"Parlas ağam da seni seviyor mu?"
"Mhm" dedi Didar yastıktan başını kaldırmadan.
"Ne ara! Çabuk bana her görüşmenizi ne olduğunu anlatıyorsun Didar!"

***
Serkan'la bir hışımla çıkıp gitmişti evden. Miraç arkasından bağırmış ancak birşey de değişmemişti.
"Ne oldu?"
Eşe Hanım'ın sorusuyla iç çekti Miraç.
"Yasin'i kaçırıp parmağını kesmişler Akif ağa ile Yunus ağa'dan şüpheleniyorlar"
Didar gerçek olayın giydirildiği maskeyi dinlerken ikinci bombayı patlatan Asım ağa oldu.
"Yasinle Akif ağa'nın kızı Emine'yi evlendirecekler. Yunus ağaya verilen kız vardı ya onu da Yasin'e kuma verecekler."
Didar şaşkınlıkla saçma sapan sonuçlanan olayı anlamaya çalıştı.
Yasin kaçırıldı ise neden kızları ile evlendirmeye kalkıyorlar?
Bunda mantık ne?
Düşüncesini dillendiren Yelda oldu.
"Baba bu ne iş hiç mantıklı değildir."
Asım ağa suratını asıp yolladı kızları odadan "siz çıkın hele"
İki kız da çıkarken Miraç annesine gerçeği söyledi.
"Yasin Akif ağa'nın kızı ile bulunmuş kaçırıldığı yeri de Yunus ağa'ya kuma verilen kız söylemiş. Seviyorum Yasini demiş. Yunus ağa ile evlilik sonuclanmadığı için olayı böyle sonlandırdı aşiret. Zaten yunus ağa dan alacaklardı kızı. Şimdi Akif ağa ile Yunus ağa birbirine kin güderler"
Kapı arasında dinleyen ikili şaşkın ifadelerle odaya geçtiler. Didar farklı Yelda farklı düşünce içindeydi.

"Bunu sen istedin diye mi yaptı Parlas eniştem?"
Didar Yelda'ya kızgınlıkla baktı.
"Eniştem diyip durma şuna!"
Yelda kıkırdarken Didar'ın tepkisini utangaçlığına yordu.

Miram'ın kızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin