//İsteme telaşı///
"Anaaaaa!"
"Ne bağırtıyon kızı eşşek gibi sıpa"
Ezo hanım sinirle çıkıştı Miraç'a.
Miraç öfkeyle kolundan tutup fırlattı Yelda'yı.
"Değiştir o üstünü!"
Yelda avluda gördüğü kardeşinin arkasına saklandı. Üzerinde mor bir jile vardı. Hoş bir elbiseydi. Dizlerinin biraz altında bitiyordu.
"Sakin ol az abi çizme giyecek hiç görünmeyecek ki bacakları"
Didar'ın onu korumasından mı bilinmez cesaretle dil uzattı Yelda.
Miraç sinirle söylendi.
"Bu kız hep senden yüz buluyor Didar."
Didar da elinde olmadan gülümsedi.
"Miraç abi kargoluk yapıyoruz o kadar da imtiyaz tanı bize"
İmaları Miraç'ın ifadesini değiştirirken Ezo hanım araya girdi.
"Ne kargoluğuymuş bakayım."
"Heç ana aldık ya bu öküze gömlek onu der Didar"
Ezo hanımda oğulunun üzerinde ilk defa beyazdan farklı bir renk görmekten memnundu.
Miraç'a giydirtememişti başka bir şey bu zamana kadar. Az biraz Didar'ı kıskandı.
Oğluna bunu yaptırabilmek kolay değildi.
Kot gömleğini düzeltip avludan çıkmadan önce tekrar kükredi Miraç.
"Açık bir yeri görmeyeceğim evde kalırsın yoksa kimse de alamaz seni"
Didar ve Yelda alayla dolu gözlerle kaçan adamın ardından baktılar.
Kot gömleğini ne Didar almıştı ne de Yelda. Son günlerde Hazan'la Miraç konuşmaya başlamıştı.
Miraç sonunda Hazan'ın aşkına karşılık vermişti. E güzel kızdı Hazan nasıl reddetsin.
"Güzel bakıyor" demişti Miraç onunla buluşmalarının birinde.
Didar'la gülüşürken Ezo hanım bağırdı.
"Ne durursun kız sanki beni isteyecekler hazırlıklar bitmedi hade!"
Akşama Yelda'yı istemeye Said gelecekti. Babası annesi olmadığından da isteme işi nasıl oldu bilinmez Halim ağa'ya yıkıldı.
"Ben isterim dostumdan kızı bana bırakın" demişti toplantıda.
Miraç öyle anlatmıştı.
Asım ağa da gülmüş kabul etmişti.
Akşama gelenler Halim ağalar ve Said olmuştu.
Didar gerginlikle bir hafta önce gece odasında yaşananları hatırladı. Telefonu bir şekilde ertesi sabah komidinde bulmuştu.
Korku bedenine yayılırken elinde ki tabağı yere düşürdü.
"Didar!"
Panikle koştu Çınar.
"Eyi misin?"
Didar yerde ki kırık tabak parçalarını toplarken gülmeye çalıştı.
"Sonunda benimle konuşuyor musun Çınar ağam"
Bir hafta olmuş küçük çocuk onunla konuşmuyordu.
İstanbul'da çocuklar bu kadar uzun süre küs kalamazdı. Asım Ağa'nın genlerinde var herhalde diye düşünmüştü.
"Tamam üzülme barıştım seninle ama bir daha beni aramayı unutma tamam mı?"
Didar geniş bir gülümseme sundu küçük çocuğa bu yüzden mi küsmüştü? O gün şirkete giderken aramasını söylemişti Didar'a.
Çocuğun sevimli yanağına öpücük kondururken "tamam" dedi.
Kıpkırmızı suratla kaçtı Çınar mutfakta.
"Ne oldu kız bunun derdi ne?"
Çınar çıkarken içeriye giren Yelda olmuştu.
Yelda'ya bakıyım derken didar kırık tabağın keskin köşesinde elini kesti.
"Ah..."
Yelda panikle yaklaşıp kardeşini kaldırdı.
"Bana görücü gelirler sen benden heyecanlısın Didar"
Kıkırdayıp eline peçeteyi verdi yerdeki büyük parçaları toplayıp attı.
"Hatice teyze mutfak dağılmış bir bak hele"
Kolunu tutup içeri çekti kardeşini geç buldu bir şey olsun istemiyordu.
Babası ile Said konusunda çok sert konuşmuştu Didar.
İstanbul'a gitmekle tehtit bile etmişti. Nasıl borcunu ödesin Yelda. Duygulandı. Hasret çektiği kardeşlik duygusuna geçte olsa kavuşmuştu.
Asım ağa ile küstüler o tartışmadan beri konuşmazlar ama izinde verdi Asım ağa.
"Kızım burada yaşayacak. Konakta kalmayı kabul ediyorsa gelsin" demişti.
Geçmişte böyle olmamıştı çok kolay izin vermişti Asım ağa. En mantıklı cevapsa Didar'ın Parlas'la evlenmesi yüzünden olmasıydı.
Vicdan azabı mı çekmişti acaba?
Geçmiş yaşamında Asım'dan çok nefret etmişti Didar.
Biraz olsun içinde yaşayan alevlere su serpiştirdi bunu bilmek. Yangın yeri sönmemişti. Odaya geçerken Yelda kıkırdadı.
"Ne giycen bakım benden güzel olma ha" diye uyardı kardeşi onu.
Didar da güldü takılmalarına. Elinde olsa hiç çıkmazdı ortaya. Parlas da gelir miydi? Gelirdi kesin. Parmağına yara bandını yapıştırıp siyah elbisesini giydi. Koyu tül çorabıyla bacaklarını kapattı. Eski Didar olaydı. On üç yılını Mardin'de geçirmemiş halde olsaydı eski benliğinde yaptığı gibi İstanbul'daymışcasına giyinirdi.
Parlas'ın ona yaptıklarını ödetmek için polise giderdi.
Kim gece vakti tanımadığı bir adamı odasında bulmak isterdi ki?
Didar biliyordu artık Mardin'de hukuk işlemezdi.
Kişi Parlas'sa söz konusu bile değildi.
Kurtulmak için yaptıkları onu erkenden evliliğe yönderirdi.
Yelda'nın hayatını garantiye almak pişmanlığını gidermek ilk yaptığı şey oldu.
Eğer sözlenirse saidle geleceklerinde onun için ikisi feda etmezdi kendilerini.
O kadar büyük olmazdı minnetdarlık.
İkinci planında Hazan'la Miraç vardı.
Mirac'ın Sekanla dostluğu gün geçtikçe büyümüştü.
Bu da beklemediği bir şeydi Didar'ın.
"Ne düşünüyorsun kız kara kara?"
Yelda'nın sorusuyla oturduğu yataktan doğruldu.
"Annem babamın seçtiği ismi bana koymuş senin ismini de annem istemiş biliyor muydun?"
Yelda şaşkınlıkla baktı Didar'a.
"Gerçek mi diyon?"
Didar usülce başını salladı.
Yelda ismi Mardin'de pek bulunmazdı.
Didar Mardin'de olan isimlerdi.
Bir gün Asım ağa ile konuşurken öğrenmişti geçmiş hayatında.
Bu hayatta Yelda'nın dikkatini dağıtmak için demişti.
"İkimiz de bebekten kardeş olarak yaşadık desene"
Yelda üzülmemiş sevinmişti beklediği gibi.
Hiç görmediği kardeşinin annesi koymuştu ona adını.
Mardin'de birden fazla evlilik normal karşılanırdı bu yüzden hiç başka kadın olarak görmedi Miram'ı.
"Eh annem artık senin isim annen sayılır"
Didar kollarını kardeşine sarsarken sırtını sıvazladı.
"Geç buldum ama bir kız kardeşim olmasına mutluyum Yelda" dedi.
İki kız duygusal konuşmadan gözleri dolmuştu.
Didar onun ölümünü hatırlamış. Yelda ise ilkkez kız kardeşinden bunları duymanın mutluluğunu yaşıyordu.
"Bende.. bende " dedi ağlarken.
***
"Hadi gidiyoruz" dedi Halim ağa heyecandan eli ayağı yerinde duramayan Said'e bakarak.
Biraz da memnun hissetti içten içe. Dostuyla böyle bir bağ istiyordu Halim ağa içten içe ama Parlas'a bir kızı alıp hayatını yok etmek istemedi.
Parlas siyah takım elbisesi ile merdivenlerden indi Said'in omuzuna hafifçe vurdu.
"Hadi gözün aydın"
Kısa samimi sohbet Serkan'ı bile şaşırttı.
"Bana böle değildin Parlas ağa ? Bakıyorum abinin evliliğinden daha mutlusun Said için"
Küçük laf sokma araya girdiğinde hafifçe gülümsedi Parlas.
Didar'dan önce Yelda vardı. Onun evliliği önünde ki engeli uğraşmasına gerek kalmadan kaldırıyordu. Ne diye memnun olmasın? Ama bunu kardeşine söylemedi.
Parlak gri gözlerini Serkan'a dikti. Nermin'e bakmadan konuştu.
"Bir daha evlen o zaman sözüm olsun"
Nermin'in ten rengi atarken Serkan karısının omuzuna dokundu. Destek vermek istercesine. Ufacık laf sokması bile misli ile en çok acı veren yerden vurmuştu kardeşi. O böyleydi işte. Acımasız biriydi.
"Ben memnunum halimden"
Parlas omuz silkip kapıdan çıktı. Nermin hamile kalmamıştı iki yıllık evliliklerine rağmen kuma gelir diye kokusu her geçen gün artıyordu.
Allah biliyor ya o da çok istiyordu çocuğu olmasını.
Halim bey konuyu dağıtmak için seslendi
"Nerde kaldın Eşe hadi!"
"Geldim ağam geldim"Kapıda karşılamak için ilk çıkan Asım ağa oldu.
Halim ağa'ya sarılıp sırtına vurdu.
"Hoş gelmişsen"
"Hoş Bulduk"
İki ağa önden erkeklerin bulunduğu salona geçerken kadınlardan Ezo hanım hemen Eşe'nin elinde ki baklava tepsisini aldı.
"Ne gerek vardı Eşe?"
Eşe hanım eski dostuna güldü.
"Bilirim benim tatlımı seven sen"
Ezo hanımın gözleri parlarken tepsiyi Hatice'ye devretti.
"Ah ahiretliğim benim gel içeri gel. Yok da demem ki senin tatlına"
İkisi kadınlar bölmesine doğru yöneldi.
Miraç Serkan'la sarılırken Parlas'a baş selamı vermekle yetindi.
Gözü yeni sevgilisinin kıyafetine kaydı. Kot jile giymiş beyaz kalın hırka üzerinde birbirine eş olan kıyafetler vardı.
Hazan'ın kızaran yüzüne Didar gülümseyip aldı kollarına.
"Seni özlemişim Hazan daha çok gelmelisin bize Yelda da ilgisini başkasına verecek tek kalacağım"
Bu sefer kızarma sırası Yelda'daydı.
Parlas'a bakmamak için öne atılmıştı Didar. Yinede yanından geçerken Parlas'ın hafifçe beline sürtünüp geçen elini hissetmişti.
Derin bir nefes alıp kıkırdayarak onu sürükleyen kızlarla kadınlar bölümüne geçmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miram'ın kızı
ChickLitGenç bir kızdı masumiyetini çaldılar! Bir kadın oldu. Ve kadındı artık o kara gecede bir çığlık, kaldırıma yağan yağmur. Kadındı ıssız sokaklarda ki hıçkırık sesi Kadındı Beyaz ipekte ki Kanlı leke Kadındı İpe geçirilmiş ölümde ki soğukluk kadındı...