Le finale part 2

15.9K 1.1K 5.3K
                                    

Kaypak ruhlar eninde sonunda bir araya gelir, demişti dedem bir keresinde bana. Sayerlerin nerde problematik bir piç varsa bulup evlendiğini söylemişti. O kişi uyuşturucudan daha çabuk kanımıza karışıp zamanla içimizde öyle bir yer kaplıyormuş ki, bizi kendine çeken bu histen uzaklaşmaya çalışıp deterjan görmüş yağ gibi ayrılıyormuşuz.

Doğru noktaya parmak attığını şimdi anlayabiliyordum. Zeus ruh ikizimizi bulmamız için insan ırkını ikiye ayırmıştı. Nuh'un gemisine her hayvandan iki adet alınmış, yaşamak için gerekli olan hayati organlarımız hep çift yaratılmıştı. Böbreğimiz, ciğerlerimiz... Erkeklerin bile iki tane taşşağı vardı. Ama ben... Ben diğer yarımı çoktan kaybetmiştim.

Ve onunla bir daha asla eskisi gibi olamayacaktık.

Koskoca Samanyolu galaksisinde, yaklaşık 7 milyar insan arasında gidip psikolojik deli kişisel sapığıma aşık olmama neden olan sikindirik yandere fetişimi seveyim...

Salonun içinde birden gümbürdemeye başlayan Sex On The Ada Sahilleri şarkısıyla düşüncelerim dört bir yana dağıldı. Ben anlamsızca gözlerimi etrafta gezdirirken tavanın her köşesinden flamalar sarkmaya başladı. Konfetiler patladı. Kıçına tütü giydirilmiş olan bir Dolar odaya salındı. Aynı anda da yüzlerine korkunç Anılcan maskeleri takmış aile üyelerim kafalarını sallayıp dans ederek uygun adım yanıma doğru yürüdüler. Noluyor anasınısikim.

Onlara "Sabri bey, napıyosunuz?" ifadesiyle baktığımı görünce "HANİMİŞ DOĞUM GÜNÜ ÇOCU?" diye bağrıştılar.

İşte bütün dünyanın dengesini alt üst eden, annemden kendi iznim ve iradem dışında çıkarıldığım o kutlu gün...

Karşımdaki Anılcan maskeli insanların üstünde gözlerimi gezdirdim. Bu maskelerin birinin altından Charles çıksa gerçek bir doğum günü sürprizi olurdu, diye düşünüyordum içimden. Gözlerimin sürekli kapıya kaymasını engelleyemiyordum. Sanki her an kapı açılacak, kapıdan içeri o girecek ve "baksana Annie" diye başlayan neşeli bir cümle eşliğinde beni düştüğüm buhrandan kurtaracaktı.

Ama geçen dakikalarda, partideki insanların tebriklerini kabul ettiğim süre boyunca kimse gelmedi. O an içimden bir ses "başaramadık abi" diyor, diğeri de "neyi başaramadınamına" diye devamını getiriyordu.

"Amcası, iyi ki doğdun. Bu da bizim sana ortak hediyemiz."

Amcalarımın bana altın tepsiyle uzattıkları hediyeyi gördüğümde gözlerime inanamadım.

Burnumda tüten, yeme hayaliyle geceleri uykularımı kaçıran pekin ördeğine ben hariç herkes ailecek yumuldu. Galiba hayatımda ilk defa iştahım yoktu çünkü ilk ördeğimi hep onunla yediğimi hayal etmiştim. Biz üç kişiydik. Çarlıs, ben ve portakallı pekin ördeği...

"Abi." diyerek üstüme atladı iki yanağımdan da öpen Tuti.

"Dokunmayın çok fenayım..." dedim yüksek sesli müzikten dolayı elimi ağrıyan başıma götürerek.

"Üstünden kaç ay geçti. Sence de artık yeni birileriyle görüşmenin zamanı gelmedi mi?"

"Çakallar sürüyle gezer bozkurtlar yalnız Tuti."

Biraz sonra ortamda adeta 8.5 şiddetinde deprem olmuştu, bunun sebebi tabii ki topuklu ayakkabılarıyla yanımıza yürüyen Amanda'ydı. Gurbetçi bavulundan farksız memeleri de hemen önündeydi, bugün ikizleri iyi yağlamıştı. "Maskelerimiz yakışmış mı?" diye sordu bana, yüzümün baskılı olduğu maskeyi çıkartarak.

"E bu kadar mı?" dedim.

"Ne bu kadar mı?"

"Diğer maskelerini de çıkart Amoş."

yan rol • bxb Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin