Otuz üç

15.6K 1.3K 5.4K
                                    

"Sonunda baş başa kalabildik ha?"

Telefonu kapattıktan sonra geçen saniyeler boyunca yatak yayları onun hızlanan hareketleriyle gıcırdamaya devam ediyordu. Vücudumu bir zorba gibi istila eden ağzı bir yana, kuruyup çatlamış dudaklarımdan kavurucu bir soluğu içime çektim. Hayatımda hiç kimseden bu kadar nefret etmemiştim. 

Karşı koymayı bıraktığımı görünce iğrenç nefesini yüzüme üfleyerek "Ne o, yola gelmeye başladın mı?" diye sordu.  

"Keşke ölsen Can." diye mırıldandım, hissettiğim kanımı tutuşturacak denli kuvvetli olan kine rağmen baldan tatlı bir sesle.

"Anlamadım?" Bu çıkışımı beklemediği her halinden anlaşılıyordu.

"Ölmeni izlemeyi çok isterdim." dedim dikkatle gözlerinin içine bakarak. "Gözlerindeki ferin sönüşünü, teninin mosmor oluşunu görmek isterdim. Önce seni 1 hafta boyunca aç bırakılmış çakallara yem ederdim, yüzün paramparça olurken attığın çığlıkları dinlemek çok hoş olurdu... Onlar seni çiğ çiğ, bilincin açık bir şekilde yavaşça öldürürken bu kadar kolay huzura kavuşmana izin vermemek için boğazını kesmezdim, kesmezdim ki acıyı sonuna kadar hissedebilesin. Soğuk toprağın altında uzandığında böcekler göz oyuklarını kemirirdi, solucanlar vücudunu delik deşik ederdi. Kanını bir küvete doldurup senin kanınla banyo yapardım. Kimse seni gömmeye değer bulmadığı için zamanla ruhun çürür giderdi ve sen arafta sıkışıp kaldığını hissederdin. Benim hissettiklerimin aynısını hissederdin."

Hala nasıl sesimin çıktığına şaşırıyordum, oysa çoktan kısılması gerekirdi. Can'ın yüzündeki ifade sarsılır gibi oldu. Sakince söylediğim bu cümleler karşısında ürperdiğini görebiliyordum. "Ne saçmalıyorsun? Kes şunu."

Boğazında biriken kanlar içinde çırpındığını düşünmek bile beni rahatlatmaya yetiyordu, daldığım hayallerle bitkin bir şekilde gülümserken gözlerimi kapattım. O an onun bu halinin hayalini kurmak o kadar zevk veriyordu ki, sadece bu düşünceye tutunmaya çalışıyordum aksi halde aklımı kaybedebilirdim. Çünkü sarhoşluğun getirdiği zihin bulanıklığı bile karşımdaki tiksindirici  yüzü görmeyi kaldırmıyordu. Yaptıkları bana çok ağır geliyordu.

Derken kapının önünden kurtarıcı niteliğinde bir ses yükseldi. "Annie?"

Onun sesini duyduğum an kalbim çok hızlı çarpmaya başlamıştı. Zihnimde bütün kurtuluş planları anafor gibi döndü ve şokla karışık mutlulukla tepki veremedim. Zaten Charles da hemen ardından devam etmişti.

"Rüyamda sizi gördüm efendim, çükünüz elektrik süpürgesine sıkışıyordu. Benim 6. hissim kuvvetlidir, bu bir alamet olabilir. İyi misiniz?" Bir yandan da kapıya vuruyordu. "İçeri giriyorum. Üstünüz çıplaksa giyinmeye zahmet etmeyin." Ancak birkaç kez kolu zorlayıp yine de açılmayınca hayal kırıklığıyla mırıldandı. "Kapı niye kilitli?"

Tam doğrulmaya çalışıp ona bağıracakken Can elini ağzıma kapatıp beni tekrar yatağa bastırdı. Gözlerimi yüzüne çevirdiğimde kanımı donduracak kadar sert bir ifadenin oluşmaya başladığını gördüm. Charles hala cevap bekliyordu ve ben sesimi çıkaramıyordum.

"Birazdan elimi çekeceğim. Ona uyumak üzere olduğunu ve kapının önünden gitmesini söyleyeceksin. Hiçbir şey çaktırmayacaksın. Anlaşıldı mı?" Korkulu gözlerle ona bakmaya devam edince diğer eli tehditkar bir şekilde boğazımı buldu. "Anlaşıldı mı dedim."

Sessizce başımı aşağı yukarı salladığımda temkinle elini ağzımdan çekmişti. O bunu yapar yapmaz "Ehü!" diye bağırdım.

Kafası karışmış gibi bana baktı. "Bu da neydi şimdi?"

yan rol • bxb Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin