Otuz

18.4K 1.4K 4.5K
                                        

Saat sabah 6. Charles yanımda sik bizonu gibi uyuyor ve ben onun radarına yakalanmadan nasıl sıvışsam diye düşünüyorum.

Başının altına koyduğum kolumu her oynattığımda am pezevenginin gözleri anında açılıyor ve beni daha sıkı sarmaya başlıyordu. Bu çocuğa niye sürekli küfretmek istediğim hakkında hiçbir fikrim yok ama hem bu kadar şerefsiz hem de bu kadar sevgi dolu olması sinirimi bozuyor.

Ve yüzüncü denememde, en ufak bir kıpırtıyı hissederek yine boynuma gömmüş olduğunu kafasını kaldırmıştı. Bana doladığı kollarını çözmeden uykulu gözlerini aralayıp yüzüme dikti. "Sevgilim nereye gidiyor?" dedi dudaklarını yanağıma sürterken.

"Ananın amına gidiyor." deyip kollarını üstümden çekerek yatakta doğruldum. "Yol kalabalık anlayacağın."

Boşluğa düşen kollarını yastığına sarıp kedi gibi gerindi. Ama tam kurtulduğumu sanıp mutluluk sıçtığım sırada eli tekrar elimi kavramış ve beni yatağa geri çekmişti. "Beni bırakıp götün götün kaçacağınızı biliyorum Annie."

"Lan işicem işicem."

"İşeyemezsiniz. Pipisu arızalı, unuttunuz mu?"

"Ben..." Hızlıca bir yalan bulmak için beynimi zorladım. "Büyük abdestimi bozacağım." Yemedim, dercesine bir ifadeyle bana bakınca panikle ekledim. "Bak beni strese sokma, sonra sıçamıyorum."

"Her helanın vardır deliği, içine sıç kahpenin eniği..."

Sabırsızca nefes alıp verdim. Evet, en ufak boşluğunda onu atlatıp kaçacağım konusunda haklıydı ve şu anda da tam olarak bunu yapmaya çalışıyordum ama bahanem yeterince kuvvetli değildi. Elini tişörtümün içine sokup çıplak tenimde gezdirirken gözlerini kapattı ve tekrar uykuya dalmaya hazırlandı. Karnımda dolaşan eli kasıklarıma vurup beni tatlı bir sızıyla ürpertince bir an durup belki de bu zoraki sevgililiğe alışabilirim diye düşündüm.

Ama bunun yerine hissettiklerimi sesime yansıtmamaya çalışarak homurdandım. "Beni elleme iznini verdim mi sana?"

"İstediğim zaman dokunabileceğimi söylemiştiniz."

"Sikim hıyar desem tuzla koşarsın amına goyim, ellerini vücudumdan uzak tut."

"Hoşunuza gidiyor işte biliyoruz. Bu kadar naz yapmaya ne gerek var?"

Dönüp abartılı bir oyunculukla gözlerimi belerterek ona baktım. "Sen aşiret ağası mısın? Benden ve bedenimden istediğin şekilde faydalanacaksın, ben de yaptığın her şeyi görmezden gelip kurmalı bebek gibi elime bastığında seni öpecek ayağıma bastığında gondikleyeceğim öyle mi? Bu mudur?"

"Evet, tam olarak öyle yapacaksınız."

"Sen ne kadar gurursuz bir insansın? Seni sevmeyen birini bile bile-"

"Şşşş." dedi parmağını dramatik bir edeyla dudaklarımın üstüne koyarak. "Bir gören bir duyan olur yiğidim sus."

Bir an yakın çekimden birbirimize baktık ve ağzının ortasına teflon tavayla vurup aynı zamanda da dudaklarını dillemek istedim. Ondan nefret eden ve nefret edemeyecek kadar seksi bulan iki kişiliğim yine savaş halindeydi.

Tamam, yalan söylemiştim. Onu istiyordum ama beni zorla bir şeylere zorlayınca ağzını yüzünü sikesim geliyordu.

Soluk alışverişleri boynuma vururken "Küçükken hep sarılabileceğim bir oyuncak ayım olsun isterdim." dedi neşeyle. "Ve şu işe de bakın, artık canlısı var." Ağzımdan 'hıh' diye bir ses çıkardım. "Yumuşacık bir ayı..." diye mırıldandı bana sırnaşarak. Gözlerini benimkine çevirip "Belki o kadar da yumuşak değildir." diye ekledi hınzırca.

yan rol • bxb Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin