Iseul'dan
Şu anda labirentteydik. Bir yanımda Bogum, diğer yanımda ise Yoongi vardı. Yoongi geldiğinden beri konuşmamıştı. Bana bakışları değişmiş, daha da sert bir hale bürünmüştü. Bunu hak edecek ne yaptım, cidden bilmiyordum.
Bogum taşları aramak için diğer tarafa gideceği sırada Yoongi, onu uyardı.
"Orada taş yok, buraya gel."
Ne?
Bogum hemen yanımıza geldi ve benim soracağım soruyu sordu.
"Sen nereden biliyorsun?"
Yoongi endişelenmiş, hızlı bir şekilde konuştu.
"Labirent, her gün yeni bir duva inşa ediyor ya, oraya da yeni bir duvar inşa edildi dün gece. Orada olması imkansız."
"Çok zekisin he!" Bogum göz kırparak yanıma geldi hemen.
Evet, o çok zekiydi. Bu yüzden yalan söylerken bile, yalan olduğunu anlamakta zorluk çekebilirdik. Yoongi elleri cebinde yürümeye devam ederken, yanına biraz daha yaklaştım.
"Neden bu kadar rahatsın Yoongi?"
Son derecede ukala bir tavırla konuştu.
"Annenle en son ne zaman konuştun?"
"Ne? Ne alaka şimdi?"
Gözlerini kaçırdı.
"Neyse, boş ver."
Cidden bunda tuhaflık vardı, ama ne? Bunu anlamam gerekiyordu. Bogum bizden diğer tarafa giderken, benim de başka yöne gitmem kanaatine vardım. Tam başka yöne gidecekken Yoongi, kolumu tuttu.
"Şuraya girelim."
İlerideki çıkışı gösterirken kaşlarımı çattım.
"Ben buraya gideceğim."
Yüzünü bana döndü, tek kaşını kaldırarak konuştu.
"Benimle geliyorsun."
"Ne saçmalıyorsun sen-"
Kolumu çekiştirip, labirentin diğer tarafına götürdü. Kolumu sonunda bıraktığında, sarmaşıkların oraya doğru gitti ve çömeldi. Ne yaptığını hâlâ anlamıyordum.
Oradan birden fazla taşı çıkardığında, hayretler içerisinde ona bakıyordum. Taşları avucunun içindeymiş gibi bulması, bu kadar kolay olmaması lazımdı. Artık emindim, Min Yoongi'nin bildiği ve bizden sakladığı bir şeyler vardı...
"Bak, burada!"
"Sen? Sen taşların yerini biliyorsun, değil mi? Bu kadar kolay bulman, hiç normal değil!"
Hafif yüksek çıkan sesimle, ofladı. Içinde bulunduğumuz yerden çıkıp, Bogum'un yanına doğru ilerledik. Konuşmuyordu, merakım git gide artıyordu.
"Bogum, buraya gel."
Bogum, koşarak yanımıza geldi.
"Ben taşların yerini biliyorum." Dedi, aniden. Ama nasıl?
"Nasıl yah?" Sorduğum soruya göz devirdi.
"Yaptığım harita vardı ya... Orada bir matematik denklemi var, her gün çıkan yeni duvarın, iki duvar ötesinde bulunuyor taşlar."
"Ciddi misin? Vay be! İşimiz daha da kolaylaştı!"
Bogum bu duruma sevinirken, nedense şüphelendiğim şeyler vardı. Konuyu dağıtmak üzere Yoongi elindeki 2 taşı yere koyup, birleşirdi. "LOV(S)E" kelimesi ellerimdeyken, ona uzattım. Cümleyi kuruyor gibiydi.
"LOV(S)E IN... "AŞK, KAYIP İÇİNDE" demek..."
Gözlerime baktı. Gözleri o kadar anlamlıydı ki, bir şeyler diyor gibiydi...
"Diğer kelimeyi bulmamız lazım. Hem bu 2 taş neden siyah?"
Yoongi kafasını iki yana salladı.
"Renklerin bir önemi olduğunu sanmıyorum. Önemli olan diğer kelimeyi de bulmak."
"Haklısın..." diyebildim sadece.
Beraber yürümeye başladığımızda erkenden çalan çanla birbirimize bakmaya başladık.
"Neden bu kadar erken çalıyor?"
Sorduğum soru, Bogum'u da endişelendirirken, Yoongi kararlı bir şekilde gözlerini ikimizin arasında gezdirdi.
"Labirent, kendi kurallarını koymaya başlıyor..."
🖤💭
Biraz destek olursanız, sevinirim.
Kurgu nasıl gidiyor? Beğenmediğiniz bir yer var mı?
Hoşça kalın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐋𝐨𝐯𝐞 𝐈𝐧 𝐌𝐚𝐳𝐞「 MYG 」
FanfictionBu labirentten kurtuldum diyelim, peki ya kalbimdeki labirent? Oradaki labirentten nasıl kurtaracağım seni?