Uyandığımızda Bogum, sabah bir işi olduğunu söyleyip evden çıkmıştı. Yoongi ile baş başa kalmıştık.
"Yoongi, labirentten gelmeden önce söylediğin şey neydi?"
"Ne söylemişim?" Ayağa kalkıp tuvalete doğru gitti. Hemen peşindeydim.
"Bundan sonra kimsenin saçına dokunma, dedin. Neden?"
Tuvaletin hemen kapısında durup bana döndü.
"Bırakırsan, işimi halledeceğim."
"İyi beh!" Sinirle yüksek sesle konuştuğumda kaşlarını çattı.
"Bu 3 oldu. Bana emir verip durma!"
"Sen de sorularıma cevap ver, o zaman!"
Derin bir nefes alıp, kollarını bağlayıp, gözlerini yere sabitledi.
"Çünkü herkesin saçına dokunman hoşuma gitmiyor."
"Neden ama?"
Gözlerime bakıp, hemen ardından gözlerini kaçırdı.
"Bilmiyorum." İstemsiz bir şekilde dudaklarımı ısırmaya başlamışım, bunu Yoongi beni uyarınca fark ettim.
"Dudaklarını ısırma."
"Farkında olmuyorum bazen."
"Hâlâ ısırıyorsun! Bilerek yapıyorsun, değil mi?"
"Neden bilerek yapayım yah?!"
O da benim inadıma saçlarını karıştırdı. Gözlerimi kısıp, ciddi misin der gibi baktım.
"Şimdi eşitlendik."
"Ama bu haksızlık! Ben bilerek dudaklarımı ısırmıyorum ki!"
"Ben bilerek yaptım ama." Çarpık bir gülümseme sunduktan sonra tuvalete girdi. Bu evden hemen çıkmalıydım, yoksa Yoongi'nin saçlarını gördükçe kendimi tutamayacaktım. Bu takıntı, beni hep zor duruma sokuyordu. Çantamı alıp, kapıdan çıkacakken arkamdan sesimi işitmemle yerimde duraksadım.
"Iseul, çıktın mı?"
"Çıkıyordum!"
"Tamam, beraber çıkalım. Bekle."
Yerimde duraksayıp onu bekledim. Geldiğinde hâlâ saçları dağınıktı.
"Saçlarını neden düzeltmedin?"
Yüzündeki gülümseme artarken, konuştu.
"Çok istiyorsan düzelt."
"Bunu sen istedin." Deyip bilerek dudaklarımı ısırmaya başladım. Yüzümü ona doğru uzatıp, ondan intikam almaya çalışıyordum güya.
"Iseul, şunu yapma."
Yapmaya devam ettim.
"Sana yapma dedim!"
"O zaman sen de saç-"
Sözümü kesen dudaklarımı örten, dudakları oldu. Gözlerim aniden büyürken, sırtım çelik olan kapıyla bir oldu. İki elini başımın yanına sabitlediğinde hâlâ onu itmemiştim. Dudaklarımın üzerinde hareket eden dudaklara karşılık veremiyordum.
Yaklaşık 2 dakika sonra benden ayrıldı, nefes nefese kalmıştık. Kafasını iki yana salladı aceleyle, kaşlarını çatıp bana doğru bağırdı.
"Sana dudaklarını ısırma dedim kaç kere! Neden yaptın ha?! Biliyordun, değil mi? Sırf beni etkilemek için yaptın!"
"Yoongi, ne saçmalıyorsun? Ben, ben böyle olacağını bilseydim-"
"Tamam, sus. Bu, aramızda geçmedi hiç. Tamam mı? Aramızda böyle bir şey olmadı!"
Gözlerimden bir damla yaş aktı aniden. Beni öpen oydu, benim ne suçum vardı ki?
Önümden geçip, kapıyı açıp hızla çarptı. Evde tek kalınca gözyaşlarımı silip evden çıktım. Kendi evime gidip üstümü değiştirmeye başladım.
Onun dedikleri... Aklıma geldikçe kalbimde daha önce hiç hissetmediğim iğrenç bir duygu beliriyordu. Bu çok acı veriyordu.
Buzdolabı!
...
Şirkete girince Bogum'u görünce ona gülümsedim. Hemen yanıma geldi.
"Günaydın Iseul, 10 dakika geç kalmışsın. Sorun mu var?"
Hemen kol saatime baktım. Geç kaldığımın farkında değildim.
"Yok, sabah duş aldım da farkında değilim."
"İyi ki, patronumuz bizim arkadaşımız."
"Evet, arkadaşımız..."
Arkadaşlar öpüşmez, değil mi? O halde biz Yoongi ile neydik?
"Ben gideyim, kolay gelsin." Bogum gülümsedi.
"Tamam tamam, sana da kolay gelsin."
Gülümseyerek Yoongi'nin odasına gittim. Beni gördüğü gibi gözlerini kaçırdı.
"Iseul?"
"Yoongi?"
İkimiz de aynı anda konuşunca ortada sessizlik oluştu. Daha sonra sessizliği bozan Yoongi oldu.
"Ben, sabah, öyle... Yani isteyerek yapmadım, daha sonrasında söylediğim şeyler için kusura bakma. Bir anlık sinirle..."
"Sorun değil, anlayabiliyorum."
Yoongi bilgisayarına dönmeden hemen önce, bana bakarak gülümseyerek konuştu.
Gülümsedi, hem de bana!
Tanrım, kalbimdeki bu kıvılcım da neyin nesiydi?
"O halde, kahve al da işimize yoğunlaşalım."
"Olur, hemen getiriyorum."
"Kendine de almayı unutma..."
"Tamam!"
🖤💭
Yavaş yavaş bir şeyler oluyor, hm?
Hadi bakalım.
Seviliyorsunuz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐋𝐨𝐯𝐞 𝐈𝐧 𝐌𝐚𝐳𝐞「 MYG 」
FanfictionBu labirentten kurtuldum diyelim, peki ya kalbimdeki labirent? Oradaki labirentten nasıl kurtaracağım seni?