Eve geldiğimizden beri Yoongi, ağzını açmamıştı. Sinirli gözüküyordu, baya. Bogum tuvalete gitmiş, labirente girmek için onu bekliyorduk.
"Yoongi neden sinirlisin?" Dedim sonunda, merakıma yenik düşerek.
"Sinirli falan değilim."
"Ama-"
"Ben geldim, hadi gidelim."
Sözümü bölen Bogum'a gözlerimi devirdim. Gözlerimi kapatıp aynı anda uykuya daldık.
🖤💭
"Hadi Yoongi, bize taşların yerini göster." Bogum heyecanlı bir şekilde konuşurken, Yoongi bir şey demeden ilerlemeye başladı. Ona ne oluyordu?
"Yoongi, sana diyorum. Neyin var? Sinirli gibisin."
Aniden durdu ve bana döndü.
"Sana ne?"
"Ne?" Dediği şey beni afallatırken, bir adım daha yaklaştı üzerime doğru.
"Sinirli olup olmadığım, seni neden ilgilendiriyor?"
"Ben..." Bir şey diyemedim... Üzerime doğru yürümeye devam etti. Ta ki, sırtım duvarla birleşene kadar. Gözleri, dudaklarıma kaydı. Sonra yutkunma sesini işittim.
"Benimle ilgilenme." Dedi gözlerini dudaklarımdan çekip, gözlerime sabitledikten sonra.
"Kafamı karıştırıyorsun."
Dilim lâl olmuştu sanki, konuşamıyordum.
"Opps! Tamam, ben görmedim. Siz devam edin!"
Bogum'un sesi, Yoongi'nin benden ayrılmasını sağlarken Bogum'a baktım. Elleriyle gözünü kapatmış ama parmaklarının arasından bize bakıyordu. Yanlış anlamıştı.
"Acele edin, bugün o kelimeyi de bulup, cümleyi tamamlamamız lazım. Çan erkenden çalıyor, biliyorsunuz." Yoongi'nin konuşmasına onay verip, aramaya başladık. Daha doğrusu hızlı yürüyen Yoongi'ye yetişmeye çalıştık.
Sonunda bir yerde durdu.
"Buralarda olması lazım, şimdi 3'e ayrılıp taşları bulmamız lazım. Tahminimce 4 tane olması lazım."
"Peki." Bogum, ben ve Yoongi aynı alanda farklı yerlere gittik. Burası fazla büyük bir alandı. Yürüdüm, yürüdüm. Artık ne Bogum, ne de Yoongi gözükmüyorlardı. Epey uzaklaşmıştım onlardan. Gözüme ışık saçan bir şey çarpınca koşarak onun yanına gitmiştim. Bu beyaz renkte bir taştı! Hangi harfe benzediğini bulamazken, elime aldım ve başka taş var mı diye etrafıma bakındım. O sırada gördüğüm şeyle yerimde kalakaldım.
Mavi bir gül.
Burada ne işi vardı? İlk defa burada bir çiçek görüyordum, oldukça şaşkındım. Yanına eğilip, koklayacakken bir ses işittim.
"Senin kaderin bu labirentte belli olacak."
Sesin nereden geldiğini öğrenmek için etrafıma bakındım. Ne Yoongi, ne de Bogum vardı. Ki, bu ses onlara ait değildi de. Sanırım gaipten sesler duyuyordum. Ahh neyse...
Geriye dönüp tekrardan güle bakacağım sırada, onun eski yerinde olmadığını fark etmemle içimdeki korku daha da arttı. Bu da neydi böyle? Halüsinasyonlar mı görmeye başlıyorum? Peki bunu Yoongi ve Bogum'a anlatmalı mıyım?
Belki bir kuruntudur? Ya da gerçekten bazı şeyler için önemli bir bilgidir?
Her ne olursa olsun, bunu onlara anlatmalıydım.
Koşarak geldiğim yere, onlarla dağıldığımız yere geldim. Yoongi sırtını duvara yaslamış bir şekilde bana bakıyordu. Bogum da buradaydı.
"Nerdesin sen? Seni bekliyoruz burada."
"Çok değişik bir şey oldu." Söylediğim şey onda merak uyandırırken, yerinde doğruldu ve bana doğru geldi.
"Ne oldu?"
Kafamı salladım, iki yana. Bu sefer Bogum konuştu.
"Ne oldu Iseul?"
"Neyse, onu uyanınca söylerim. Önce, taşları buldunuz mu?"
Yoongi elindeki taşları bana doğru uzattı. Bogum da aynı şekilde.
"Sen de var mı? 1 tanesini bulamadık." Bogum'un üzgün çıkan sesine, gülümseyerek elimdeki taşı ona uzattım. Yüzü aniden mutluluğa bürününce ben de gülümsedim. Yoongi yere çömelip kelimeyi birleştirdi.
"MAZE, "LABİRENT" demek..."
Diğer kelimeleri de yan yana koyunca cümle oluşmuştu.
"LOVE IN MAZE, LOSE IN MAZE "LABİRENTTE AŞK" "LABİRENTTE KAYIP" ikisinden biri bizim çıkış yolumuz..."
"Bu da ne demek oluyor Yoongi?"
Yoongi gözlerini sıkıca yumup açtı. Gözleri başka yere dalmışken konuştu.
"Şimdi sadece çıkış yolunu bulmamız gerekiyor."
"Peki sonra?"
"Sonra... İşte o zaman kaderimiz belli olacak."
Tam da o sırada, aklıma mavi gül geldi. Ve yankılanan o ses...
"Senin kaderin bu labirentte belli olacak..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐋𝐨𝐯𝐞 𝐈𝐧 𝐌𝐚𝐳𝐞「 MYG 」
Hayran KurguBu labirentten kurtuldum diyelim, peki ya kalbimdeki labirent? Oradaki labirentten nasıl kurtaracağım seni?