Bölüm 3

176K 2.1K 129
                                    

Henry elindeki viski bardağını masaya koyup kapıyı açmaya gitti. Bir süre sonra elinde tepsi ile yanıma geldi. Tepside Votka ve bardakları vardı. "Shot oyunu oynamaya ne dersin?" diye sordu. Ben de bir süre düşünüp sonunda kabul ettim. Burada boş boşa oturmaktansa içki içmek daha iyi fikir gibi gelmişti. Henry elindeki şişeyi bardaklara döküp konuştu, "Ben hiç, bisikletten düşmedim.", dedi ve ben önümdeki bardağı shot yaptım. "Cidden mi? Nasıl hiç düşmezsin ya?", diye konuştum. "Yetenekli biriyimdir.", dedi önümdeki bardağı tekrar doldururken. Bardağı elime alıp konuştum. "Imm, ben hiç reddedilmedim.", kastettiğim imayla gülümseyip bardağını shot yaptı. Güldüm. "Kaç kere reddedildin?", diye sordum. "1." Dedi bardağını doldururken. Tekrar güldüm. Reddeden tek insan olmam güzeldi. "Ben hiç, bir çifti basmadım.", bu sefer o imada bulunduğunda önümdeki bardağı shot yaptım. Hafiften içki etkisini göstermeye başlamıştı. "Basmış sayılmam bence sadece seslerini duydum." dedim. "Sayılırsın." dedi. Önümdeki bardağı doldurup konuştum. "Ben hiç..." düşündüm, ne diyebilirdim ki o kadar yapmadığım şey vardı ki, hangisini söylesem utanç durumuna düşerdim. "Ben hiç, çıplak yüzmedim.", Henry güldü. "Ben de.", dedi. Tüh bu sekmişti. Sıra ondaydı. "Ben hiç, 2 haftadan uzun süre sex yapmadığım olmadı." dedi. Tanrım 2 hafta ne demekti ya, bu adam tüm dünyadaki kadınlarla mı yatmayı hedefliyordu. Elimdeki bardağı shot yaptım. İyice sarhoş olmaya başlamıştım. Konuşmamda bozulmalar oluyor, sürekli kahkaha atmaya başlamıştım. Bardağımı alıp tekrar doldurdu. Sıra bendeydi. "Ben hiç, aşık olmadım.", aslında bu yalandı. Karşımdaki adama aşıktım ama bunun sadece aşırı hoş bulmadan kaynaklı olduğunu düşünüyordum. Geçici bir şey olduğunu düşünüyordum ama her Henry'e baktığımda asla geçmeyecek olduğunu anlıyordum. "Sıra bende." dedi. Onun da hiç aşık olmadığını farkettim bu biraz olsun beni mutlu etmişti. Demek ki tüm ilişkileri yataktan ibaretti. "1 ay dedi.", az önce söylediği şeyin süresini arttırıyordu. Asıl hedefi benim en son ne zaman sex yaptığımı öğrenmek olduğunu anlamıştım. Gözlerimi devirip, önümdeki bardağı tekrar shot yaptım. "Ben hiç, mezuniyete katılmadım.", "Ciddi olamazsın! Lise mezuniyetine katılmadın mı?", diye sordu. "Aslında o gün hastanede yatıyordum. Katılamadım o yüzden." dedim. "Çok şey kaçırmışsın.", "Biliyorum." dedim. Henry bardağı eline alıp konuştu, "3 ay." dedi. Gözlerimi tekrar devirdim halen aynı şeyi soruyordu. Elimdeki bardağı shot yaptım. "Hile yapıyorsun!", diye itiraz etmeye başladım. "Yapmıyorum." dedi ciddiyetle. Bu gidişle tüm şişeyi içecektim. Buna bir son vermeliydim. "Ben hiç, daha önce sex yapmadım." dedim. Henry elindeki bardağı shot yapıp, şok olmuş vaziyette bana baktı. "Nasıl yani daha önce, hiç mi yapmadın?", "Hiç yapmadım.", dedim. Neden bu kadar büyüttüğünü anlamamıştım. Olabilirdi bu benim tercihimdi. "Çok şey kaçırıyorsun!", dedi. Herkes böyle diyordu, "Neden?", diye sordum. "Orgazm olmanın nasıl bir şey olduğunu bilsen, bu yataktan çıkmazdık.", dedi ve devam etti, "Beni reddetmiş olmanı şimdi anladım." dedi. "Mastürbasyonla da orgazm olabiliyorsun." dedim. İçkinin verdiği özgüvenle karşısında rahatça konuşabiliyordum. Normalde bunu asla konuşmayacağımı biliyordum. "Ona orgazm demiyoruz. Sayılmaz bile." dedi. Shot bardağımdaki votkayı tekrar kafama diktim. Biraz daha içkiye ihtiyacım vardı. "O zaman kanıtla." dedim. Gerçekten çok uzamıştı bu. Ben istiyordum, o da istiyordu. Olmalıydı o zaman. Henry bunu bekler gibi ayağa kalkıp, elini bana uzattı. Ben de elini tutup ayağa kalktım. Beni belimden çekerek kendisine yapıştırmıştı. Dudaklarımı dudaklarına bastırıp, yavaş yavaş öpüyordu. Sanki bir çiçektim ve beni kırmak istemiyor gibiydi. Eli boynuma gidip, kafamı daha çok kendisine çekiyordu. Diliyle dudaklarımı aralayıp, dilini ağzıma sokmuştu. O kadar çok tecrübesizdim ki tüm kontrolü ona bırakmış, benden ne istiyorsa yapıyordum. Dudakları halen dudağımdayken saçlarımdaki tokama çekip çıkartmıştı. Sonra beni yatağa götürmüş, yatağa doğru ittirmişti. Sırtım yatakla buluşmuş, kızıl saçlarım beyaz çarşafın etrafına saçılmıştı. "Çok güzelsin." dedi ve üzerindeki düğmeleri açık gömleğini çıkarıp attı. Üstü çıplak kaldığında, kol kasları, göğüs kasları ve karın kasları hepsi sergileniyordu gözlerimin önünde. Dudaklarımı ısırdım. Gerçekten böyle bir adamla yatma fırsatını nasıl reddedebilmiştim anlamıyordum. Gerçi şu an sarhoş olmasam, bu fırsatı kaçırmış olacaktım. Asla kendime güvenemez, onun altına yatamazdım. Henry ellerini iki yanıma koyup üzerime doğru eğildi. Dudaklarını tekrar dudaklarıma değdirdiğinde ellerim onun yanaklarına dokunmuş, hafif kirli sakalını okşuyordu. Kokusu o kadar güzeldi ki bir kadın olarak onun böyle kokmasını kıskanmıştım. Yatağa düşmemden dolayı açılan eteğimin, açıkta bıraktığı bacaklarıma dokunmaya başladı. Soğuk elini sıcacık yanan bedenimde hissettiğimde titredim. Eli yavaşça yukarıya doğru çıkıyordu. Benim ellerim sırtında dolaşmaya başlamıştı. Tenlerimizi keşfediyorduk. Dudaklarımızı ayırdığında beni üzerine doğru çekip, bu sefer o benim yattığım vaziyetteydi. Ben ise karnında oturup, bacaklarımı iki yana koymuştum. Gözlerine bakarak, lila rengi elbisemin boyundan bağladığım fiyonku çözmüştüm. Fiyonku çözmemle, elbisenin göğüslerimi örten kısımları düşmüş, göğüslerim tüm çıplaklığıyla ortadaydı. "Tüm gün boyunca bunlara dokunmamak için zor durdum." dedi. Elleriyle iki göğüsümü kavrayıp sıktı. İstemsizce inlemiştim. Büyük elleri göğüslerime göreymiş gibi tamamiyle kavramıştı. Sırtımdaki ufak fermuarı açıp, elbisenin rahatça çıkmasını sağladım. Şimdi karşısında sadece tangayla duruyordum. Violete ne kadar teşekkür etsem azdı. Her ihtimale karşı bana siyah tangasını vermişti giymem için. Gerçekten beni sanki bu gece için hazırladığını düşünmeden edemiyordum. Tekrar eski yerime geri dönmüş, bu sefer üzerimde olan oydu. Henry, kumaş pantolonunun düğmesi açıp çıkarttı. Bacaklarımı iki yana açıp, arasına girdi. Kendi sertliğini bana doğru bastırdığında inledim. Delirecek gibiydim. Bu hayal ettiğimden daha iyiydi. Dudakları tenimde değmeyen yer bırakmayana kadar dolaşmıştı. Boynumun o kadar çok emilme ve ısırılmaya dayanamayıp moraracağını biliyordum. O kadar şehvetle öpüyordu ki, beni hazırlıyordu sanki. Artık dayanılmayacak noktadaydık. Henry tangamın iki yanından tutup, beyaz bacaklarımdan çıkartmıştı. Anadan doğma karşısındaydım artık. Hiç bir erkeğin karşısında olmadığım vaziyetteydim. Yataktan kalkıp, üstündeki son parçayıda çıkartmıştı. O da benim gibi çırılçıplaktı. Omzumun üstünden onu süzdüğümde, Violetin dediklerinin hepsinin doğru olduğunu anladım. Erkekliği gerçekten büyüktü. Kocamandı hatta. Üzerime tekrar çıktığında tedirgin olmuştum. Erkekliğini kadınlığımın girişine yerleştirip, tüm ağırlığını üzerime vermişti. Yüzü yüzümdeydi. Gözleri emri bekliyordu. "Korkma." dedi. O öyle söyleyince sanki tüm korkum uçup gitmişti. Gözlerimi kapattım, bu onun için aldığı bir emirdi. İçime girişini hissediyordum. Ellerim sırtında, tırnaklarım deşiyordu sırtını. İçimdeki boşluğun dolduruluşu yalnızca duygusal olarak değil fiziksel olaraktagerçekleştirmişti. Yavaş yavaş başladığı git gelleri beni daha çok şehvetlendirmiş. Vücudunun temposuna ayak uyduruyordum. Aldığım zevk yaptığım tüm mastürbasyonların yanında hiç bir şeydi. Bu o kadar değişik bir duyguydu ki kesinlikle haklıydı. Ben bu duyguyu bilseydim, asla onu reddetmezdim. Saatlerce, defalarca yaşattığı bu duygu sonunda son bir kere daha doruğa ulaşmıştık. Üzerime yığılıp kalmıştı. Onu ağırlığını hissetmek, altında ezilmek, kendimi nedense güvende hissettirmişti. İçimden çıkıp kendini yana doğru attı. Sonra kollarını belime dolayıp beni kendine çekti. Sırtım onun kaslı göğsüne dayandı. "Bu yaşadığım en iyi sexdi." dedi. Neden böyle söylediğini anlamamıştım. Hele ki ben oldukça tecrübesizken nasıl iyi olabiliyordu. Benim içinse ilk ve son olacak bir sexdi. Biliyordum. Beni kollarına çeken uykuya, nefes nefes olmamazın etkisiyle birlikte kapılıp gitmiştim.

>><<

Vücuduma dolanan kollar biraz olsun gevşediğinde o tatlı uykudan uyanmıştım. Yatağın hemen yanındaki ihtişamlı saate baktığımda, 10.53 yazdığını gördüm. Öğlen kalkacak bir uçağım vardı ve benim acil hazırlanıp çıkmam gerekiyordu. Yanımdaki adamın uyanmamasına dikkat ederek, yatağın etrafında elbisemi aradım. Bulup üzerime geçirdim. Tangamı da yatağın altından alıp giydim. Koltuğun üzerinde duran çantamı da omzuma astığımda, yatakta yatan adama doğru baktım. Halen uyuyordu. Şaka gibi geliyordu ama gerçekti. Oradaydı ve ben az önce onun kollarının arasındaydım. Daha fazla oyalanmadan, sandaletlerimi elime alıp odadan çıktım. Biraz daha gürültü yapıp uyandırmak isteyordum. Etrafta kimsenin olmamasına sevinerek. Asansöre bindim. 2. Kata geldiğimde etrafa tekrar göz gezdirdim kimse yoktu. Odama doğru koşar adım yürüdüm ve çantamdaki kartı çıkardım. Kapıyı açtığımda yatakta oturmuş bana bakan Violeti gördüm. "Neredesin sen? Saat kaç haberin var mı?", "Özür dilerim hemen hazırlanıyorum.", "Nerden geliyorsun?", Violete bir şey söylemeden hemen duşakabine girip, duş almaya başladım.

Bir süre sonra duş almam bitmiş odaya tekrar geri dönmüştüm. "Arkanı dön Violet." Vi halen gece hakkında sorular sorup duruyor, arada bir kendi gecesini anlatıyordu. Dolabın boy aynısından vücuduma baktığımda boynumda bir sürü morluk olduğunu gördüm. Kesinlikle boğazlı kazağımı giymeliydim. Tanrıya şükür Londra'nın havası bu sabah yağmurluydu da absürt durmayacaktı. Siyah boğazlı kazağımı ve siyah kot pantolonumu giyip, kırmızı saçlarımı toplamak için toka aradım. Ama bulamamıştım. Henry'nin odasında unuttuğum aklıma gelmişti. "Vi bana toka verir misin?", Violet önüne dönüp bileğimdeki tokayı bana fırlattı. Hemen saçlarımı tepeden sıkı bir at kuyruğu yaptım. Saçlarımı kurutacak zamanımız yoktu. 1 de uçağımız kalkacaktı. Kol çantamı çapraz şekilde takıp, ufak valizide yanımdan çekip odadan çıktım. Vi'nin her sorusunu duymamazlığa getiriyordum. Otelden çıkış işlemlerini yapıp, çıktık. Bu otelle birlikte Henry Cavill'e de veda etmiş oldum.

PATRON  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin