Bölüm 6

111K 1.6K 135
                                    

1 hafta bazı insanlar için uzun, bazı insanlar için ise kısadır. Benim için ise her ikisiydi.

1 hafta boyunca Henry'nin evinde kalmıştım. Bazen bu saçmalık gibi görünüyordu. O ve ben, yatak arkadaşlığına dayanan bir ilişkimiz varmış gibi duruyordu. Ama ben öyle düşünmüyordum, Henry'nin benim yanımda kendi gibi olabilmesine fırsat tanıyordum. Birlikte eğleniyorduk, konuşuyorduk, oyun oynuyorduk ve elbette sevişiyorduk. Bu hayatımızda bizim için durak gibiydi. Sanki uzun bir hayat yolculuğundaydıkta, birlikte aynı durakta inip mola vermiştik. Biliyordum, onun için geçici bir hevestim, belki de o yüzden rahattık birbirimize karşı. O yüzden kendimizdik. Bir daha görüşmeyeceğini bildiğin insana, iyi rolü yapmak zorunda kalmazdın. Henry hayatının muhteşem yanlarını anlatmak zorunda değildi, hayatında olan olumsuzluklarıda anlatabiliyordu. En azından ben öyle olduğunu düşünüyordum. Birbirlerimize mola yeri olmuş, hayat tecrübelerimizi aktarmıştık.

Şimdi otobüsün kalkma vakti gelmişti. Son günün sabahına kalkmıştım. Camdan ağaçların arasından süzülen ışık hüzmesine bakıyordum. Henry'nin sakin nefes alışverişi onun halen uykuda olduğunun kanıtıydı. Vücudumu ona doğru çevirip onun uykulu halini izlemeye başladım. Benim için rüyadan daha güzeldi onunla geçirdiğim zamanlar. Hayatımda asla unutmayacağım anıların sahibiydi. Bir çok ilkimi yaşatanda kendisiydi. O artık fanı olduğum bir adamdan daha fazlasıydı benim için. Benim hayatıma girmiş, kendisine ait anılar bırakmıştı. Henry kaşlarını çatmıştı, belli ki iyi bir rüya görmüyordu. Yeni yeni uzayan sakalları ona ayrı bir fava katmıştı. Gözünün etrafındaki kırışıklıklar, yaşlılığın göstergesi değil aksine yakışıklılığına yakışıklılık katıyordu. Kırmızı dudaklarını defalarca öpmeme rağmen, daha önce hiç görmemişim gibi etkiliyordu beni.

Eğer bu son günümüzse güzel geçirmeliyiz diye düşünüyordum. İlk önce güzel bir kahvaltı hazırlamaya karar verdim. Yataktan Henry'i uyandırmamaya dikkat ederek kalktım. Üzerimde onun tişörtlerinden arakladığım, Superman sembollü lacivert tişörtü vardı. Bir haftadır ya onun kıyafetlerini giyiyor ya da hiç giymiyordum. Koltuğun üzerinde beni bekleyen kot pantolonumu alıp üzerime geçirdim. Henry'nin tişörtünü çıkartmak istemediğim için diğer eşyalarım koltuğun üzerinde kaldı. Sessiz olmaya özen göstererek odadan çıktım. Koridorun sonundaki kapıdan içeriye girip, lavaboda elimi yüzümü yıkadım.

Kırdığım yumurtayı karıştırırken, kahve makinesine de çalıştırmıştım. Arkamdaki tezgaha bakıp gülümsedim, kesinlikle bugünü güzel geçirecektik. Ocağın altını kapatıp pişen yumurtamı ilk önce Henry'nin tabağında daha sonra kendi tabağıma koydum. Lavaboya tavamı koyduğum sırada evin dış kapısının açılma sesini duymamla irkildim. Acaba Henry'nin tanıdığı biri mi gelmişti, baksam mı diye düşünürken. Mutfaktan içeriye kırmızı saçlarını tepeden topuz yapmış bir kadın girdi. Kadını baştan aşağıya süzdüm, yüzünde oldukça iyi yapılmış makyaj, ütülü beyaz gömleği, kısacık siyah eteğiyle karşımda duruyordu. Onun aksine ben vahim halde göründüğümü düşünüyordum, bir haftadır su ve sabun dışında başka temizleme ürünü görmemiş yüzüm, açık belime kadar kabarmış kırmızı saçlarım, üstünde Henry'nin tişörtüyle birlikte rezil bir haldeydim. Kadın elindeki poşetleri yere bırakıp konuştu, "Günaydın, halen burada olduğunuzu bilmiyordum.", dedi. Benim burada olduğumdan nasıl haberi olmuş olabilirdi ki? "Bay Cavill, eskortlarla bu kadar uzun süre takılmazdı. Siz çok şanslısınız." dedi. Şok olmuştum, az önce eskort olduğuma mı üzüleyim yoksa Henry'nin eskortlarla evde vakit geçirmesine mi? "Eskort mu?", dedim tekrar dediği şeyin sorgularken, "Ah evet, ödemeyi ben yapacağım merak etmeyin. İsterseniz şimdi vereyim." dedi. Bu kadın ne ödemesinden bahsediyordu? "Bay Cavill yine kızıl tercih etmiş görünüşe göre, kızıllar zor bulunduğundan ödemeniz diğer eskortlara göre daha yüklü olacak.", dedi çantasından bir şey arıyordu. "Ah buldum. Buyrun." kadının elinde siyah zarf vardı, zarf dolup taşmak üzereydi ağzı bile kapanmıyordu. Kadın bir kaç dakika öyle bekledikten sonra tezgahın üzerine bıraktı zarfı. "Siz artık gidebilirsiniz, ben hallederim." dedi. Bu kadın benimle dalga mı geçiyordu. Oyun falan mı oynuyorlardı bana. "Ben bir Henry'le konuşayım." dedim. Kadın, önüme geçip, "Lütfen, Bay Cavill'i rahatsız etmeyin. Sizin buradaki işiniz bitti, artık evden ayrılmanızı rica edeceğim. Bay Cavill'in emri de bu yönde." dedi. Tanrım bu şaka gibi bir şeydi. Dolan gözlerimi saklayarak tezgahtaki telefonumu aldım. Sonra girişteki arabamın anahtarlarını da alıp evden çıktım. Kadın haklıydı benim buradaki işim bitmişti.

PATRON  (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin